İran’ın doğrudan İsrail'i hedef alabilecek irade ve cesareti yok. İsrail öncelikle Lübnan’ın güneyini hedef alacak. Şu anda zaten İsrail ordusu karada İsrail'in kuzeyinde, Lübnan'ın güneyinde ciddi bir askeri tahkimat yapmış durumda...

Hizbullah'ın İsrail karşısında düşmüş olduğu vaziyeti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hizbullah, İsrail'in karşısında çok ağır bir darbe aldı. Bunun birkaç sebebi olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Hizbullah büyük bir hesap strateji hatası yaptı. Yani Netanyahu ve savaş kabinesinin hareket tarzını onların teopolitik ihtiraslarını hesap edemedi. Kontrollü bir askeri angajmanı devam ettirebileceğini düşündü. Ellerindeki imkân ve kabiliyetleri, füze kapasitesini, sofistike silah sistemlerini kullanmayarak kontrollü bir çatışma dinamiğini devam ettirme arzusuna girdi. Halbuki Netanyahu her seferinde daha fazla saldırgan bir şekilde Hizbullah'ı hedef almaya başlamıştı. Lider kadroyu hedef almaya başlamıştı. Saldırıları gittikçe genişletiyordu. Bu İran için de benzer bir fotoğraf esasında var. Ancak Hizbullah bunu doğru okuyamadı ve nihayetinde Gazze'de belli bir anlamda Hamas'ı askeri olarak bastırdıktan sonra İsrail kuzeye yöneldi ve tüm gücüyle Hizbullah'ı hedef aldı.

Diğer bir mesele ise tabii İsrail'in istihbarat olarak Hizbullah'ın içerisine çok derinlemesine nüfuz etmesi. Bu da Hizbullah'ın farkında olduğu bir durum değildi. Bunun ilk işaretlerini aslında Fuat Şükrü'nün öldürülmesiyle Beyrut'ta gördük. Ardından çağrı cihazları ve telsizlerin içerisine patlayıcı yerleştirecek kadar ve bunları Hizbullah'a temin edecek kadar nüfuz ettikleri bu istihbarattan anlaşılıyor. Burada çok ağır darbeler aldılar. Ama bunun ötesinde de sadece teknik ve sinyal istihbaratıyla değil, insan istihbaratıyla da Hizbullah'ın ya da İran'ın ve diğer direniş ekseninin bileşenlerinin içerisine İsrail istihbaratının sızdığı anlaşılıyor. Çünkü eş zamanlı şekilde nokta operasyonlarla Hizbullah'ın lider kadrosu tasfiye edildi. Burada içeride çok ciddi bir ihanetin ve sızmanın olduğu anlaşılıyor. Bu da tabii Hizbullah açısından ciddi anlamda bir eksiklik oldu ve İsrail'in Hizbullah'ın lider kadrosunu tasfiye etmesine sebebiyet verdi.

Bu hadiseler karşısında İran’ın tavrı ne oldu?

Diğer bir mesele ise tabii İran ve direniş ekseninin diğer bileşenleri ile oluştu. Burada İran'ın tereddütlü tavrı, korkak, zayıf bir görüntü vermesi, İsrail'i caydıracak şekilde söylemler kullanmasına rağmen sahada harekete geçirmemesi Netanyahu’yu gittikçe cesaretlendirdi. Keza direniş ekseninin diğer bileşenleri de Irak ve Suriye ekseninde özellikle benzer bir pozisyon aldılar. Anlaşılma İsrail'i caydıracak şekilde askeri eylemlerin içerisine girmediler. Hizbullah burada yalnız bırakılmış oldu ve İsrail de tüm gücüyle örgüte yüklendi ve onun özellikle komuta kademesini bir şekilde tasfiye etmiş oldu.

İran'ın Hizbullah'ı yalnız bırakmasının sebeplerinden biri acaba ABD ile gizli bir angajman içerisinde olması mı?

Böyle düşünenler var fakat öyle düşünmüyorum. Çünkü İran da gerçekten çok ciddi kayıplar verdi. Hem Suriye'de hem Lübnan'da generalleri öldürüldü. Kendisinin gücü açısından ciddi bir sınırlama içerisine girdi. Çünkü İran'ı aslında koruyan unsurların başında da bu direniş ekseni dediğimiz bileşenlerin caydırıcı gücüydü. Şimdi Hizbullah'ın bu kadar zayıflatıldığı bir denklemde diğer bileşenlerin de hedef alınacağını öngörebiliriz. Ve sıranın da adım adım İran'a geldiği öngörüsünde bulunmak gerekir. Dolayısıyla ben İran'ın kendi içerisindeki zayıflığı, kötü yönetimi çerçevesinde o cesareti gösterememesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Yoksa danışıklı bir angajmanla ABD'yle ve diğer unsurlarla Hizbullah ve diğer örgütleri sattığını düşünmüyorum. Bunun kendi kapasite ve irade eksikliğinden kaynaklı diye düşünüyorum.

O halde Pezeşkiyan’ın “Avrupa ve Amerika sözünde durmadı” açıklaması aslında bir nevi zayıflığını örtmenin bir tezahürü mü?

Bu aslında biliniyordu ve kamuoyuna da yansımıştı. Burada Haniye'nin şehit edilmesi Tahran'da ardından yine öncesinde Fuat Şükrü'nün İsrail tarafından hedef alınmasından sonra kamuoyunda İran'ın bir misilleme yapması gerektiğine yönelik beklenti oluşmuştu. Ama İran hep o zayıf konumu çerçevesinde irade ve gerekli kararlılık, cesaret gösterememesinden ötürü Batılıların ona sunduğu “Gazze'de bir ateşkese odaklanalım sen de İsrail'e misilleme yapma” şeklindeki teklifi kabul ettiğini gördük. Burada da İran'ın aslında bunu zaten kabul etmeye meyilli olduğu anlaşılıyor. Çünkü hiçbir şekilde doğrudan İsrail'i hedef alabilecek irade ve cesareti şu anda İran gösteremiyor. Hizbullah'ın ana kadrosunun elimine edilmesinden sonra dahi bir şey yapamadığını gördüğümüzde aslında sadece İsmail Haniye’nin şehit edilmesinin İran'da büyük bir yankı vermeyeceğini, böyle bir iradesi olmadığını zaten başından beri anlamış oluyoruz.

İsrail’in bundan sonraki hareketini nasıl okuyorsunuz?

İsrail öncelikle Lübnan’ın güneyini hedef alacak. Şu anda zaten İsrail ordusu karada İsrail'in kuzeyinde, Lübnan'ın güneyinde ciddi bir askeri tahkimat yapmış durumda. Burada Lübnan’ın Litani nehrine kadar olan bölgede Hizbullah'ı tamamen temizlemeye, onu kuzeye püskürtmeye yönelik bir eylem içerisine girebilirler. Bununla birlikte tabii eş zamanlı Golan üzerinden Suriye'nin de belli bölgelerine girme ihtimalleri var. Ama daha ziyade İsrail açısından ikinci planda Suriye'deki Şii milisler ve diğer unsurların varlığı. Öncelikle Lübnan'da Hizbullah'ı hedef almaya devam edecekler. Tabii Gazze'deki maalesef soykırım da devam ediyor. İsrail buradaki saldırgan tutumunu, sivilleri katletmeye yönelik eylemlerini de devam ettiriyor. Özellikle Hizbullah'ın askeri olarak iyice zayıflatılmasından sonra İsrail'in eli tabii Gazze'de de daha rahatlamış olacak.

Teşekkür ederim.

Sağ olun.