Bayram Ali Bayramoğlu Kimdir?
7 Eylül 1958'de Rize'de doğdu. Baba adı Mehmet, anne adı Fatma'dır. Sanayici; İstanbul Üniversitesi Tekirdağ Meslek Yüksek Okulu Pazarlama-İktisat Bölümü'nü bitirdi.
Yurtiçi ve yurtdışı inşaat, madencilik, dış ticaret, çay ve mum imalatı ile enerji alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin yöneticiliğini yaptı. MÜSİAD Kurucu Üyesi ve Kurucu Genel Başkan Yardımcısı oldu.
1997-2004 yılları arasında da MÜSİAD Genel Başkanı olan Bayramoğlu halen MÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Üyesidir.
İstanbul Ticaret Odası'nda Meclis Üyesi olarak görev yaptı. DEİK bünyesinde Türk-Suudi Arabistan İş Konseyi Başkanlığı; Türk iş alemi ile diğer Arap ülkeleri arasında iş geliştirme koordinatörlüğü; Uluslararası İş Forumu'nun (IBF) Genel Koordinatörlüğü ile Dünya Ticaret Merkezi'nin Türkiye ile ilişkilerinde danışmanlık görevi halen devam etmektedir.
Ayrıca, Rizespor ve Kasımpaşaspor Kulüplerinde yöneticilik yaptı. Halen BJK'nin Genel Kurul Üyesidir. 23. Dönem'de (İKÖPAB) Türk Grubu Üyesi oldu. İngilizce bilen Bayramoğlu, evli ve 1 çocuk babasıdır. 22 Temmuz 2007 Genel seçimlerinde AKP'den Rize milletvekili seçilmiştir.
Baran: İlk olarak Ortadoğu'daki hadiseleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bayram Ali Bayramoğlu: Değerlendirmem şu ki; uzun zamandır devam etmekte olan bazı birikimlerin uluslararası arenaya, adına "Wikileaks" denen bazı hadiselerin gündeme getirilmesi sûretiyle yapılan bazı hesaplamalar neticesinde ciddi bir karışıklığın başladığı bir süreç olarak değerlendirilebilir.
Baran: Yani bu olaylarda Amerika'nın parmağı olduğunu, bahsettiğiniz hesapların Amerika'ya ait olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Bayram Ali Bayramoğlu: Her ne kadar kendisi uluslararası arenada parmağı yokmuş, dışarıdan izliyormuş gibi görünse de; biliyorsunuz "Wikileaks skandalı" diye meydana getirilen her türlü bilgi ve enformasyon, o bölgelerdeki çeşitli Amerikan büyük elçiliği ve onların istihbarat bilimlerinin gündeme taşıdığı konular olarak gündeme geldi. Dolayısıyla "bu olayların içerisinde onların parmağı yoktur" deme gibi bir şansımız söz konusu değil. Çünkü uluslararası arenada devletleri yönetmeye talip olan, dünya liderliğine soyunmuş olan ülkeler, bazı konularda hadiseleri geliştirir, geliştirdikten sonra dışarıdan gözlemci olarak gözler ve en sonunda arabulucu sıfatıyla gelir ve oralara hak, hukuk, adalet ve demokrasi götürdüğünü söyleyen bir mekanizmada çalışma yaparlar. Irak'taki hadisede de bir iş kazasına uğradılar, oraya demokrasi götüreceğiz dediler; ama demokrasiden daha çok karışıklık götürdüler. Onun için oradan ders alanlar bugün biraz daha tedbirli ve temkinli yaklaşıyor. Avrupa'daki Ülkerleri ön plana çıkarıyorlar; dolayısıyla "bunun dışındadır" demek gibi bir şansımız yok.
Baran: Son duruma baktığımız zaman; bu gelişmelerde parmağı olsa bile, şu anda dizginleri kaybetmiş durumda diyebilir miyiz?
Bayram Ali Bayramoğlu: Ben kaybetmiş gibi bir görüntüyü özellikle verdiklerini ve bütün mevcut kargaşa içerisinde hiç var olmayıp en sonunda arabulucu, düzenleyici ve doğru olan oyununu oynayan bir konumda görüyorum. Şöyle düşünün bir maç 90 dakika, 89 dakika boyunca 0-0, 89. dakikada bir oyuncu girip de gol atarsa millî kahraman oluyor.
Baran: Böylece İslâm coğrafyasında oluşan ABD karşıtlığını da bir nebze olsun kırmış mı olacak?
Bayram Ali Bayramoğlu: Şu anda mevcut imajını yeniden tazelemek, demokratik hakları kullanan, arabulucu olan, insan haklarını ön plana çıkaran bir konuma soyunduğu mutlak. O yüzden mevcut olayların içerisinde var olmadığını göstererek son noktada oyuna gireceği kesin olan bir ülke.
Baran: Fransa'nın müdahalesine gelirsek; Fransa Tunus'ta son âna kadar Bin Ali'ye destek verdi. Fransa'nın Libya'da aynı olaylara rağmen bir anda devreye girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bayram Ali Bayramoğlu: Orada itibar kaybettiği muhakkaktı. "Bunu acaba yenileyebilir miyiz?" diye düşündüler. Nasıl olsa Libya'da mekanizma değişir. "Bu değişen mekanizmada biz öncü rolü oynayıp bütün ipleri ele alabilir miyiz?" oyununu Sarkozy başlattı. Fakat o başlattığı oyunda diğer ülkelerin ona eyvallah diyip demeyeceğini iyi hesap etmediği de açıkça ortada. Etmediği için de NATO'da alınan kararlarla birlikte gol yemiş, ters köşeye yatmış duruma geldi Fransa. Fransa'nın diğer ülkelerden farklı olarak bir durumu vardı; Kuzey Afrika bandında eski düzenleme ve sömürgecilik konusunda en etkili ülkelerin başında Fransa geliyor. Halâ bugün Tunus'ta, Cezayir'de, Fas'ta her ne kadar anadilleri olarak Arapça gözükse de Fransızca konuşulmaktadır. Libya'da aynı kategoride olan, Kuzey Afrika bandındaki ülkelerden bir tanesi. Ayrıca onların en büyük özelliği iki tane çok önemli yer altı kaynağına sahip olması; bunlardan bir tanesi petrol, bir tanesi de uranyum. Mevcut Libya'nın uluslararası anlaşmalarının sürelerinin bitmeye yaklaştığı bu dönemde, Libya bütün işletmeleri kendisinin yapacağı, prensipte de kendisinin belirleyeceği bir noktaya gidişatında birilerinin devreye girerek o hakları-hukukları yeniden 30-40 yıllık kendilerine bağlayacağı bir mekanizmayı hesap ediyordu. Fransa da burada Avrupa Birliği'ni arkasına alarak, "Amerika'yı bertaraf edip daha etkili olabilir miyim?" oyununu oynadı; ama beceremedi bu işi. Çünkü o noktadaki dış politikası yeterli bir politika değildi ve o politikada da gereken hassasiyeti gösterememiş oldu. Şunu özetle söyleyebiliriz; işin içerisinde hakkaniyet ve adalet prensipleri yoksa, sadece menfaatlere dayalı ve yalan ilişkiler üzerine kurulmuş senaryolar var ise er ya da geç bu senaryoların başarısız olması kaçınılmazdır. Fransa çok daha erken bu başarısızlığı yaşamış oldu.
Baran: Peki, Türkiye'nin durumuna bakarsak; başbakan Tayyip Erdoğan, müdahale laflarının dolaşmaya başladığı ilk anda "Libya'ya müdahaleye izin vermeyeceğiz" tarzında sözler sarfetti, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da buna benzer açıklamaları var; fakat müdahaleler bir şekilde gerçekleşti. Daha sonra komutanın NATO bünyesine geçmesini istemedikleri yönünde söylemler oldu; şimdi de müdahale komutası NATO bünyesine de geçti.
Bayram Ali Bayramoğlu: Açıklamalarımızda böyle bir söylem olmadı. Sadece NATO'nun bu konuda taraf olmaması gerektiği ve bu konunun Birleşmiş Milletler düzleminde ancak değerlendirilebileceğini, her platformda gündeme getirdi Türkiye. Burada üç aşamalı bir sistemle çalıştı Türkiye; birinci aşaması orada olan insanlarımızı bir güvenlik çemberi içerisinde herhangi bir zayiat vermeden ülkeye taşıtmaktı ve büyük bir operasyon gerçekleştirildi.
Evet, o operasyonda başarı sağlandı…
İkincisi hem mevcut Kaddafi iktidarı, hem de muhalefet gruplarıyla görüşerek, özellikle insanî kıyımlara yönelik çalışmaların devam ettirilmesiydi, yani iktidar kim olursa olsun Türkiye onlarla ilişkilerini devam ettirecekti. Üçüncü ayağı da Birleşmiş Milletler'i ön plana çıkararak herhangi bir baskıyı veya herhangi bir savaş olayını engelleyerek, demokratik bir çatı altında Libya'nın kurulacak yeni düzenini sağlamasını tesis etmeye yönelikti. Bu üçüncü ayakla da ilgili olarak; meclisten bir tezkere geçirmek suretiyle en azından silah ambargosunu kontrol edebilecek ve denizden gelebilecek tepkiyi özellikle Fransa'nın ayak oyununu da bozmak suretiyle gerçekleştirmiş olduk. Türkiye'nin elinde mevcut kullanabileceği bir gücü var. Bir de uluslararası arenada kullandırtabileceği gücü var. Türkiye bunların her ikisinde de oynaması gereken rolünü oynamaya devam ediyor; ama bazıları da bu rollerin kendilerinin menfaatine olmadığını ve gelecekle ilgili bazı özel planlar yaptıkları için onlar da kendi senaryolarındaki rolü oynamaya çalışıyorlar. Onun için bu ciddi diplomatik ayak oyunlarının devam ettiği bir süreç. Bu nedenle Türkiye bu ayak oyunlarını iyi takip ediyor. Yeri geldiği zaman müdahale etmesi gerek noktalarda da tavrını ona göre ortaya koyuyor.
Baran: Türkiye, NATO'nun komutayı almamasını beyan etmişti; fakat böyle olmadı.
Bayram Ali Bayramoğlu: "Neyin beyanını yapacaksınız?" bu önemli. İçeriye halkın arasına girerek Türkiye'ye karşı olan sevgiyi, ilgiyi, alâkayı o insanlar nezdinde kendilerine saldıran veya kendilerini kötü duruma düşürmüş bir askerî pozisyona düşürmek pek akılcı değildi. Türkiye Libya'ya girmemenin beyanını yapmıştır. Şu anda Libya'nın neresine giderseniz gidin Türkiye'yi hayranlıkla, her platformda gündeme getirirler; bu muhalefeti için de böyledir, iktidarı için de böyledir. Türkiye'nin oranın içerisindeki, iç müdahalelere girmesi hem Türkiye açısından, hem insanî açıdan, hem manevî açıdan, hem de uluslararası politika açısından doğru olmaz.
Baran: Evet, doğru olmaz; fakat benim belirtmek istediği şu: Türkiye, NATO'nun komutayı almasını istemiyordu, fakat NATO'dan çıkan karara göre komuta alındı. Türkiye'nin burada pozisyonu silah ambargosunu denetlemek de olsa dolaylı yoldan Libya'ya müdahale etmiş olacak.
Bayram Ali Bayramoğlu: En azından o ambargoyu denetlemek için kontrol mekanizmasını aldı ve içerisinde hiçbir şekilde müdahil olmamayı tercih etti. Her ne kadar düzen tesis etseniz de içeride bir sürü çete olayları, aşiret olayları, iç ayaklanmalar gündeme gelecek ve bunları bastırma noktasında Türk askeri, Libyalı insanları karşısına alarak silah kullanmak zorunda kalırsa, Türkiye ile Libya arasındaki dostluk ve kardeşlik perdesini çok kötü anlamda zedelerdi bu.
Baran: Yani Türkiye'nin diplomatik bir başarı sergilediğini düşünüyorsunuz…
Bayram Ali Bayramoğlu: Evet, tabiî ki…
Baran: Çok teşekkür ederiz zaman ayırdığınız için.
Bayram Ali Bayramoğlu: Ben teşekkür ederim.