Hoş gelmişsin, sen Ey rahmet ayı, mağfiret müjdecisi, Kur’an getiricisi, mukabeleler dinleticisi,
şehr-i Ramazan. Seni gönderen Hakka sayısız şükürler olsun. Sen geldin de biraz yüzü güldü bütün yoksulun yetimin. Bereketli teşrifinle aş, ekmek gördü fakirin fukaranın sofrası… Bereketler getirdin sefalar sergiledin yeryüzüne... Fitre, zekât sezonunu açtın  gelir gelmez.
Biz Müslümanlar seni  misafir diye ağırlarız, bilip bilmeden asırlardır. Aslında misafir olan sen değil, biziz. Sen  yüce mülk sahibi olan Allah-ü Teala’nın yeryüzünü rahmet ve mağfiretiyle kuşatsın diye gönderdiği gerçek ev sahibisin.
Onun  için  senin ilk on günün rahmet, ikinci on günün mağfiret, üçüncü on günün ise cehennemden azad  olma ayıdır. Biz bir gidersek bir daha gelmeyiz; ama sen her sene aynı anda emrolunduğun gibi gelir, kıyamete kadar rahmetini serpiştirirsin bu âleme…
Sen gelirsin de, nasıl halılar sermeyiz ayağının altına biz senin? Dağınıklığımızı, hantallığımızı, edebsiz halimizi, cimriliğimizi, gevezeliğimizi, hile hurda ile yürütmeye çalıştığımız hayatımızı, nasıl bir çeki düzene sokmayız sen gelirken... Göstermelik de olsa bir aylığına adamlaşıveririz birden.
Sen aynı zamanda bizim başöğretmenimizsin, senin sayende vaazlar dinler, nasihatler alır, bir şeyler
öğreniriz ulemadan. Senden  öğreniriz az yemeyi, az konuşmayı, az eğlenmeyi, az uyumayı... Allah’ın habibi (sav) ''Sumuu tesuhu'' (1)  dediği halde biz tıka basa yiyip tombul topalak olduktan sonra, senin ve habibi ekremin dediklerini kulak arkası yapmanın cezasını çekeriz kilo vereceğiz diye kapı kapı gezerek.
Aslında sen bizim bir sağlık danışmanımızsın aynı zamanda, anlayan ve kavrayabilenler için.
Bir ay boyunca dolup taşan siniler, okunan Kur'an  sedasına doyamayan  mihraplarda çiniler, sen elveda diyip giderken ağlayacaklardır mutlaka.
Ben sana  nasıl kurban  olmam ey ezeli dost!
Bu fakirin sofrasını şereflendirirsin, yediğinden içdiğinden fakir fukaraya verdirirsin. Sen gelirsin de, ben senin bir dediğini iki  eder miyim  hiç?.. Seninle şeref duyar müminler, seninle foyasını ortaya  döker münafık. Seninle  güler  itilmiş kakılmışların yüzü...
Sen gelince varlıklı sofralara davet  ediliriz ancak. İşte o zaman; “Hey millet bu alemde biz de varmışız be” diye nara attıracak kadar kimsesizleri onurlandıran  kahraman tavrınla, eşitleyici  ilahi   bir devrimci  oluverirsin  gözümün önünde  hemen...
Çocuk anasından doğar, ana kucağına düşer, sen ise  semavatdan doğar inersin kalblere... Doğumundan iki üç gül evvel gökyüzünü gözlememizi emreder Resuller resûlü; “Sumuu li yü' retihi ve ifteruu li rü' yetih (Onu görünce oruç tutun, onu görünce bayram edin)” diyerek, orucumuzun da bayramımızın da senin devri âlemine bağlı olduğunu öğretir bize...
Biz, bütün güzellere ''ay gibi parlıyor'' diye iltifat ederiz, ya sana nasıl iltifat edelim ey güzeller güzeli şehr-i Ramazan?
Bilmem Yusuf seni kıskanır mıydı  keyfiyette? O zamanki ümmetin  üzerine henüz rahmet ayı olarak doğmakla görevlendirilmemiştin. Yusuf on bir kardeşin en güzeli idi, fakat  başına gelmedik haller kalmadı. Sen ise (12 kardeş ayın) en güzelisin. Bu ümmet seni aşk ve hasretle  bir yıl bekler, on bir ayın  sultanı diye kucaklar  baş tacı eder  seni.
Onun için  tutkunum sana ey güzeller  güzeli, rahmet sakisi şehr-i ramazan hilali.
Dokuzuncu ayda doğduğuna göre, hicret yılının ilk ayı olan muharrem de bir ana rahmi gibi olmalı zahir. (2)
Onun için seni incitemeyiz, kıramayız, üzemeyiz, sana bir zarar gelsin istemeyiz. Aç, açık dururuz da, bir ananın bebeğine gösterdiği  şefkati aynen  gösteririz  incinmeyesin diye.  Anne bebeğini yedirir içirirken, biz de  açları, fakirleri doyurur içiririz. seni razı etmek için. Yeryüzünün garip Müslümanlarını ancak seni
görünce  hatırlarız.
Senin  sayılı günlerinde  inen Kur'an ve o Kur'ana muhatab olan Resûl bile  meftun sana… Resûlü Ekrem efendimiz, bak ne buyuruyor  senin için;
“Şayet ümmetim ramazan ayında olan ulu  sevabı bilselerdi, bütün senenin ramazan ayı olmasını temenni ederlerdi.” derken başka bir hadiste de, 3 koldan sayar seninle bütünleşen güzel amelleri;
a-Yanında ismim anıldığı zaman  bana salatü selam getirmeyen  kimsenin burnu sürünsün,
b-Anne ve babası yanında yaşlandığı  halde onlara
merhamet ve iyilik ederek  cennete sokacak bir amel işlemeyen ( cenneti hak edemeyen ) adama veyl olsun''.
c-Rahmet ve mağfiret ayı ramazana kavuştuğu halde, insan hala kendisini  affettirecek, mağfiret  deryasına  kavuşturacak ameller işlemezse,  o da zarar ve hüsranda olup kendisini aldatanlardandır''. (3)
İnşaAllah bizde kendimizi ve etrafımızı aldatan Müslümanlardan olmayız senin sayende...
Allahımızın bizi kınamaması, efendimizin şefaatini esirgememesi için ne olur, ulu dergâha varınca bizden şikâyetçi olma, himmet eyle ey eskimez, yaşlanmaz ulu sultan. Keşke sen hiç gitmeseydin...
NOTLAR:
1-Oruç tutup sağlıklı olunuz  
           2-Muharrem ile rahim aynı kökten gelir.
3. Tirmizi sahih 3545



Baran Dergisi 289. Sayı