Faslı düşünür Prof. Dr. Taha Abdurrahman, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde yaptığı konuşmada, yeni kitabı ve İslam düşüncesindeki "siyer" anlayışına getirdiği yeni bakış açısını anlattı.

Abdurrahman, Hz. Peygamber'in hayatının sadece tarihsel olaylar dizisi olarak değil, ahlaki değerler bütünü ve "okunması gereken bir ayet" gibi ele alınması gerektiğini aktardı.

Geleneksel olarak hadisçiler, fakihler ve tarihçiler tarafından ele alınan siyere hikmetli bir bakış açısıyla yaklaştığını belirten Abdurrahman, bu alanda yeni bir tarz önerdi. "Tefekkür" ve "ayetlerin rehberliği"ni temel aldığını belirten Abdurrahman, Hz. Peygamber'in nübüvvetinin özünde bir "ahlak risaleti" olduğunu ve İslam'ın da "bizatihi ahlak" olduğunu vurguladı.

Taha Abdurrahman 4E

Son nefesine kadar cihad ederek şehit düşen kahraman: Yahya Sinvar Son nefesine kadar cihad ederek şehit düşen kahraman: Yahya Sinvar

Prof. Dr. Mehmet Görmez de Abdurrahman'ın yaklaşımının, geleneksel siyer anlayışına önemli bir katkı sağlayacağını belirterek, "hikmet ehlinin" de bu alanda söz sahibi olabileceğini ifade etti.

Abdurrahman’ın siyer hususundaki yaklaşımı Üstad Necip Fazıl’ın siyer konulu ve fıkhı da ihtiva eden “Çöle İnen Nur” isimli eserindeki anlayışla örtüşüyor. Bu eser de bir nevi Taha Abdurrahman’ın bahsettiği siyere hikmetli bir bakış açısıyla yaklaştığını gösteriyor.

"Özgün bir İslam felsefesi nasıl kurulur?"

Konferansın ana teması "Özgün bir İslam felsefesi nasıl kurulur?" sorusuna odaklanıyor.

Prof. Dr. Abdurrahman "İslam dünyasının sorunlarını çözmek için siyasi hareketlerin yetersiz olduğunu, asıl çözümün fikri, ilmi ve ahlaki bir teceddüt hareketi ile mümkün olabileceğini" belirtiyor. Ayrıca, Abdurrahman "İslam felsefesinin özgün bir şekilde ele alınması gerektiği" yönünde çağrıda bulunuyor.

Prof. Abdurrahman konuşmasında, Müslüman filozofların Batı düşüncesini taklit etmek yerine, kendi özgün felsefi problemlerini formüle etmeleri gerektiğini dile getiriyor. Günümüz insanının "bilimin kural tanımazlığı" ve "öznel bilginin değerden soyutlanması" gibi iki temel sorunla karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Bu sorunların üstesinden gelmek için, insanın dünyayı algılama ve onunla etkileşim biçimini değiştirmesi gerektiğini öne sürüyor.

Prof. Abdurrahman'a göre, İslam düşüncesinin sunduğu "eşyayla himaye ve sulh ilişkisi" kurma prensibi, bilimi ahlaklı kılmak ve öznel bilgiyi değerlerle yeniden buluşturmak için bir çözüm sunmaktadır. Ayrıca, Peygamberimizin düşünce ve ahlakta örnek alınmasının, Müslüman filozoflara hem entelektüel hem de ahlaki bir rehberlik sağlayacağını vurguluyor.

Konuşmasının sonunda, "özgün bir İslam felsefesi"nin ancak bu prensipler ışığında inşa edilebileceğini ve bunun da insanlığı kurtaracak yegâne yol olduğunu belirtiyor.

Büyük Doğu-İbda’da hikmet

Taha Abdurrahman’ın bu çağrısı da akıllara Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu fikriyatının mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu tarafından sistemleştirilmiş ve hayata geçirilmeye çalışılmış olan İbda’yı hatırlattı.

"İbda", İslam'ın değişmez ilkeleri ışığında, çağın sorunlarına özgün çözümler üretmeyi hedefleyen "İslam'a Muhatap Anlayış" sistemidir. Bu anlayış, İslam'ın sadece ferdî ibadetlerden ibaret değil, aksine hayatın her alanına nüfuz eden ve güncel problemlere cevap verebilen dinamik bir sistemdir.

İbda, Müslümanların kendi zamanlarının problemlerine kendi özgün çözümlerini üretmelerini, Batı'yı taklit etmek yerine İslam'ın evrensel ilkelerinden hareketle yeni bir medeniyet tasavvuru oluşturmalarını öngörüyor.

Salih Mirzabeyoğlu, İbda fikriyatında hikmet ve felsefeyi geleneksel İslam düşüncesine bağlı bir şekilde ele alıyor. Ona göre, İslami ilimler "tefekkür" ve "hikmet" boyutlarıyla bütünleşmelidir. Aksi takdirde ilim, sadece kuru bilgi yığınına dönüşür.

Mirzabeyoğlu, Batı felsefesinden gelen "mücerret akıl" anlayışını eleştiriyor ve bunun yerine "ilahi ölçülere bağlı akıl" vurgusu yapıyor. Ona göre, İslam düşüncesinin özünde yer alan "hikmet", "mutlak ölçüler" ışığında hareket eden ve hayatın her alanına nüfuz eden bir anlayışı ifade ediyor.

Mirzabeyoğlu’na göre felsefe "başıboş" bir akıl yürütme biçimidir ve "mutlak ölçülere" bağlı değildir. Hikmet ise, "bağlı akıl" ile hareket eder ve "ilahi vahye" dayanır. Mirzabeyoğlu, İbda fikriyatında hikmeti, "İslam'a Muhatap Anlayış" davasının merkezine yerleştiriyor.

Mirzabeyoğlu'na göre, İbda fikriyatı, hikmet ve tefekkür yoluyla İslam'ı anlama ve yorumlama çabasını ifade ediyor. Bu anlayışta Batı felsefesinin etkisi değil, İslam düşüncesinin kendi iç dinamikleri ön plana çıkarılıyor.

Kaynak: Baran Dergisi