Tam beş yıldır, mazlum ve tutsak Kudüs'e gitmek istiyordum. Uzun uğraşlar sonucunda Allah, bu sene Kudüs’e gitmeyi nasip etti. İyi ki de gitmişim, çünkü böyle asil bir milleti daha önce hiç görmemiştim. Evvelinde sadece medyadan Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı zulmü görüyorduk. Oraya gidince aynı zulmü bizzat yaşayarak idrak ettik. Bizim yaşadığımız sadece beş gün sürdü; oysa kardeşlerimiz yıllardır bu zulmü çekiyor.

Mescid-i Aksa'nın 15 kapısı vardır, fakat sadece 10’u açıktır. Sabah namazlarında hiçbir Türk, Mescid-i Aksa'ya giremiyor, diğer vakitlerde giriş yapılabiliyor. Silsile Kapısı’nda iki Yahudi asker gördüm ve "Buradan girebilirim." dedim. Bana "Nereye gidiyorsun?" diye sordular. "İçeriye gireceğim." dedim. Türk olduğumu öğrenince "Hayır, sen Türksün, giremezsin." dediler. Biraz bağırınca, askerlerden biri hemen silahını çekip başıma dayadı. Filistinli kardeşlerimiz hemen müdahale ettiler ve beni aralarından çekip aldılar. Anladım ki Yahudi terörist askerler, Türklerden nefret ediyor. Bu bizim için bir hamd vesilesidir.

Kudüs'te ölmek sıradan bir olaydır; çünkü sürekli ölümle yüz yüzesiniz. Filistinliler, Türk olduğumu duyunca büyük bir saygı gösterip, bana neye ihtiyacım olduğunu sordular; kapılarını açtılar ve yemeklerini paylaştılar. “Siz Türkler bizim atalarımızsınız.” dediler. Pir-i faniler elimi öpmek istediler, çok utandım. “Utanma,” dediler, “siz Müslümanların liderisiniz, eliniz öpülmeye layıktır.” dediler. “Mutlaka yine buraya geleceksiniz ve tekrar huzur içinde yaşayacağız.” diye eklediler. Onlar hala bu şekilde görüyor bizleri ve bizim de bu şuurda olmamıza vesile oluyorlar. Onların hafızaları 100 yıl önceki gibi taptaze ve bize unuttuklarımızı hatırlatıyorlar.

Kudüs’ü gezerken Yahudilerin ne kadar çok korkak bir millet olduğuna şahit oldum. Zaten bu durum ayetle de sabit. Hiçbir Yahudi, bir Müslümanla yüz yüze, göz göze gelmeye cesaret edemiyor, çünkü acayip korkuyorlar. Ben de Yahudilerin geçtiği yerlerden geçtim ve birkaçına tokat attım. Biri dahi başını kaldırıp kimin vurduğuna dahi bakamadı. Filistin’in yarısından fazlasına hâkim oldukları halde ruhen oraya ait hissetmiyorlar kendilerini ve en küçük Filistinlinin vakarı dahi onların en büyüklerinde yok. Zaten her yerde bayraklarının ve kameraların olması da içlerindeki korku imparatorluğunun ne derecede olduğunu gösteriyor. Ama Filistinliler gibi biz de şuna inanıyoruz: Tarihte her yerden nasıl kovuldularsa buradan da kovulacaklar.

Mescid-i Aksa'da bayram sabahı | 60 bin Müslüman namaz kıldı - Son Dakika  Dünya Haberleri | NTV Haber

Kudüs'te Burç Al Laklak Derneği’ni ziyaret ettim. Dernek Başkanı Musa Hicazi abiyle tanıştım. Bizden daha iyi Türkçe konuşuyor. Bize şöyle dedi: “Siz buraya hoş gelmediniz çünkü siz misafir değil, ev sahibisiniz. Asıl biz hoş geldik. Yine siz Türkler buraya gelirseniz, biz huzur bulabiliriz." Onlarda muazzam bir Türkiye sevdası var. Türkiye’den iki kişiyi, kendi analarından, babalarından ve çocuklarından daha çok seviyorlar: Biri Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han, diğeri ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Bu iki tarihî şahsiyete laf söyletmiyorlar; öyle seviyorlar.

Derneğin faaliyetlerini internetten açıp izleyebilirsiniz; faaliyetlerini Türkçe anlatıyorlar. Yine Kudüs'te El Halil bölgesi var; burası kapalı bir cezaevi gibi, bölgenin tamamında Müslümanlar yaşıyor. Orada, 50 küsür yaşlarında bir amca bana, "Mescid-i Aksa nasıl bir yer?" diye sordu. Soruya çok şaşırdım. "Nasıl yani?" dedim. "Biz El Halil bölgesindekiler, 55 yaşına gelmeden Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya giremeyiz." dedi. O an oturup halimize ağladım.

Kudüs’te yaşayan Müslümanlar bize, "Ne olur buralara gelin, siz Türksünüz. Bu alçak Yahudiler bizden korkmuyor ama bir Türk geldiğinde gözlerindeki korkuyu görüyoruz. O yüzden ne olursa olsun bizi bırakmayın, her daim buraya gelin. Sizden bir şey de istemiyoruz; biz size bakarız, yeter ki gelin." diyorlar. Hemen hemen her evde Türk bayrakları asılı, bizleri işte böyle seviyorlar.

Filistin'in kalbi Kudüs İngiltere'den 'özür' bekliyor

Yahudiler öyle korkak ki yanımızdan geçerken duvara sürtünerek yürüyorlar. Söylediğim gibi, göz göze gelmeye cesaret edemiyorlar. Fakat buna rağmen, oradaki kardeşlerimize zulmetmeye devam ediyorlar. Elbette bu zulüm bitecek, er ya da geç. Filistinliler gazi ve şehit olarak kazanırken, bu kadar alçak ve korkak bir milleti ayaklarımızın altında ezmek mümkünken, bu zulme seyirci kalmamız bizim için de utanç vesikası...

Ve Salih Mirzabeyoğlu'nun dediği şu söz, bizde şuur halinde hep olmalı: "Ortadoğu’da İsrail diye bir devlete yer yoktur."

Filistin, Müslüman Anadolu halkını bekliyor! İnşallah bir dahaki hatıram da Kudüs'ün özgürlüğü olur.

Selâm ve dua ile...

Ahmet Talha Danışan,  Aylık Baran Dergisi 37. Sayı, Mart 2025

Mehmet Osmanlıoğlu: Hamanlaşma Mehmet Osmanlıoğlu: Hamanlaşma