Bursa Orhangazi'de 27 Haziran Perşembe günü saat 21:00'da Gazze'yi anlamak amacıyla, Gazze İnisiyatif Platformu tarafından “Gazi'den Gazze'ye: Bir Nefes” başlıklı bir program düzenlendi. Mehmet Turgut Ünlü açık hava tiyatrosunda düzenlenen programa Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın, siyasi partilerin ilçe başkan ile yöneticileri, Aylık Baran Dergisi, Büyük Doğu Akıncıları Derneği, bazı STK, dernekler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Düzenlenen sohbette Gazze’nin ve Filistin’in dünya üzerindeki etkisi, insanlık dramı ve özgürlük mücadelesi üzerine önemli konuşmalar yapıldı. 3 bine yakın kişinin toplandığı sohbette Said Ercan, Ayçin Kantoğlu, Dursun Ali Erzincanlı, Kâzım Albayrak, Ercan Çifci, Yakup Köse ve Tayyar Tercan Gazze’nin durumunu ve Gazze karşısında Müslümanların neler yapabileceğini konuştu.
Açılış konuşmasına Salih Mirzabeyoğlu’nun duası ile başlayan Muzaffer Doğan, “Samimiyetle Gazi’den Gazze’ye bir nefes olan bin nefes, bin nefes bir milyon olur, bir milyon da bir trilyon olur. Üstad’ın deyimiyle sular büklüm büklüm burulur. Dua edelim, Rabbimize yalvaralım, harekete geçelim. Fiili duadan şimdiden mahrumuz, Allah o şartlara ermeyi nasip etsin!” dedi.
Said Ercan: Gündemimizde sürekli Gazze olmalı!
“Bir Destan ve İnsanlık Draması Arasında Filistin: Gazze Dünyaya Nasıl Yön Veriyor” başlıklı konuşmasında Said Ercan, “Pakistan’dan yeni geldim ve 150 milyonluk Müslüman bir devlet. 1500 km. gittim deniz kıyısından dağlara kadar fakat bir tane Filistin bayrağı görmedim. Moritanya İslam Cumhuriyetine gittim ama bir tane Filistin bayrağı görmedim. Ve maalesef İstanbul’u gezdiğimde ne bir iple sarkıtılan bir Filisin bayrağı ne de arabada sallanan bir Filistin bayrağı gördüm. Bugün buraya geldim ve Avrupa’da, Hollanda’da, İsviçre’de sokaklarda birçok yerde duvarlara yapıştırılmış Filistin bayrakları gördüm, sokaklara dökülmüş insanları gördüm.” diye konuştu. Türkiye’de Algida kamyonunu kovan küçük çocukları takdir eden ve böylesi bir tavır takınılması gerektiğine işaret eden Said Ercan, boykotun önemine dikkat çekti. Ercan, “Kimsenin gündeminde maalesef Gazze yok. Gündemimize Gazze’yi alalım ve bahsedelim. Allah’ın izniyle Gazze kazanacak ve orada bir devlet kurulacak.” dedi.
Dursun Ali Erzincanlı: Söz de yazı da bitti
Konuşmasına Ayçin Kantoğlu’na teşekkür ederek başlayan Dursun Ali Erzincanlı, ‘İslam, mevcut insan bakiyesinden memnun değil. Kendisine yeni bir insan bakiyesi devşiriyor.’ sözü çok ciddi bir tefekkür oluşturdu. Bu söz çok önemli bir sözdür. Amerika’da Avrupa’da insanlar sokaklarda. Londra’da 86 yaşında bir kadın Filistin bayrağıyla bir kahve firmasının karşısında duruyor ardından evine dönüyor. -17 derecede İskandinav ülkelerinden insanlar Filistin yürüyüşlerine katılıyor. Yani Gazze’ye sahip çıkan insanlar aziz ve şereflidir. Allah hepsine hidayet nasip etsin.” diye konuştu. “İnsanların, bebeklerin katledildiği tam bir vahşet, bunun karşısında söz de bitti yazı da bitti” diyen Erzincanlı, “Yeniden bir insan inşa ediliyor. Allah onlarla yepyeni bir yüzyıl yaşatacak. Peygamberimizin müjdesidir. ‘Bir gün vallahi Kudüs fethedilecek.’ Allah Gazze ve Doğu Türkistan başta olmak üzere bütün zulüm gören ülkelere yapacağı yardımı bizi de hizmetkar eylesin” dedi. Ardından Dursun Ali Erzincanlı, “Ben Kudüs’üm” şiiriyle geceyi süsledi.
Ercan Çifci: Gazze bir fikirdir
“Kudüs, Hemen Şimdi!”, başlıklı konuşmasında Ercan Çifci, “Gazze burası, Gazze Anadolu’dur. Gazze acı değildir, Gazze gözyaşı değildir, Gazze İslam inkılabının bayrağının tüttüğü yerdir. Gazze Yahudi’nin yerle bir edildiği yerdir. Gazze emperyalizmin döküldüğü yerdir. Gazze her yeri Anadolu kokan, Allahuekber diye kıvılcımın saçtığı en yüce mekânın adıdır. Gazze bir fikirdir. Gazze aşk ve heyecandır. Gazze duanın adıdır, dua ise kılıçla anlam kazanır. Gazze bir aşkın adıdır. Bir davanın adıdır. Gazze İslam dünyasında ben Müslümanım diyenin onurlu fikridir.” dedi.
Ayçin Kantoğlu: Neden bir kısmımız hala Gazze'yle bir ünsiyet kuramıyor?
“Gazze: Tercüme Değil, Tecrübe” başlıklı konuşmasında Ayçin Kantoğlu, “21 bin çocuk kayıp Gazze’de. 21 bin. 21 bin çocuğun avuç içi kadar bir yerde sır olmasını tercüme edeyim: Bu dünyada 8 milyar insan kayıp demektir. Kayıp olan çocuklar değil kayıp olan insanlıktır. Çocuklar şehit oldular, yetim oldular, öksüz oldular, enkazın altında kaldılar, sayılabilenleri Hamas’tan öğreniyoruz, sayılamayanları rakamın ne olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. O çocukların her biri bütün bu cihana değerdir. O çocukların her biri gönlüne Hakkın sığdığı İslam’dır. İslam üzere doğdular. Haktan geldiler, size bana benzemiyor. Kokuları bile cennet kokusu. Onların her biri bir Kudüs. Onların bedelini bu dünyada hiç kimse biz de dahil ödeyemeyiz. Onların haklılıktan doğan o mübarek kanlarının önünde de hiçbirimiz duramayacağız. Gazze’ye baktığınız zaman -eğer bakabiliyorsan, o da bir nasip meselesi gördüğüm kadarıyla- hepimizde iki göz var hepimizde bu iki kulak var, hepimizde yürek var, kalp var ama Gazze'ye baktığımız zaman yerinden fırlayan insan sayısı her yerde aynı değil. Ne fark var aramızda? Neden bir kısmımız hala Gazze ile bir ünsiyet kuramıyoruz? Üstelik bu coğrafyada şu dünya üzerinde Filistin’i sizden daha iyi anlayacak kim var?
Çok olmadı 100 sene önce bu topraklarda Gazze’nin verdiği istiklal mücadelesini, sizler verdiniz. Çocuklarınızı feda ettiniz, babalarınızı feda ettiniz, kocalarınızı feda ettiniz gene de bu vatanı bırakmadınız. Siz Kurtuluş Savaşını vermeseydiniz Allah zaferi nasip etmeyecekti. Bunca fedakârlık yapılmayaydı bugün Gazze sizdiniz, bugün Gazze hala sizsiniz! Çünkü mesele sadece Filistin değil! Mesele bu coğrafyadaki Siyonizm meselesi. Şu Siyonizm’in önüne konulabilecek önüne, geçebilecek başka ne var ki? Eğer siz kendinizi bilmezseniz, hatırlamazsanız, ayağa kalkmazsan, sanır mısınız bu iş orada kalır, kapınıza dayanan olmaz? Hepsi söylüyor, ‘Bize bir toprak vadedildi. Biz bu dünyanın mirasçısıyız. İnsan dediğin biziz, bizden gayrısı da insan değildir’ diye. Peki o topraklarda kimler var? O toprakta Türkiye’nin üçte biri var. Hak ettiği topraklar üzerinde oturanların kendisine vadedildiğini düşünen, gözünü diktiği bu hırsız çetesini bu işgalcilere, bu yobazlara verecek bir cevap yok mu? Görüp görebileceğiniz en yobaz güruhla karşı karşıyasınız! En ahlaksız en vahşi bir güruh.” diye konuştu.
Konuşmasında Gazze'deki durumun vahametini ve İsrail'in saldırganlığını vurgulayan Kantoğlu, İsrail ordusunun ahlaksızlığını ve çocuklara karşı soykırım girişiminde bulunduğunu belirterek yaşananların savaş değil, bir insanlık suçu olduğunu, Gazze'deki direnişin, dünyaya İsrail'in gerçek yüzünü gösterdiğini ve insanların vicdanlarını harekete geçirdiğini söyledi. Batı medyasının ve liderlerinin önce İsrail'i savunurken, yaşanan vahşet karşısında sessiz kalmaya başladığını belirtti. Gazze'deki insanların direnişinin, İslam'ın ve hakikatin en güçlü ifadesi olduğunu belirtti ve Türkiye'den İsrail ordusunda görev alan çifte vatandaşların varlığına dikkat çekerek, bu kişilere tepki gösterilmesi gerektiğini vurguladı ve Gazze'nin kurtuluşunun, insanlığın kurtuluşu olacağını dile getirdi.
Kâzım Albayrak: Kendimiz olmadan başkalarını olduramayız
“İslam İnkılabının Sıçrama Taşı Filistin” başlıklı konuşmasında Kâzım Albayrak, inanç sistemimizden dolayı Avrupa’nın liberalizm, evrensel ilkeler gibi söylemlerine başvuramayacağımızı, onların demokrasi yalanlarından da medet umamayacağımızı, kendi değerlerimizle, kendi değerlerimizi yeniden keşfederek ayağa kalkabileceğimizi dile getirdi. “Kendimiz olmadan başkalarını olduramayız. İslâm inkılâbının eşik taşı olmadan, İslâm âleminin oluşumuna da gerçek mânada bir katkımız olamaz.” diyen Albayrak konuşmasına şöyle devam etti:
“‘Yahudi şu kadar kötüdür, bu zulümleri yapmaktadır’ diye şikâyet ve sızlanmaktan öte, içimizdeki Batıcı ve Yahudi sever unsurlara odaklanmamız, dünyaya nizam teklifimiz ve adalet götürebilmemiz için şarttır. Meselâ Yahudi şirket mallarının evlerimizi bu kadar işgâl etmesine karşı, şimdiye kadar neden sessizdik? Keza medyada veya kültür ve sanat alanlarında Yahudilik veya onların uzantısı olan kültür emperyalizmine karşı hangi güçlü ve sistemli karşılığı verebildik? Yoksa demokrasi ve insan hakları söylemleriyle mi oyalandık? Dininin, dilinin, tarihinin, namus ve iffetinin, alın teri ve çalışmasının takipçisi ve intikamcısı, yani hesap sorucu bir nesil olmalıyız. Kuru itiraz ve sadece muhalefetten ibaret kalmamalı, çözüm tekliflerimizle de ortaya çıkmalıyız.”
Albayrak, “Her şeyden önce evrensel ilkeler, demokrasi, milletlerarası hukuk gibi palavraları bir kenara bırakalım. Emperyalizmin güdümündeki dünyaya fikirde ve fiilde isyan edelim. Kısaca, ‘Dünya yoksa, biz varız!’ diyelim. Bunu da Hak davanın bir fedaisi olarak yapalım. Tıpkı ‘Mutlak Önder’in sahâbîlerinin dört bucağa İslâm’ı yaymaları gibi.” dedi.
Faaliyetlerimizin, lâfta ve görünüşte değil, inanarak, çilesini çekerek olması gerektiğini, ümmete faydalı işler yapmaya bakmamız gerektiğini ihtar eden Albayrak, “Bunun için bir fikir ve ideal sahibi olmalıyız. Ticarî işlerimiz dahil bütün amelimiz, samimiyet ve Allah rızası temelinde olmalı ki, Allah’ın lütfu ve bereketi olsun. Ayrıca, ‘iyi olalım, güzel olalım’ edebiyatıyla tatmin olmayalım, bilakis içimize kadar girmiş, aile ve mektebimizi ifsat etmiş Batı emperyalizmini, kültür emperyalizmini kovalım. Seküler ve materyalist temeldeki düzene ve uygulamalarına karşı duralım. Bu uğurda iğne ucu kadar olsa nefsimize yük yükleyelim. Çünkü çilesi çekilmeyen hiçbir nimeti Allah bize vermez.” diye konuştu.
“Sözü yerde bırakmamalı ve küçük-büyük demeden bir şeyler yapmalı!” diyen Albayrak, “ABD-Yahudi emperyalizminin tekerine çomak sokucu işler yapmalı! Bir kere Filistin’e maddî yardımı arttırmalı, Yahudiye destek veren malların boykotu ısrarla sürdürülmeli, siyasî, askerî, iktisadî, kültürel sahalarda kendi öz sermayemizle bir şeyler yapmalı, bunun mucibince davranmalıyız. Devlet ve hükümeti de baskılamalı, ancak her şeyi devletten beklememeli, aktif rol almalıyız. Her şeyden önce kendi öz nizamımızı kurmalı, içeride fikir ve aksiyonda sağlam olmalıyız. Bu minvalde söylüyorum ki, Büyük Doğu ideolojisi, sömürü ve zulüm düzenine isyan edişin ve Hakkın Divanı’nı yeryüzünde yeniden kurmanın adıdır.” dedi.
Yakup Köse: Uzak gördüğünüz şey aslında size çok yakın
“Gazze ve Anadolu” başlıklı konuşmasında Yakup Köse, dinleyicilerin Filistin ve Gazze konusunda gösterdiği duyarlılığa ve yardımlarına teşekkür etti. Onların Gazze'yi unutmadığını bildiğini ve bunu her hallerinden anladığını dile getirdi. Yakup Köse, depremden kısa bir süre önce işgal altındaki küçük bir çocuğun bir videosunu izlediğini ve bu videodan örnek göstererek durumumuzu ele aldı. “Uzak gördüğünüz şey aslında size çok yakın.” diyen Köse, Erdoğan'ın "Gazze Anadolu'dur, Anadolu'yu savunuyoruz" sözlerini hatırlatarak, Gazze'nin Türkiye için ne kadar önemli olduğunu ve Türkiye'nin Gazze'yi savunmaya devam edeceğini vurguladı.
Tayyar Tercan: Türkiye'den Siyonist İsrail'e giden katilleri istemiyoruz
“Özgür İnsanların Vatanı Gazze İnsanlığı Özgürleştirecek” başlıklı konuşmasında ve Tayyar Tercan, “7 Ekim’den sonra dünyada birçok kırılma yaşandı. Gazze ile birlikte dünya ikiye bölünmüş durumda. Çok yakın zamanda da bu ayrışma birçok çözğlmeyi beraberinde getirecek. Gazze’de her gün yüzlerce insanımız katlediliyor, yüzlerce bebek katlediliyor. Dünyanın bu küresel şeytani düzenine karşı çıkan devletlerden biriyiz. Elbette dünyanın her yerinde tepki veriliyor. Fakat Müslüman dünyada tam manasıyla tepki gösterilmiyor. Bu tepkiler hakkıyla yapılsaydı soykırım bu denli olmazdı.” dedi.
Gazze'deki direnişin tüm dünyaya bir mesaj olduğunu ve gerçek insanlığın arayışını temsil ettiğini, Filistin davasının yalnızca Müslümanların değil, tüm insanlığın sorumlu olduğu ve bu konuda daha aktif bir mücadelenin gerekliliği dile getiren Tercan, Türkiye'den 4.000'i aşkın çifte vatandaşın İsrail ordusunda görev almak üzere Filistin'e gittiğini ve bunlardan 56'sının Filistinli çocukların ölümüne karıştığını söyledi. Bu kişilerin Türk vatandaşlığından çıkarılması ve soykırım suçundan yargılanmaları için yeni bir kampanya başlatıldığını duyurdu.
Tayyar Tercan ayrıca, İsrail'e yönelik boykot çağrısında bulunarak, "Batı’da bazı ülkelerde ve bizde bazı noktalarda sabah o kahve içmeden yapamıyorum diyen insanlar var, bunlara sosyal baskıyı oluşturmamız gerekiyor," dedi ve devletin attığı adımların ötesine geçerek halkın da bu konuda daha duyarlı olması gerektiğinin altını çizdi. Gazze'nin dünyadaki en özgür insanların yaşadığı topraklar olduğunu aktaran Tercan, "İnşallah Gazze, tüm dünya ve insanlık için bir özgürlük meşalesi olur. Bu özgürlük ateşi önce Anadolu'dan başlayarak tüm dünyayı sarar," diyerek sözlerini tamamladı.
Yapılan konferansın ardından konuşmacılara hediyleri takdim edildi. Aylık Baran Dergisi ekibi tarafından da Aylık Baran Dergisi ve Salih Mirzabeyoğlu’nun kitapları hediye edildi.
Baran Dergisi