İstanbul'da 2025'in ilk gününde Gazze için yürüyüş düzenlenecek. Yüzlerce sivil toplum kuruluşunun destek verdiği Milli İrade Platformu, işgalci İsrail'in Gazze'deki katliamına "dur" demek için Galata Köprüsü'nde bir araya gelecek.
Durum böyleyken ve ortada büyük bir soykırım varken belli tarihlerde yapılan yürüyüşlerin yeterli olmayacağı aşikar.
İşgalci Yahudi silahtan ve cebirden anlıyorken, sadece yürüyüşle Gazze'nin, Filistin'in sesi olunabilir mi? Zulüm, somut adımlar atmak yerine yürüyüşle engellenebilir mi?
1 seneyi aşkındır dünya olarak soykırımı durdurma noktasında sınıfa kalışımız bize, Yahudileri kökünden saf dışı bırakıcı, pasifize edici bir mücadele sergilememiz gerektiğini gösteriyor.
Gazeteci yazar Mustafa Doğan da X hesabı üzerinden bu meseleye dikkat çekti ve güzel olan her şeye düşman Yahudilerin anladığı tek dilin silah olduğunu ve her yönüyle engellenmesi gerektiğini dile getirdi. Doğan, çözümün eylemlerde toplanıp işgalci İsrail'e lanet okumakla değil, her alanda ve her şekilde işgalci İsrail'in etkisiz hale getirilmesi gerektiğini ifade etti.
Doğan'ın "samimi bir çağrı" başlığındaki paylaşımı şu şekilde:
SAMİMİ BİR ÇAĞRI:
İsrail silahtan Îlâh devşiren ve öldürmeyi ibadete dönüştüren alçak ve aşağılık bir terör örgütüdür; anladığı tek dil silahtır. Galata Köprüsü'nde toplanmak, slogan atmak, İsrail'e küfretmek ve Yahudilere Allah'tan isabet edecek bir lâneti dilemek çözüm değildir.
Eğer samimiyseniz;
- İsrail'in devlet değil bir Terör Örgütü olduğunu,
- İsrail'in Gazze'de sistematik bir soykırım suçu işlediğini
- İsrail'in Devlet olarak tanındığı 24.08.1949 tarihli bakanlar kurulu kararının iptalini, √ Gazze'de savaş suçu işleyen Türk vatandaşı binlerce İsrail askerinin yargılanmasını ve vatandaşlıktan çıkartılmasını
- Gazze'de savaş suçu işleyen İsrail'i fonlayan Türkiye'deki Yahudi şirketlere müsadere yoluyla el konulmasını ve hazineye irad edilmesini ihtiva eden bir yasa tasarısının TBMM'de yasalaşmasını hükûmetten talep eden bir çalışma yapın.
Zira Türkiye'nin ahlâkî üstünlüğüne talip olduğu ilkesel ve tutarlı dış politikası bunu cârî kılmaktadır. Gazze Türkiye dahil Ortadoğu'daki tüm ülkelerin sigortasıdır. Gazze düşerse tüm Ortadoğu düşer.
Antisemitizm akademide tekrar ele alınmalı
Öte yandan konuyla ilgili Aylık Baran Dergisine konuşan Peren Birsaygılı Mut, akademide antisemitizm kavramının geçersizliğine dair çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulamış ve şunları söylemişti:
"Siyonistler antisemitizm argümanının ardına saklanmayı asla bırakmazlar. Ancak inşallah Siyonizm’in çöktüğünü gördüğümüz zaman bu argümanın da ortadan kalktığını görebiliriz. Zira bu onların özellikle Batı kamuoyundaki en güçlü silahlarından birisi. Ancak 7 Ekim’den sonra şimdiye kadar hiç olmadığı kadar kan kaybettiler. Ve daha da zayıflamaları için bizlerin düşmanımızı ve propaganda yöntemlerini iyi tanıyarak mücadele etmemiz gerekiyor. Örneğin akademide antisemitizm kavramının geçersizliğine dair çalışmalar yapılması öyle elzem ki şu anda."
Kimi üniversiteler İsrail ile işbirliği yapıyor
Aylık Baran Dergisi'ne verdiği röportajda Türkiye'de işgalci İsrail ile işbirliğine devam eden üniversitelerin olduğunu hatırlatan Ayçin Kantoğlu, boykotun her alanda yapılması gerektiğini şu cümlelerle ifade etmişti.
"Bugün görüyoruz ki Türkiye'de hala İsrail'le iş birliği devam eden, protokolleri devam eden üniversitelerimiz var. Bunu sorgulamak gerek. Çünkü böyle bir mezalimde, böylesi bir kırılma noktasında elbette öğrenciler, üniversite öğrencileri tüm dünyada olduğu gibi o konuyu protesto etmekte herkesten etkin olmalı. Bu öğrencilerin yuvaları olan ve bizim onları bin bir emekle gönderdiğimiz üniversitelerin artık soykırım suçunu herkesin tespit edebildiği şekilde, uluslararası kurumların işaret edebildiği şekilde, -üstelik de bir dava malumunuz yürümekte İsrail aleyhine, savaş suçları ve soykırım suçlamasıyla. Bütün bunlar bir masanın üzerindeyken bizim evlatlarımızı yetiştirmek için ümit bağladığımız bu kurumların- İsrail'le hala protokollerin devam etmesini anlamak mümkün değildir. Bunların durması gerekir."
Çifte vatandaşlar yargılanmalı
Önder Ankara İmam Hatipliler Derneği Eğitim Komisyonu Başkanı Alparslan Aydar da Aylık Baran'a verdiği röportajda "Yerli üretim ve yerli yatırımcılar siyonist uluslararası şirketlerin pençesinden kurtarılmalı" demişti. Aydar, şunları söylemişti:
"Bu şartlar altında iktidar ve muhalefetiyle boykot en güçlü silahlarımızdan biridir. İktidar kanalı tüm olumlu çaba ve adımlarına rağmen iyi bir sınav verememiştir. Önceleri yasaklanmayan ticaretin kamuoyu baskısı karşı konulamaz bir noktaya geldikten sonra ticaretin yasaklanması çok önemli bir gelişmedir. İsrail'in yargılanmasının sonuçlarını bekleyerek uluslararası arenada meşruiyet arayışı ile izah edilmeye çalışılan söz konusu gecikmenin insanların vicdanında meşru bir karşılık bulduğunu söylemek kolay değildir.
Yerli üretimin önündeki engeller kaldırılmalı ve yerli yatırımcının siyonist uluslararası şirketlerin pençesine terk edilmesine mâni olunmalı. Milli sermayenin siyonist sermayenin cebine vergisiz aktarımının önündeki en büyük engellerden biri olarak ifade edilebilecek Troy Kart’ın sosyal medya hesabının yılda üç beş tweetle yetinmesinin izahı da mümkün görünmemektedir.
Yılmaz Bilgen’in haberine göre sayıları dört bine yaklaştığı tahmin edilen çifte vatandaşlar İsrail’de katliamın muhtemel ortaklarıdır. Fakat henüz yargılanmaları noktasında somut bir adım söz konusu değildir. Seçimden önce İsrail ile ticaret üzerinden iktidarı kıyasıya eleştiren muhalefet, belediyeler üzerinden elde ettiği kısmî iktidar dikkate alındığında tüm iddialarını unutmuş gözükmektedir. Muhalefet partilerinin sahip olduğu belediyelerde İsrail ürünlerinin ya da İsrail'e destek olan firmaların ürünlerinin şimdiye kadar çoktan boykot edilmiş olmaları gerekirdi. Sonuç hepimizin malumdur. Görünen o ki seçimden önce muhalefet tarafından ısrarla gündeme getirilen İsrail ile ticaret meselesi, milletin sergilediği boykot kararlılığını kırmak amacıyla gündeme getirilmiştir.
Tüm bunlar önemli olmakla birlikte ferdî anlamda nerede durduğumuz en önemli noktadır. İsrail'e taşınan petrolün yaklaşık üçte biri Bakü Ceyhan boru hattı üzerinden sağlanmaktadır. İktidar kanadının söz konusu uygulamasını haklı olarak eleştirirken boru hattının en büyük ortağı BP'den yakıt almaya devam etmenin ya da İsrail malları ve İsrail'e destek veren firmaların ürünlerini kullanmanın izahını yapmak zordur. Suçu başkalarına atmak kolaydır fakat bu bizlerin sorumluluğumuzu ortadan kaldırmaz."
Baran Dergisi