Sultan II. Mahmud (1785-1839) Yeniçeri Ocağı’nın aşırı hallerine son vermek için devrin ordusunu lağvederek yeniden ıslah ettiğinde, Osmanlı Ordusu’nun bütünü için geçerli olmak üzere bu değişim sadece isimden ibaret kalmamış, Mehterhâne de bundan nasibini almış ve ismi değiştirilerek Muzikâ-i Hümâyûn olmuştur. Kuruluşu 1826’dır…
Bu tarih ve hesaba göre, Batı Klasik Müziği ile Anadolu insanına çağdaşlık havası basanlar bilmeli ki, “on yılda on beş milyon” ile “yaratma” kapasitesi “şen sıpa” gençlerle sınırlı Cumhuriyet ilân edilmeden, baş üstünde baş koymayan diktatörler başımıza geçmeden, radyolarda Türk Halk Müziği yasaklanıp Batı Klasik Müzikleri kulaklara tokat aşk edilir gibi bir üslup ile sevdirilmeye çalışılmadan çok evvel, Osmanlı, Batı Klasik Müziği’ni memleketimize getirmiş, getirmekle de kalmamış, Üstad Necip Fazıl’ın teşhis ve tarifiyle nasıl dil bahsinde yabancı dillerin seslerini jilet’e “cilet”, midenüvaz’a “maydanoz”, politik’e “politika”, fabrik’e “fabrika” diyerek millî hançere dehâsını konuşturmuşsa, aynı muameleyi bu mevzu üzerinde konuşturmayı da bilmiştir!
Muzikâ-i Hümâyûn
Osmanlı’nın kendini yenileme çabalarının bir ürünü olarak evvela askerî bando çerçevesi içerisinde kurulmuş olup (1826) daha sonra ilk “Muzika Okulu” olan Muzikâ-i Hümâyun Mektebi, Mekteb-i Ulûm-u Harbiye ile beraber 1831 yılında Maçka’da kurulmuştur. Osmanlı’da Batı Müziği’nin yerleşik hâle gelmesinin temeli evvela bu mekteb ve etrafındaki askerî erkân tarafından gerçekleştirilmiştir… Muzikâ-i Hümâyun’un ilk hocası Mösyö Mangel isimli bir Fransız olsa da, bir süre sonra yetersiz geldiği anlaşıldığından Avrupa’dan başka bir hoca getirme gayretine girilir ve Giuseppe Ambrogio Donizetti (1788-1856), nâmı diğer Giuseppe Don İzzet Paşa hoca olarak işin başına geçer. “Nâmı diğer” deyince şu hususu eklemeden olmaz:
Milletimiz, hançere dehâsından mütevellit bir sezişle “Donizetti”nin İspanyolca ve İtalyancada isimlerin önüne getirilen Don-Beyefendi takısını alıyor ve” izetti”yi de Türkleştirip, İslâmlaştırarak “İzzet” yapıyor ve onu “Don İzzet Paşa” diye telaffuz ediyor...
İtalya ve Fransa’da bando şefliği yapmış olan Don İzzet Paşa zamanının meşhur bestecilerinden Gaetano Donizetti’nin kardeşidir ve Fransızların dâhi komutanı Napolyon’un bandosunda görev de yapmıştır. Tam 28 sene Muzikâ-i Hümâyun’un başında görev yapmış, bir nevi ikinci vatanı olan İstanbul’da vefat etmiştir. Journal de Constantinople Gazetesi’nin 21 Şubat 1856 tarihli haberi Don İzzet Paşa’nın vefatından dört gün sonra yerine tayin edilen kişiyi şöyle tarif ediyor:
“Majesteleri Padişah bundan daha güzel bir seçim yapamazdı. Pera halkı uzun bir süredir Mösyö Guatelli’nin mûsikî dehâsını takip ve takdir etmektedir. Dolayısıyla iyi karakteri ve etrafına neşe saçan şahsiyetiyle pek çok kimsenin sevgisini kazanan bu bestecinin şerefli terfiîni duyuruyor olmak bizler için büyük bir neşe kaynağıdır”…
Callisto Guatelli Paşa
26 Eylül 1819’da İtalya’nın Parma şehrinde doğan Callisto Guatelli 1830’da bir müzik okulunda talebeydi… Francesco Hiserich’ten (1772-1851) kontrabas ve Antonio de Cesari’den (1797-1853) şan dersleri alan Guatelli 1838’de okulunu bitirip tiyatrolarda koro şefliği yapmaya başladı. İstanbul’a tam olarak ne zaman geldiği bilinmiyor fakat 1846’da İstanbul gazetelerinde haberleri çıkmasından mütevellit 1840’ın başlarında geldiği tahmin ediliyor… 18 Aralık 1846 tarihinde Sultan Abdülmecid huzurunda bir piyano resitali verdi. Çırağan Sarayı’nda padişah ve maiyeti huzurunda bir solo piyano ile verilen bu resital için kendisine 5.000 kuruş ödenmiş… Padişah’ın dikkatini çeken ve beğenilen Guatelli kaymakam rütbesiyle1856’da Muzikâ-i Hümâyûn’un başına tayin edilir. Callisto Guatelli, o sıralarda şehzade olan Ulu Hakan Sultan İkinci Abdülhamid Hân Hazretleri’ne de müzik dersleri vermiştir. Hem Şark ve hem de Garb müziği etrafında ince zevkleri olan cennetmekân Abdülhamîd Han’ın Batı Müziği hakkındaki ilk görüşlerinin Guatelli tarafından telkin edildiğini bu meyanda söyleyebiliriz…
1858’de d’Aranda Paşa ile anlaşmazlığı sebebiyle Muzikâ-i Hümâyûn’daki görevinden ayrıldı ve Saray Orkestrası’nın şefliğine getirildi… Tam on sene sonra, 1868’de, Muzikâ-i Hümâyûn’un başına ikinci defa geçti…
Batı Müziği’nin havasını sevdirmek için Türk motiflerinin sıklıkla kullanıldığı eserler besteleyen Guatelli, Abdülmecid devrinde “Arie Nazionali e Canti popolari Orientali antichi e moderni- Eski ve Yeni Millî Havalar ve Popüler Oryantal Şarkılar” başlıklı İtalyanca bir şarkı kitabı yayımladı. İki ciltlik bu eser, Sultan Abdülmecid’in ve kızlarının isimlerini taşıyan piyano için yazılmış yirmi dört şarkıdan oluşur ve İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde iki ciltlik kitabın birer nüshası hâlen vardır… 1860’da “Korno için Konçertino” isimli eserini besteler; bu eser 2003 senesinde Genel Kurmay’daki bir arşiv taraması neticesinde ortaya çıkmıştır ki, bu hâl bize, bugüne kadar “yönetici” dediğimiz ve meşguliyetleri hayatımıza bir sürü gayr-i tabiî kurallar koymakla maruf hükümet edenlerin, bu vasıtanın dümenini tutanlarca ne türlü hor ve başıboşça sürüldüğünü bir kez daha gösteriyor…
Don İzzet Paşa gibi ikinci vatanı İstanbul olan Guatelli, Sultan Abdülaziz devrinde bestelediği Marş-ı Sultanî (1875) sebebiyle “paşa” ünvanına lâyık görülerek rütbesi Mirliva’lığa, Tuğgeneralliğe yükseltildi! Guatelli Paşa, alaturka musikisine de alaka duymuş, piyano için çeşitli şarkı ve peşrevler bestelemiş ve bunları bastırmıştır…1899’da Osmanlı’nın kandilleri sönerken, ikinci vatanı İstanbul’da onun da bu dünyadaki hayat kandili sönmüş ve ışıltısını eserlerine havale ederek öteki âleme göçmüştür… Osmanlı Kasîdesi, Sultan Abdulmecid- Inno nazionale Ottomane Sultan Abdul Medgid (1850), Refia sultan-Rafie Sultana (1850), Sultan Abdülaziz için 1861’de bestelediği Aziziye Marşı-Aziziye March, Osmaniye Marşı-Osmanie Marche (1861) ve 27 Şubat 1863’te Sultanahmet Meydanı’nda açılan Sergi-i Umûmi-i Osmanî çin bestelediği Osmanlı Sergi Marşı-Marche de l’exposition Ottomane gibi eserleri vardır… Osmanlı millî marşı olarak daha çok Don İzzet Paşa’nın marşları kullanılsa da Guatelli Paşa’nın Osmaniye Marşı bir süre millî marş olarak kullanılmıştır…
Osmanlı Sergi Marşı için “Rule Britania’dan” aparma diyenler de vardır; ikisi arasındaki benzer yahut farklı notalar hakkında bir şey diyemem de, bana göre ilk elden mânâ olarak tamamen zıd hisleri uyandırması bakımından dahî Sergi Marşı başlı başına bir orijinallik belirtir. Nasıl bir yazara başka bir yazarın kullandığı kelimelerden ötürü intihâl suçlaması yapılamaz ve işin özü üsluptur, bunun gibi, Osmanlı Sergi Marşı haşmetli girişi, hazin seyredişi ve dâüssılâ kokan havasıyla Şark hissiyatının, Garb Müziği’ne rakip olacak diğer eserlerimizin ilk nüvesini barındırır… Kaldı ki, Mehter Marşları’ndaki ritimlerden ilhâm alarak bestelenen Mozart’ın Ronda alla Turca-Türk Marşı için “bu mehterânın malıdır!” denilebilir mi?
Callisto Guatelli Paşa’nın Sultan II. Abdülhamid Han gibi sanatkâr mizacı bilinen teferruatçı bir padişah devrinde dahî görev yeri değiştirilmemiş olması, onun kıymeti haiz bir sanatkâr olduğunun ayrıca delilidir…
Baran Dergisi 579. Sayı
Trend Haberler
Türk solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Kassam'dan şehadet operasyonu: İsrailli teröristlerin arasına sızıp pimi çekti!
Kemalistler putlarına sahip çıkıyor! Yine 5816, yine hukuksuzluk, yine ceza
15. Dergi Günleri "Bi' Dünya Dergi" Taksim'de düzenlendi
“Türkiye’nin Kobani’ye operasyonu yakın”
Abdullah Çiftçi: Türkiye birçok bölgede önemli bir aktör haline geldi