Manzara gayet net!

“Ak Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, yerel seçimlerle ilgili AK Parti İstanbul İl Başkanlığında açıklamalarda bulunuyor. Yıldırım, konuşmasında ‘O kadar bu sayımlarda yanlışların, hilelerin, eksiklerin, özensizliklerin olduğunu gördük ki, insan hayrete düşüyor. Bunun adına ne demek lazım? Bu seçim başlı başına murdar olmuş bir seçimdir. Murdar etin de kavurması olmaz.” dedi.

Ak Partiden, O murdar eti yemesi ve hazmetmesi isteniyor!
Öyle diyor Binali Bey…
Peki, rakipleriniz oyun içinde oyun kurarken siz ne yapıyordunuz?

Bırakın “yüce dava”yı, kendi “dünyevi davasını” bile temsil liyakatine ermemiş insanlarla yola çıkmanın sonuçları ağır olur! 
31 Mart seçimlerinde bir zamanlar Ak Partili imiş gibi görünen kimi zer/zevatın utanmaz arlanmaz rezilliklerine hep birlikte şahit olduk!
Belediye başkanlarının bir kısmı, Meclis üyesi, teşkilat görevlisi falan filan!..
Aday listeleri açıklanıncaya kadar, Ak Parti’nin gözde elemanlarıydılar!

Hepsi baldan tatlı bir yarış içine girmişlerdi. Ne zaman aday adaylığı süreci bitti aday listeleri açıklandı! İşte o zaman dananın kuyruğu koptu!

Bunlar, sindire sindire semirecekleri dananın kuyruğu ellerinde kalınca, onu kırbaç niyetine kullanıp tozu dumana katmayı yeğlediler!

Aday gösterilmemişlerdi! Dün “dava, mava” diyenlerin şimdiki truva atları, Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alan diğer partilerdi ve soluğu onların kapısında aldılar!

Nerdeyse öfkeden kuduracaklardı! Ama, bunun sırası değildi! Böylesi önemli adamları aday göstermemenin cezası ağır olmalıydı!

Öbür partiler de, sanki dört gözle onların gelişini bekliyordu! Memnuniyetle içeri buyur ettiler! İzzet-i ikramda bulundular! Böylece arzu ettikleri sonucu elde edenler sahaya çıktı ve seçim cümbüşü başladı!
Daha dün eski Ak Partili gibi görünenler yeni partilerinin üstün meziyetlerini sayıp dökmeye başladılar!

Dinleyenler, zaten onlar gibilerinin icraatlarının kurbanı olduklarından habersiz: “He ya, doğru söylüyorsunuz! Sizin gibi büyüklerimiz bu işe el attıysa durum gerçekten vahimdir!” diyerek onları seçebilme yarışında saf tuttular!

Etrafınızda cereyan eden hadiselere şöyle bir nazar edin! Aşağı yukarı her seçim bölgesinde bu tür manzaralara şahitlik ettiğinizi göreceksiniz.

Tabii ki, seçime giren siyasi partiler arasında bu tür gel/git olayları yaşanabilir!

Onlardan ayrılıp Ak Parti saflarında boy gösterenler iyi, ama, diğer partilere gidenler kötü demiyoruz!

Ne söylediğimiz ortada!
Seçimler oldu bitti! Bu manzaralara üç aşağı beş yukarı her yerde şahit olduk!
“Onlar erdi muradına.”
Seçilenler seçildi seçilemeyeler elendi!
Ak Parti bu durumu da görmeli!
Ve esas seçim şimdi başladı! 

Kendi vitrininde yer alan bu tipteki politikacıların davasının koltuk sevdasından başka birşey olmadığı ortaya çıktı!

Öte yandan, kimi Bizans artıkları, elde ettikleri hileli sonuçlara bakarak, her yerden boy göstermeye başladılar!

“Asarız, keseriz!” mavalları eşliğinde hep birlikte birbirleriyle uyumlu bir tempo tutturmuş gidiyorlar! Gittikleri istikamet emperyalizmin kucağından başka bir şey değil!

Ağzı kulaklarında saadetten dört köşe olmuş Temel, Çamlıca tepesindeki camiye kafayı takmış konuşuyor!

“Bu caminin burada ne işi var?” diyor!
İmamoğlu isimli zat “mazbatam da mazbatam” diyor!
Cümle alem sindiği siperden ateş ediyor! Hedef Ak Parti’ymiş gibi gösteriliyor ama, işin aslı öyle değil!

Asıl hedef millettir! Ak Parti’nin vehmettirdiği davanın aslıdır. Yoksa, Yunan palikaryaları durduk yerde niye sevinsin ki? Amerika’nın neyine “seçim sonucunu kabul edeceksiniz!” sözü!

Olanları anlamak için Cumhur İttifakı’nın karşısında yer alanların kimlerle pişti olduklarına bakmak kâfi.

Ak Parti, kısa zamanda kendi içinde yer alan gereksiz adamlardan kurtulmalı!
Bütün teşkilatlarda davranışları ile kendilerini belli eden asalaklardan kurtulmalı!
Kurtulmalı zira artık kavga sadece parti boyutuyla sınırlı olmaktan çıktı.

Türkiye üzerinde oyun kuranlar, halkı ekonomik abluka altına alıp cezalandırma niyetindeler!

“Madem ne yaparsak yapalım, bu iktidardan vaz geçmiyorsunuz! O zaman cezanızı çekeceksiniz!” modundalar!

Asla vazgeçmeyecekler! Kendi suratları ile sirayet etmeye kalksalar sızamayacakları gerçeğini çok iyi biliyorlar! Bunun için hep maskeliler!

Girmeyecekleri kılık yoktur. Kazım Karabekir’in; “Hava öyle puslu ki, Şeytan bile Müslüman mintanı ile dolaşıyor!” dediği gibi.

Onlar ile mücadeleyi kazanmanın gerçekte tek bir yolu vardır. Öncelikle meseleyi fikirde halledeceksin. Doğru fikir yoksa ne yaptığının bir önemi yoktur. Yol, okul, köprü, cami… Her şeyi yapabilirsin. 
Fikrin yoksa yaptığın şeyler gün gelir düşmanların işine yarar. Onların ekmeğine katık olur!

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Benim başucu kitabım İdeolocya Örgüsü’dür” diyor, teşkilatlardaki karnı tok sırtı pekler güruhu bağlar gazeli okuyor.

O, “Bizi yıkmak ve mahcup etmek isteyenlere karşı yalnızlığımı biliyorum” diyor, teşkilatın adamları ve birçok seçilmiş amir, memur, bürokrat kesimi oyunda oynaşta!

Ak Parti, yaşanan hadiselerden ders alarak, gerçek manada kurtuluşumuza vesile olacak adımlar atmak istiyorsa Büyük Doğu-İbda’nın şemsiyesi altına girmesi gerekir.

İbda, olması gereken her şeyi, dünyada benzeri olmayan bir diyalektikle -fikir ve aksiyon sistematiğiyle- yerli yerine oturtmuş ve kurtuluş yolunun esaslarını belirlemiştir.

Öyle mi değil mi? Tartışması bir yana, niçin öyle olduğu Şehid Salih Mirzabeyoğlu’nun eserleriyle ortaya konmuştur.

“Halep ordaysa, arşın buradadır!”


Baran Dergisi 640. Sayı