Hicret-i Nebevi sırasında Medine'de Arab kabilelerinden Evs ve Hazreciler yanısıra Yahudiler de vardı. Evs ve Hazreciler anaları Kayle'nin adına izafeten «Kayleoğulları diye anılırlar, kardeş çocukları olmalarına rağmen birbirleriyle geçinemezler, aralarındaki ihtilafı sık sık çarpışmaya kadar götürürlerdi! Yahudiler ise, Medine içine ve havalisine yerleşmişlerdi. O devirdeki adıyle Yesrib diye anılan Medine'nin ticaret hayatı Yahudiler elinde idi. Faizcilik de yapan, bu arada Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geçimsizliği körükleyip, doğan tefrikadan istifade etmesini bilen Yahudiler arasında ahlaksızlığın her çeşidi vardı!. Zenginlik onları şımartmıştı!. Hicret-i Nebevi ile İslamiyetin Medine'de yayılması, Evs ve Hazreci- ler arasındaki mücadelenin sona erip tefrikanın ortadan kalkması ve Ansar ile Muhacirin arasında bir anda kurulan kardeşlik, Yahudileri şaşkına çevirmişti!. Medine halkını sömüren ve bu sömürü ile türlü ahlaksızlığı irtikáb eden Yahudinin düzenini İslâmiyet bozmuştu!.

Yahudiler bozulan ahlaksızlık düzenlerine bir gün tekrar kavuşabilmek ümidiyle Hicret-i Nebevi sonrasının olaylarını uysallıkla karşılamış göründüler. Ensar ile Muhacirin birbirleriyle kardeş olurlarken onlar da bir antlaşma ile Medine vatandaşı oldular. Kendilerine dinî serbesti verildi. Medine müdafaasına katılma, her ne şekilde olursa olsun Mekke müşriklerini himaye etmemek, Müslümanlarla aralarındaki ihtilafta Allah Resûlünün hakemliğine müracaat gibi işlerle mükellef tutuldular. Aynı anlaşmaya göre, taraflardan biri, Müslümanlar veya Yahudiler başka bir kavimle savaşırsa, diğeri ona yardım edecekti.

Yahudiler, Müslümanlarla yaptıkları bu andlaşmaya rağmen, mel'anetlerine devam ettiler. Eskiden olduğu gibi Evs ve Hazreç kabileleri arasına nifak sokup tefrika çıkarmak, Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği bozmak yolunu denediler!. Peygamber Efendimize gıyabında dil uzatmaktan utanmadılar!. Bahusus, ehl-i kitab oldukları ve Müslümanlarla yaptıkları andlaşmada kabul ettikleri halde müşriklerle işbirliğinden çekinmediler!. Cahiliyye devri adetlerini İslama sokmağa yeltendiler!. Ve nihayet åyetleri yanlış okuyarak akıllarınca tahrifata teşebbüs ettiler!

Medine'deki ticareti kaybetmemek, Hicret-i Nebe- vi öncesindeki sömürü düzenine tekrar kavuşabilmek için Yahudilerin yapmayacakları yoktu!. Gizli sürdürebildikleri İslam düşmanlığını, Yahudilerin ahlaksızlığı hakkında gelen Nisa ve Maide sürelerindeki ayet-i kerimelerden ve Bedir gazasındaki İslâm zaferinden sonra ilk açığa vuran Kaynuka Yahudileri oldu ve Yahudilerin bu hareketi Hicret-i Nebevi'nin ikinci yılındaki Kaynukaoğulları gazásına kadar varıp dayandı ki, bu ve Müslümanların Medine Yahudileriyle yaptıkları diğer savaşları ayrıca inceleyeceğiz.

YAHUDİLERLE YAPILAN İKİ SAVAŞ

"İsrail'in Gazze saldırıları 'Batı'nın kötücül doğasını' insanlara gösterdi" "İsrail'in Gazze saldırıları 'Batı'nın kötücül doğasını' insanlara gösterdi"

Ensar ile yaptıkları andlaşmayı bozan Medine ve civarındaki Yahudilerin bu ahde vefasızlıklarıyla sebeb oldukları ilk savaş, Kaynukaoğulları gazásıdır. Medine'nin kuyumcular çarşısında bir Müslüman kadına edebsizce hakaret eden, sonra da kadının haliyle alaya yeltenen kuyumcu Yahudi, Müslümanlardan birisi tarafından öldürülmüş, Yahudiler de o Müslümanı şehid etmişlerdir.

Kaynukaoğulları gazası bu olayla başlamış ve o sırada gelen: «Muâhede yapan bir kavmin, hainliğini, ahdine sadakatsızlığını görüp endişeye düşersen, hak ve adalet üzere keyfiyeti kendilerine bildir ve ahidlerini üzerlerine at!.. Çünkü, Allah, hainleri sevmez meâlindeki Enfal süresinin elli sekizinci åyet-i kerimesi hükmünce Miladın 624'cü, Hicret'in ikinci yılının Şevval ayında bizzat Allah Resûlünün kumandasındaki Müslümanlar Kaynukaoğulları üzerine yürümüşler ve böylece Yahudilerle savaş başlamıştır.

Ekserisi ticaret ve bilhassa kuyumculukla uğraşıp zengin olan Kaynukaoğulları, Müslümanların üzer- lerine geldiklerini gördüklerinde kalelerine çekilip Yahudi kardeşlerinden, Mekkeli müşriklerden, Medine'deki münafıklardan gelecek yardımı beklemiye başlamışlardır!.

Müslümanların, Kaynukaoğullarını muhasarası on beş gün sürmüş, bu müddet içinde Yahudilere hiç bir taraftan yardım eli uzanmamış ve kaderleriyle başbaşa kalan Kaynukaoğulları muhasaranın on beşinci günü teslim olup, affa uğramışlar, bilâhare Medine'yi terk edip Suriye'ye göçe mecbur olmuşlardır!. Kaynukaoğulları'nın toprakları, topraksız Müslümanlara dağıtılmış, malları ise ganimet olarak beşte biri Beytülmala alınmış, kalanı gazilere verilmiştir.

Müslümanların Yahudilerle ikinci savaşı, Hicret'in dördüncü, Miladın 626'cı yılına rastlar. Bu defaki savaş Nadiroğulları gazásıdır.

Bu Yahudiler de mevcut andlaşmayı bozmuşlar, üstelik ihtilafı hal için Ashab'dan on zat ile Nadiroğulları yurduna giden Allah Resûlüne su'ikasde teşebbüs etmişler ancak, Allah'ın inayetiyle mel'anet- lerinde muvaffak olamamışlardır!.

Peygamberimiz Efendimizin Nadiroğulları'na anlaşmayı yenilemek, veya Medine'yi terk edip gitmek yolunda yaptığı ihtar sonunda, Kaynukaoğulları savaşında olduğu gibi müşrikler, münafıklar ve diğer Yahudiler Nadiroğulları'nı tahrikle Müslümanların teklifinin reddine teşvik etmişler, zenginliklerine, depo ettikleri yiyecek maddelerine ve yukarıdaki tahriklere kanan Nadiroğulları, Allah Resülünün teklifini reddetmişlerdir!.

Nadiroğulları, Peygamberimiz Efendimizin ba- şında bulunduğu kuvvete ancak onbeş, bir rivayete göre yirmi gün dayanıp teslim olmuşlar, andlaşma gereğince götürebilecekleri kadar eşyalarını da alarak gidip Şam ve Filistin'e yerleşmişlerdir.

Nadiroğulları gazásı sonunda Müslümanlar eline geçen külliyetli ganimet, Muhacirinden muhtaç olanlara dağıtılmış ve bu gaza Medine Yahudilerine büyük bir darbe olmuştur!.

ASR-I SAADET'DEKİ YAHUDİ HEZİMETİ

Müslümanların Yahudilerle üçüncü savaşı, Hicret'in beş, Miladın 627'nci yılındaki Kurayza-oğulları gazasıdır. Ve bu savaşa, Kurayzaoğulları'nın, bir yıl evvelki savaşta Medine'yi terketmeye mecbur olan Nadiroğulları'ndan Hayber'de kalan Huyye bin Ahtab'ın iğfaline kanmaları sebeb olmuştur.

Diğer Yahudiler gibi Ansar'la andlaşma yapan ve bu andlaşmaya meşhur Hendek savaşı başlangıcında sâdık kalan Kurayzaoğulları, bilahare Huyye bin Ahtab'ın tahrikine uyup müşrikler ve Yahudi kardeşleriyle birleşerek muhasara altındaki Müslümanlara zor günler yaşatmışlar, böylece hiç bir zaman kendilerine güvenilemeyeceğini isbat etmişlerdir!.

Hendek gazásının Müslümanların zaferiyle neticelenmesini müteakib Allah Resûlü, emrindeki kuvvetle Kurayzaoğulları üzerine gitmiş ve yirmi beş günlük bir muhasaradan sonra Yahudiler Müslümanlara teslim olmuşlardır!. Bu mağlubiyet sonunda Evs kabilesinden Sa'd bin Muȧz'ın hakemliğini isteyen ve Hendek gazası gazisi Sa'd'ın hasta yatağından kalkıp gelerek Kurayzaoğulları'nın arzusu üzere Hz. Musa şeriati hükümlerince hakemlik yapan Sa'd, eli silah tutan erkeklerin idamına, kadın ve çocukların esir alınmasına, mallarının ise zabtedilmesine karar vermiş ve Sa'd bu kararını Peygamberimiz Efendimiz: Ey Sa'd! Allah'ın hükmüne uygun hükmettin buyurarak tasvib etmişlerdir.

Kurayzaoğulları hakkındaki karar Medine'de yerine getirilmiştir ki, idam olunanların sayısı dört yüz civarında olup, Huyye bin Ahtab da bunlar arasındadır!.

Ahzab süresindeki: Allah onlara (müşriklere) ehl-i kitabdan yardım edenleri (Kurayzaoğullarını) kalelerinden indirdi. Kalblerine şiddetli bir korku saldı. Bunların bir kısmını (savaşanları) öldürüyor; bir kısmını da (kadınları ve çocukları) esir ediyordunuz. Allah onların yerlerini yurtlarını, mallarını, topraklarını size miras kıldı. Allah her şeye kaadirdir mealindeki ayetler Kurayzaoğulları gazasından sonra nazil olmuş ve Asr-ı Saadet'deki Yahudi meselesi» bu gazadan hemen iki yıl sonra ünlü Hayber şehrinin fethi ile kapanmıştır.

Medine'nin iki yüz kilometre kuzeydoğusunda münbit toprakları, sebze ve meyva bahçeleri yanısıra kaleleriyle meşhur bu şehirde yirmi bin asker vardı. Medine'den çıkarılan Yahudilerin bir kısmı buraya yerleşmişlerdi. Hicret'in yedinci yılının Muharrem ayında iki yüzü atı olmak üzere iki bin kişiye yakın bir kuvvetle Hayber'e giden Allah Resûlü, şehrin ünlü kalelerinden ilkini on günlük muhasaradan sonra zabtetmiş, Merhab adlı meşhur bir kumandanın idaresindeki kale ise, Hz. Ali tarafından kale kumandanının mağlub edilmesini müteakib teslim olmuş ve bu kalenin düşmesiyle Hayber feth edilmiştir.

Hayber'in fethi ile Yahudi mel'anetleri aleniyyetten çıkıp gizli gizli yürütülmüş ve nihayet Hz. Osman devrinde San'a Yahudilerinden Abdullah İbni Sebe güya Müslüman olarak diyar diyar dolaşıp mel'anetinde başarı kazanmış, Müslümanlar arasındaki tesanüdü yıkıp gayesine ulaşmıştır ki, bu Abdullah İbni Sebe' adlı yahudi dönmesinin mel'anetleri pek mühim bir araştırma mevzuudur!.

Müslümanların Yahudilerle olan savaşlarını böyle hulasaten kaydederken hemen ilave edelim ki, bütün gaza ve serriyye harekatında olduğu gibi; Yahudilerin Medine'den çıkarılmasında da, Yahudilerin andlaşmaları bozmaları, İslâmiyetin yayılmasına karşı çıkmaları, İslam düşmanlarıyla işbirliği yapmaları sebeb olmuş, Allah Resûlü bütün sulh yollarını denemiş, netice alamayınca âyet-i kerime hükmünce cihad açıp savaşmıştır.

Hayber dönüşü Vadilkura da fethedilmiş, Habeşistan'a hicret eden muhacirin de aynı yıl Medine'ye dönmüştür.

Mustafa Müftüoğlu, Yalan Söyleyen Tarih Utansın, 9. Cilt, s. 84-91