“Türk vatandaşı” demeye ve Siyonistleri Türklük ile anmaya dilim varmıyor. Lakin memlekette çok fazla Siyonizm destekçisi var. Bunlardan biri de dünden beri tepkilerimizin odağında olan yazar Azra Kohen. Soyadına bakarak Yahudi olduğunu düşünmüştük ancak kendisi, Müslüman bir aileden geldiğini söyledi. Dini bizi ilgilendirmez. Vicdanı ve Gazze’deki soykırıma karşı duruşu ise ilgilendiriyor.
Azra Kohen’in eşi Yahudi ve ‘Kohen’liği de buradan geliyor. Konuyu dağıtmak istemem lakin “Kohen” soyadı, Yahudilikte çok önemli bir statüye sahip. Tevrat’ta da Kohenlere önemli ayrıcalıklar tanınıyor. Üç yıl önce hayatını kaybeden Yahudi gazeteci Sami Kohen, Türk basınında gazetecilik yapma hikâyesini anlattığı bir söyleşide soyadlarının gücüne şöyle değinmiş: “Dini açıdan çok önemli. Kohen olmak ‘eşitler arasında birinci’ olmak demek. Baştasınız. Kohen’ler takdis ediyor.
Toplumu takdis ederken, herkes boynu bükük durur ve bize bakmaz.”
Yazı için araştırırken, Kohenlerin Yahudilikte sahip oldukları statüyü yıllar önce yitirdiği; din adamı olma ve erkeklerin Kohen olmayan bir kadınla evlenememesi gibi mecburiyetlerin esnetildiğini öğrendim. Türk ve Müslüman bir aileden geldiğini söyleyen ‘Azra Sarızeybek’in, bilişimci Sadok Kohen ile evlenmesinin önünü de bu esneklik açmış anlaşılan.
Aslında Azra Kohen’i gündem yapan ne soyadı ne yazarlığı ne de uygulamalı psikoloji eğitimi almasına rağmen televizyon kanallarında (Milli Eğitim Bakanlığı’nın uzaktan eğitim platformu EBA’da bile) “psikolog” unvanıyla konuşması…
Gazze’deki soykırım 8 ayı geride bırakıyor, İsrail durmuyor ve yerlerinden ettiği sivillerin Refah’ta sığındıkları kampları da bombalıyor artık. Barakaları havadan ateşe verdi, çocukları diri diri yaktı. Saldırılarda bebeklerin başları koptu. Dünya ayağa kalktı. Daha düne kadar İsrail’i destekleyen ya da İsrail’den korktukları için Gazze’deki soykırımı görmeyenler bile şahit oldukları son vahşete sessiz kalamadılar. Görülüyor ki İsrail’in etrafında azılı Siyonistlerden başka kimseler kalmadı.
İsrail’i desteklemeyen Yahudiler de yaşadıkları ülkeler ve bölgelerde utançlarından sokağa çıkamayacak hâle geldiler.
Tam da kahrolası şu günlerde, Türk vatandaşı Azra Kohen Instagram’da yaptığı bir yorumda, soykırım suçlarının her türlüsünü işleyen İsrail’i temize çekercesine, sığındıkları barakalarda yanarak can veren bebeklerin anne-babalarına iftiralar attı. Şu sözler kendisine ait: “Kendi yavrusunu, bombanın atılacağı megafon ile üç saat önceden duyurulan ve bas bas çağırılan yere götürüp bombanın atılacağı yere oturtup köşeye geçip video çekebilecek içerikte olan herkesin yok olmasını diliyorum.”
Bayan Kohen, 7 Ekim’den sonra sözlerine “ama Hamas” diye başlayan İsrail yanlısı ve Filistin (Arap) düşmanı güruhun, birkaç tık ötesine geçen bakış açısı ve cesaretle açıkça Siyonist terörü destekledi. Yetmedi, İsrail’in işlediği vahşetlere kılıflar ördü. Siyonist akıl tam olarak böyle işliyor işte.
Azra Kohen, soykırımın yaşandığı sekiz ayın içerisinde acı eşikleri bilmem kaç kez aşılan, izleyerek şahit oldukları karşısında sarsılan, dağılan, insanlığından utanan, hayatın anlamını yitiren her dinden, görüşten ve anlayıştan olan herkese yeni bir travma yaşattı.
Evet, bu kadarı da fazla! Gazze’de yaşananlara seyirci kalmanın tüm mahcubiyetini iliklerine kadar hisseden insanlar, Azra Kohen’in “düşünce soykırımına” maruz kalmamalı. Hukuk, adalet, insan hakları, evrensel değerler ve toplumsal vicdan, benzeri suçlara karşı acilen önlemler almalı. Önceki yazıda, İsrail’e karşı sokaklarda biriken öfkenin patlayacak yer aradığını söylemiştim.
Mesela, Türk vatandaşı Yahudilerin 7 Ekim’den sonra İsrail ordusuna katılmaları meselesi, sivil öfkenin temel kaynağı haline geliyor. Konu, 8 aydır gündemde ancak yetkililer herhangi bir açıklama yapmadılar. İsrail ordusuna katıldıklarını sosyal medyadan ilan eden iki Türk vatandaşı kadın hakkında yapılan suç duyuruları bile işleme konulmadı. Savcılık “kovuşturmaya gerek yok” kararı verdi. Daha sonra ifadeleri alınacağına dair bir bilgi dolaştı ama dosya numarasına bakınca alakasız bir davayla karşılaştık.
Önceki gün Filistin İnisiyatifi üyeleriyle Saraçhane’de yaptığımız basın açıklamasında da vurgulandığı gibi; “İsrail askeri olan Türk vatandaşları Türkiye için bir tehdittir. Siyonist Türk vatandaşları, İsrail askerleri, bir an önce yargılanmalıdır! Bu Siyonist teröristler için, 7 aydan bu yana neden bir işlem yapılmamıştır, yapılmamaktadır.”
Bu arada Filistin İnisiyatifi’ndeki avukat arkadaşlarımızdan, uluslararası hukukçu Hatice Beyza Öztürk hatırlattı. Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun vatandaşlığı kaybettirme başlıklı hükmünde, “İzin almaksızın yabancı bir devlet hizmetinde gönüllü olarak askerlik yapanlar Cumhurbaşkanının kararı ile vatandaşlığı kaybettirilebilir” deniliyor.
Buradan ifade edeyim; “Ülkemizde Siyonist vatandaş” istemiyoruz.
Azra Kohen de bir Siyonist. Soyadından aldığı güç ve cesaretle olsa gerek düşüncelerini üzerimize saçıp, sözde savunmasında bile katledilen çocukların anne-babalarına ve tüm Filistin halkına saldırmaya devam etti.
Birçok meselede, özellikle de sosyal medyada gündem olunca jet hızında resen soruşturma açan savcılarımız ise ben yazıyı gönderene kadar harekete geçmemişlerdi. Bu durumda iş başa düşüyor, arkadaşlarımla Azra Kohen hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Buradan da ilân etmiş olayım.
Ersin Çelik, Yeni Şafak