Esasında bir çoğumuz için politik ve tarihî bir değeri olmayan bir mevzudan bahsedeceğim. Halihazırdaki İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in kocası Prens Philip 99 yaşında öldü. Elbette bu tabiî bir şey, herkes vakti gelince ölecek. Bu meselenin enteresan yanı ise insanların evlerinde kalmaya zorlandığı ve dışarı çıkmasına izin verilmediği şartlarda birçok kişi başsağlığı dilemek maksadıyla kraliyet sarayının önünde toplandı. İngilizlerin büyük bir çoğunluğu kraliyet yanlısıdır; ben ise bir cumhuriyetçiyim.
Philip’i hayatım boyunca hiç görmedim. Ben Paris’teyken bir davet aldık. Annem çocuklarıyla birlikte Kraliçe’nin resmî doğum günü organizasyonuna katılmak üzere davet edildi. O çocukların en büyüğü bendim; fakat birkaç gün evvel Lübnan’a gitmem gerektiği için orada olamadım, ailemi de arayamadım. Annem ve iki kardeşim oradaydı. Buckingham Sarayı’nın bahçesinde yüzlerce davetli vardı. Annem bu kraliyet toplantısına davet edilmişti çünkü fakir insanlara yardım eden bir organizasyonun parçasıydı. Bunlar özel meseleler.
Biz sömürgeciliğe ve emperyalizme karşıyız. Emperyalizmin en eski ve en güçlü hâli İngiliz emperyalizmidir, çünkü onlar çok akıllıdır. Çok enteresandır, İngiliz kolonisi olan her yerde insanlar onları sever. Bunu sağlamak bir akıl ürünü. Afrika’da, Hindistan’da, Pakistan’da hülasa İngilizlerin kolonileştirdiği her yerde insanlar onları iyi şekilde hatırlar, onları unutmaz.
Hoşumuza gitmeyen şeylerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ben bir Rusya destekçisiyim. Çünkü Latin Amerika ülkelerinin İspanya’dan bağımsızlıklarını kazanması Rusya’nın yardımıyla olmuştur. Fransız İhtilâli sürecinde orada olan General Francisco de Miranda, Latin Amerika ülkelerinin bağımsızlığı için mücadeleyi başlatırken Rusya’dan destek gördü.
Bu dönemlerden bahsederken, Türk imparatorluğunu da unutmamalıyız. Tarihteki en büyük imparatorluklardan birisiydi. Her yerde izi olan bu imparatorluk kötü bir rejim olmamasına ve saygı duyulmasına rağmen Batı tarafından sevilmedi. Yanlış insanların elinde zayıfladıktan sonra ise toprakları işgal edildi ve parçalandı. Bu topraklardan biri de Yunanistan’dı. Edinburgh Dükü olan Prens Philip de bir Yunan’dır esasında. Elbette kraliyet ailesiyle bir kan bağı var ve bu bakımdan bir İngiliz’di. Babası olan Yunan Kralı George öldürüldükten sonra sürgün edildi. II. Dünya Savaşı’nda İngiltere adına askerî görev alarak savaştı. Daha sonra Kraliçe ile evlendi. Yunanistan doğumlu olmasına rağmen bir İngiliz vatanseveriydi.
Bir rejimin en ehemmiyetli hususiyeti millî hakları ve menfaatleri muhafaza etmesidir. Türkiye’de yeni bir rejim inşa ediliyor. Bunun temelinde ise İslâm bulunuyor. Türkiye’yi tekrar büyük ve güçlü bir devlet haline getirmeye çalışan bir yönetim var. Ne yazık ki, ülke içerisinde azınlıklarla alâkalı bir takım problemler yaşanıyor. Başta Kürtler olmak üzere bunların ekserisi Anadolu’ya Türklerden önce gelmiş halklar. Önemli bir siyasî figür olan Başkan Erdoğan, ümidim o ki, devlete olan isyanların sonra ermesi için gerekli tedbirleri alacaktır. Türkiye’yi tam bağımsızlığına kavuşturacak ve diğer devletlerle iyi ilişkiler geliştirmesini sağlayacaktır.
Fransa’da, küçük bir kasabada bir okul açıldı. Türk hükümeti değil; fakat onla bağlantısı olan İslâmî bir organizasyon açtı bu okulu. Fransa’daki en büyük camiyi Strasbourg’da inşa ediyorlar. Şehir meclisi bu caminin inşası için 2,5 milyon euroluk bir hibe sağlıyor. Şehrin çevreci Yeşiller Partisi’nden olan Belediye Başkanı Müslüman olmaması bu desteği sağladı. Müslümanların namaz kılmak ve diğer ibadetlerini yapabilmek için bir camiye ihtiyaçları var. Fakat merkezî hükümet buna müdahale ederek belediyenin böyle bir desteği sağlayamayacağını söyledi. Maalesef Fransa’daki Müslüman organizasyonlar birlikte hareket etme kabiliyetinden yoksun. Mesela, Cezayir bağımsızlık savaşı sırasında Fransa’da bulunan Cezayirli Müslümanlar bu hareketi desteklememiş, Fransız sömürgecilerin yanında yer almıştı. De Gaulle iktidara gelip de Cezayir’e bağımsızlığını teslim edinceye kadar bu vaziyet devam etti.
Hadisleri tarihî perspektiften bakarak değerlendirmemiz gerekiyor. Her şeye rağmen İngiltere insanların şahsî hayatı bakımından olmasa dahi tarihî bakımdan saygı duyulması gereken bir ülke. Kuzey İrlanda’da kraliyetçiler, yani İngiltere ile birlik isteyenler protesto gösterileri düzenliyor ve polise saldırılar gerçekleşiyor. Bölge Protestan olan kraliyetçiler ile İrlanda’nın birliğini isteyen Katolik cumhuriyetçiler arasında bir mücadele alanı. Buradaki hadiseler Edinburgh Dükü Philip’in ölümüyle birlikte durdu. Bu son derece enteresan. Bir isyan ve çatışma bir anda durdu. İngiltere Kraliçesi ve kraliyet ailesi önemli.
***
Senelerce Filistin davası için mücadele ettim. Filistin’in mukaddes toprakları dışarıdan gelen Yahudiler tarafından işgal edilmiş vaziyette. Fakat tüm Yahudilerin Siyonist olduğunu söyleyemeyiz. Paris’te Yahudilere yönelik saldırılar gerçekleşiyor. Saldırıya uğrayanlar Siyonist Yahudiler değil, dolayısıyla bu aptalca bir provokasyon.
***
Ne olursa olsun uyarılara ve mücadeleye devam edeceğiz. Ümid ediyorum Başkan Erdoğan, aktüel problemlerin üstesinden gelecek, muhaliflere ve onlara verilen oylara saygı gösterecektir. Aksi takdirde Türkiye’de bir iç savaşın zemini hazırlanıyor. Kürtler isyanı durdurmalı ve davalarını legal yollardan devam ettirmeliler. Bu netice alınabilecek tek yol ve Türkiye’nin yeniden büyük ve güçlü hâle gelmesi Türkler ile Kürtlerin birlikteliğinden geçiyor.
10.04.2021
Baran Dergisi 744.Sayı