Bu yazıyı yazmaya başladığımda, İsrail; bombardıman başlatacağı gerekçesiyle, Gazze'nin acilen boşaltılması talimatını verdi...

Türk haber ajanslarını, İsrail haber kaynaklarını, sosyal medya paylaşımlarını, başta ABD, diğer ülkelerin resmi açıklamalarını nefes almadan takip ettim, ediyorum... Uzmanlar konuşuyor, askerler konuşuyor, stratejiler, öngörüler belirtiliyor, akademilerdeki dış politika hocaları görüş veriyor...

Uzman değilim. Benim gözlerimden, kalbimden, ruhumdan geçenlerse başka, bambaşka: Sadece son 15 yıl içinde İsrail tarafından şehit edilmiş 150 bin Filistinlinin uçuşan fotoğrafları, içimde sağa sola saçılıyor... Bu 150 bin şehidin 35 bini çocuk... Paramparça çocuklar. İçimde küçük çocuk elleri, bacaklar, kollar, gözler, patikler, kundaklar dönüyor... Dinmeyen gözyaşları, bitmeyen yaslar, ağıtlar, tabutlar, tabutlar, marşlar, dualar. Ve yalnızlık. Ve sadece Allah...

Gazze'dekiler de insan.

Ama onlar ölünce sadece sayıya dönüşüyor, dünyanın kılı bile kıpırdamıyor. Gazze'de 1500 kişi öldürülürken umurunda olmayan dünya, İsrail'de 3 kişi öldürüldüğünde ayağa kalkıyor. Daha en başından kabullenilmiş bir taraftarlık var: Filistin'i işgal ettiği halde İsrail daha en başından beri haklı kabul ediliyor. Filistinliler öz yurtlarından sürülürken, Filistin, Filistin halkı için kapalı bir cezaevine dönüştürülürken, şehirler, mahalleler, sokaklar yüksek kin duvarlarıyla bölünürken, yerli halkın kapıları kırılıp, evleri bir bir işgal edilirken... Bütün dünya tarafını belirlemiş, gaspçı ve talancı İsrail'i haklı buluyor...

Esad rejiminin çöküş hikayesi: Darbe korkusuyla başlayan dağılma Esad rejiminin çöküş hikayesi: Darbe korkusuyla başlayan dağılma

Bu durum, 1967'den beri, artarak devam ediyor. Dünyada sınırları belirli olmayan ve sürekli genişleyen tek ülke var; İsrail...

Ve bu çirkin hırsızlığı, ülke çalıcılığı, hayat yankesiciliği, hak kapancılığı, utanmaz talancılığı kutsamamızı mı bekliyorlar?

Bu akşam ruhum öylesine sıkışıyor ki... Filistin meselesini kendisine samimiyetle dava edinmiş birkaç arkadaşımla konuşurken, boğazımız düğümleniyor. Dua edelim diyoruz. Dua. Biz hep arkadan ölülerimizi defnetmeye gider gibi, sadece dua edebiliyoruz, yarım asır böyle yaşadım ben, arkadaşlarım da... Ama Allah biliyor ya, onların bir tarafı varsa, bizim tuttuğumuz bir taraf da var, kardeşlerimizin tarafını tutuyoruz... İçimiz daralıyor! Irak'ı, Afganistan'ı, Suriye'yi, Bosna'yı ve o apağır acıları hep birlikte yaşamadık mı? Ne çok acı var! Ama en çok da bombardıman altındakilerin canı acıyor, kanıyor, yanıyor...

Gazze boşaltılsın demişler! Gazze nereye boşalacak? Silahlanmış, mayınlar döşenmiş, İsrail harp gemileriyle çevrili denize mi kaçsınlar? Bir ucu zaman zaman Mısır'a açılıyor Gazze'nin... Oradan mı boşalacak? Tünellerden mi geçecek binlerce nine, dede, hastalar, engelliler, çocuklar, gelinler, nereye çıkıp boşaltacaklar Gazze'yi? Herkes biliyor ki Gazze bu gece hiçbir yere boşalmayacak! Boşalamayacak!

Sanki dünyada hiç yer kalmamış, dünyanın bütün yerleri bitmiş, azmanların gözlerini kan bürümüş, kin bürümüş, Gazze bürümüş... Gazze küçücük oysa! Gülleri ve erikleri Gazze'nin... Bu gece oradan çıkış yok!

Yazıyı bitirirken tankların Gazze'ye doğru yola çıktıklarını okudum haber alt yazılarında...

Allah yardımcın, Peygamberimiz rehberin, melekler yoldaşın olsun Gazze!

Kaynak: Sibel Eraslan, Star Haber