Bir münevver; inandığı fikirlerin hayatta vücut bulması için birçok alanda yıllarca çaba sarfeden bir dava adamıydı Nevzat Kösoğlu. Milli kültür oluşturmak için devamlı çabalayan ve bu çabasında ırkçılık anlamında bir milliyetçiliğe düşmemek için hassasiyet gösteren insandı. Millet kavramına bakışı, kavminin geçmişi ve kültürüne bağlılığını göstermenin yanısıra özellikle Osmanlı sonrası zihinlere zerkedilen mânâda kısır bir bakış açısıyla bakmadan aslını işaretleyici şekildeydi.
Kökünden kopmayan ve istikbâlin yollarının bu bağın şuurlaştırılmasıyla açılacağını düşünen insandır Kösoğlu. Millî bir kültüre sahip olmamız gerektiğini ve bu kültürü oluşturan aslî unsurların ise öncelikle İslâm ve ardından da Türk örf ve töresi olması gerektiğini vurgular. Bunun kendi kavmî özelliklerimizi de kaybetmeden yapmamız gerektiğini düşünür. Bu mânâda da aslında Cumhuriyet’in, Milli kültüre karşı yaptıklarının şuurunda olarak Osmanlı’ya sahip çıkar. Bu sahiplenmenin kuru bir geçmiş özentisi olmadığını fikrî temellendirmeyle şöyle yapar:
"Millî kültüre ters düşen her devrim ya hıyanet; değilse intihardır. Ters düşmüş bir devrimi savunmakta ısrar etmenin en affedilebilir sebebi aptallık olabilir. Tarihi oluş ve misyonumuz istikametinde gerçekleştirilebilecek sıçramalar ise, uğruna baş verilecek inkılâplardır. Mücerret değişiklik arzusuna gelince, bu ferdin tükenmişliğine işarettir ve tehlikelidir. Hele bu uğursuz hâl, bir içtimaî temayül olarak görünüyorsa, büyük bir kültür buhranı yaşanıyor demektir.
Mücerret eskicilik kültür bunamasıdır; asıl özünü, ruhunu yitirmişlik, sadece geriye dönüklük, tandır başı sohbetçiliğidir, uyuşukluktur. Aslolan istikbaldir, ama ipini koparmış bir devrimcilik anlayışı içinde değil; maziye dayanan, onsuz olmazlığını bilen, rengini ondan alan istikbal…
Diri bir milletin hayatı mazinin istikbale sürekli ve korkusuz atılışlarından ibarettir. Bu hayat sürekli bir kendi kendini, kültürünü yenileme ve aşma hayretleri ile doludur. Bu oluşta, mazi istikbalin süvarisidir; ona heyecanlarına yön verir ve tökezlemeden yürümesini sağlar. Evet, ne devrim soytarılığı, ne eski budalalığı… Ama, tarih huzurunda hakkı teslim edilinceye kadar, Osmanlı’ya toz kondurmayacağım."
Kendi artığı tarafından bu kadar gadre uğramış bir başka büyüklük, bir başka tarihî ihtişam yoktur. Bir sürü soytarılık uğruna üzerine simsiyah bir örtü çekilen böylesine bir tarihî güzellik görülmemiştir. Bir gurur, bir iman; bir istikballer kaynağı altı yüz yılı, nasıl da bir tarihî cinnetle gölgeledik, tahrif ettik, yanlış bildik veya bilemedik… Osmanlı’ya sırt çeviren gâvur bile iflâh olmamışken bir bu günahın hesabını nasıl vereceğiz? Bir hangi büyük tövbe ile yeni bir istikbale yöneleceğiz? Onun içinOsmanlı’ya toz kondurmayacağım." *
Haysiyetli ve cesur bir Türk Münevveridir Nevzat Kösoğlu. 12 Eylül dönemi yargılamalarında mahkemedeki ifadeleri ve tavrı hâlâ konuşulan insandır.
Garip bir biçimde milliyetçi kesimin olması gerektiği şekilde sahip çıkamadığı ve anlayamadığı insandır.
"Ötüken Yayınları" zamanla milliyetçilik dendiğinde bu olgunun kültür ve irfan tarafını oluşturan temel ayaklarından biri olarak akla gelir oldu. Nevza Kösoğlu ise Ötüken Yayınevi’ni kuruluşundan son nefesine kadar Türk kültürünü, birleştirici bir mânâ etrafında anlatmak için verdiği eserlerle ayakta tutan kişidir. Fikri ne olursa olsun onun için herkesin ortak görüşü, "ahlâklı oluşu, ve Millî duruşunu bozmamasıdır."
Nevzat Kösoğlu inandığı fikirlerin hayata geçirilmesinde çok çalışmış ve bunu ilk önce kendi hayatında yapmış bir Müslümandır. Alp-eren kavramı hem yiğit savaşçı bir askeri hem de bir gönül ehli dervişi işaretler. Nevzat bey hem Alp hem Eren gibi yaşamaya çalışıyordu. Namazlarını aksatmadan kılan, İslâm hassasiyetini kavim hassasiyetine kurban vermeyen ve kavminin İslâmla şereflendiğinin farkında olan bir münevver.
"İyi bir Müslüman iyi bir insan demektir. Eğer bu insan Türk ise, insanlığı nefsinde cem etmiş olgun bir Türk demektir. Bu insan sevilmez mi, bu insana güvenilmez mi? Bu insanın altından kalkamayacağı yük var mıdır?" **
Rahmetli Nevzat Kösoğlu'nun yakın zamanda yazdığı bir yazıda geçen bir paragraf bu. İyi Müslüman, İyi Türk... Bir taraftan milliyetçiliği kuru şovenist duyguların ötesinde değerlendirebilen, İslâmla şereflenmiş ve İslâma hizmet etmekle şeref bulmuş olan kavmin milliyetçilik davasını gütmek ve bunun altını dolduracak fikrî eserler vermeye çalışmakla geçen hayatı… Diğer yandan Anadolu insanının ruhunu yansıtan, özünde var olan değerlerin kültürünün muhafazası gayretiyle, Rahmetli Nevzat bey yıllarca bu necip milletin olması gereken noktaya gelebilmesi ümidini hep diri tuttu ve bu uğurda çalıştı.
"Kim ne derse desin, bizim, bu ihtiyar dünyaya söyleyecek sözümüz vardır. Şevket Süreyya Aydemir, Enver Paşa'nın bayraktarı olduğu son Osmanlılar için, 'Yenilgi kabul etmeyen nesil' der. Evet, bu güzel sözü tekrarlayalım: Yenilgi kabul etmeyen toprak, Anadolu. Bütün Türk dünyasının burada atan kalbi, şimdi bütün dünyayı manen beslemek azmindedir..." ***
Anadolu insanının o tabiî inançlı duruşunu Batı’dan esen rüzgârla nisbetsiz savrulmalara kurban veren nicelerinin aksine Nevzat Bey, kâmil bir Müslüman gibi yaşamaya çalışan ve bütün eserlerine Müslümanca bakışın ruhunu vermeye gayret eden "yenilgiyi kabul etmeyen" insandı. "Kızıl Elma" idealinin, gönüllerle birlikte zihinlerin de fethedilmesiyle gerçekleşeceğini ve bu fetihleri gerçekleştirecek Fatihlerin de bu şekilde yetişmesi gerektiğini düşünen, ruhu pörsümemiş üretken bir fikir ve aksiyon adamı...
Son olarak Kösoğlu’nun “Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler” kitabında yazdığı şu satırları yazalım:
“Her medeniyet açılışı yeni bir iman hamlesinin veya tazelenmesinin eseridir. Hayatı, yani kültürü yapan şey amellerimizdir; amellerimiz, anlam kazanan bütün eylemlerimizdir.
Eylemlerimiz ise yönünü ve ölçüsünü imandan alır; anlamı kazandıran imandır. İman ile amel arasındaki ilişki, toplum hayatının tarihî gelişmesini yahut medeniyetin seyir çizgisini belirler.
İman güçlü olduğu sürece, amellere ölçülere uygun olarak tecelli eder. Sosyal iletişim artar. İman zayıfladıkça ameller ölçülerden sapmaya başlar.”
Eylemlerimiz ise yönünü ve ölçüsünü imandan alır; anlamı kazandıran imandır. İman ile amel arasındaki ilişki, toplum hayatının tarihî gelişmesini yahut medeniyetin seyir çizgisini belirler.
İman güçlü olduğu sürece, amellere ölçülere uygun olarak tecelli eder. Sosyal iletişim artar. İman zayıfladıkça ameller ölçülerden sapmaya başlar.”
Geçmişte Baran Dergisi için röportaj yapmaya gittiğimizde bizzat tanıştığım bu yiğit ve samimi insana Rabbimin rahmet etmesini diliyorum. Samimiyeti, çalışkanlığı ve İslâmî hassasiyeti inşallah kurtuluşuna vesile olur.
*-Osmanlıya Bakışımız -N. Kösoğlu
**-Ufka Bakmak- N. Kösoğlu
***-Milliyetçili yeni yönelişler- N. Kösoğlu
Baran Dergisi 354. Sayı
Baran Dergisi 354. Sayı