Mitoloji, insanların varoluşsal anlatımı. Semboller ve dilleriyle bambaşka bir anlatı. Şiir, sanat ve hayalin insan varlığını terennümü. Mitler, anlam depolarıdır. Anlamlar zaman ve nesnelliğin ötesine uzanır. Hint, Mezopotamya, Grek, Mısır ve Asya mitolojileri, farklı kültür dünyalarının miraslarıdır.

Modern dönemde Frazer, Morgan, Malinowski gibi antropologlar, mitolojiyi bilim olarak ele aldılar. Pozitivizm, mitolojiyi insanın bilinç öncesi ilkellik halleri olarak gördü. Büyünün, gerçeklik ve hayalin, rüya ve bilincin beraber olduğu ve insanın uyanmadığı ilkel çağların hikâyeleri diye yorumladılar. Bilim, mitolojiden çıkışla başlamıştı. İnsan mitolojiden kurtulmakla insan olmaya başladı. Evrimci düşünce de buna eşlik etti. Hatta onlara göre din de büyük ölçüde mitolojinin parçasıydı. Mitoloji Çağı, düşler çağıydı. Bilinç öncesiydi, akıl da yoktu.

Son yıllarda mitoloji araştırmaları yeniden başladı. Tanrının Maskeleri adlı çalışma bile bu konuda başlı başına önemli. Mitolojiye pozitivist ve evrimci bir şekilde yaklaşma tutumu reddedildi. Mitolojinin insanın kendisini anlatmasının çok önemli bir yolu olduğu kabul edildi. Mitoloji yeniden diriliyor artık. Hatta din bile şimdi mitoloji üzerinden hesaba çekilerek alt edilmeye çalışılıyor.

Türkiye'nin öncülüğünde yeni bir Ortadoğu vizyonu Türkiye'nin öncülüğünde yeni bir Ortadoğu vizyonu

İlginç olan, Kur'an kıssalarını da mitoloji gören anlayış. Kur'an kıssalarını geleneksel toplumun mitolojik anlatımın bir parçası olduğu ve dolayısıyla hakikati yansıtamayacağı söylemi ileri sürülüyor. Aslında 15. yüzyıl önce Mekkeli müşrikler de bu itirazda bulunuyordu. Kur'an kıssalarına "öncekilerin mitolojileri"( esatir'ül evvelin) diyorlardı. Allah da bunu reddediyor ve hakikat olduğunu haykırıyor. Hakikatte Kur'an kıssaları gerçekten de olmuş ve olacak olayları anlatır. Örtülü bir dil kullanılır. Mistik, sembolik, şiirsel. Tarihte yaşanmış somut olaylar zamanlar üstü bir alana çıkarılarak ifade edilir. Artık zaman bütün zamanlara açılır. Konjonktür ve sınırlardan azadedir. İyilik, adalet, ahlak, tevhit gibi ilkeler zamanlar üstü bir anlam bağlamında ele alınır. Hz. Yusuf, Hz. İbrahim, Hz. Eyüp tüm zamanların insanlarına dönüşürler. Tevhidin, adaletin ve ahlakın aktörleridirler.

Nemrut ve Firavun da tüm zamanların adalete, tevhide ve ahlaka karşı çıkan modelleri. Bu nedenle Müslümanların bilinç dünyasında değişmeyen anlam, zamanlar üstü bağlamda var olmaya devam eder. Allah, tarihi yeniden kurgulayarak insanın "ibret çıkarmasına" uygun bir şekilde hikâye eder. En güzel hikâyeler ve en ibretli hikâyeler, tüm zamanlarda tüm insanlara hitap eder.

Mitoloji, beşeridir. İnsan tecrübesine dayanır. Onun hayallerinin derinliklerinden fışkırır. Toplumun korkularını, umutlarını ve çatışmalarını anlatır. Grek trajedileri de, Mezopotamya ve Hint mitolojileri de öyledir. Kur'an kıssaları ise beşeri değildir. Bu nedenle antropolojik de değiller, tarihsel de. Tamamen Allaha ait anlatılardır. Beşeri tecrübelerin Allah tarafından insanın ibret alacağı biçimde ifade edilmesidir. Ayrıca Allah'ın iradesiyle dünyada gerçekleşen tarihin yine Allah tarafından kurgulanarak anlatılmasıdır.

Mitolojiler, beşeri oldukları için de karanlık, şeytani, yanlış ve kötü olanları da taşır içinde. İyi ve kötünün sınırları belirsizdir, karışır birbirine. Aldatan tanrı (Zeus), hırsızlık yapan tanrı, cinselliği ve şarabı kurtuluş diye sunan tanrı (Dionysos) anlatıları bunu gösteriyor.

Kur'an kıssalarında iyi ve kötü net bir şekilde birbirinden ayrıdır. Tevhit, apaçık bir şekilde üstünlüğüyle parlar. Var oluş ve yok oluş diyalektiği en temelde bunun etrafında döner. Olmak ve olmamak, sadece Allaha kul olup olmak ile ilgilidir.

İslam kültüründe kıssalar edebiyat ve tasavvufla beraber yayıldı. Çünkü hikâye insani var oluşun en güzel anlatım kalıplarının başında gelir. Bu anlatılarda beşeriliğe muhayyileler ve kimi kez de arzular eşlik etti. Mübalağa ve hayallerle insanlar etkilendi. Beşerin iyi tarafı kadar karanlık tarafı, insaniliği kadar şeytanlığı de yansıdı. Bu nedenle eleştirerek okumak gerekir. Fakat eleştirmek ret etmek değildir. Yoksa bir kültür, bir miras, bir sanat dünyası yok olur.

Kendi efsane kültürümüze yeniden bakarak kendi toplum ve insan varlığımızın tarih içindeki anlamlarını keşfederiz. Ahmet Hilmi, Amak'ı Hayal adlı eseri ile bunu başarmış bir münevverimiz. Çağdaş dönem en önemli kıssalarımızın başında bu eser gelir. Osmanlı aydının kıssasıdır. Bir kısas-ı münevverdir. Onun bunalım ve arayışları, kendini ve hakikati bulmanın kıssası.

Ergün Yıldırım, Star