Harf İnkılabı meselesi bir kuyudur, yalanlar kuyusu… Milletimizin hafızasına indirilen bu ağır darbenin muhasebesini henüz hakkıyla yapabilmiş değiliz, lakin kapının arkasında bir yalan dağı çoktan yükselmiş durumda. Bu 90 yıldır biriken tahrifat çöplüğünü kolayca temizlemek de mümkün değil takdir edersiniz ki.
-
Eski Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati: Eski harflerle birlikte Kur’an’ı da tarihe gömdük
-
Harf Devrimi'nde yaptıklarını 28 Şubat'ta da yaptılar: Binlerce kitap kayboldu
Resmi tarih tarafından bize en sık söylenen yalanlardan biri, Arap harflerini öğrenmenin son derece zor olduğu, bu yüzden “geri kaldığımız”. Güya Latin alfabesi okuma yazmada kolaylık sağlaması için alınmış imiş. İnkılabın üzerinden bir veya “en geç” iki yıl geçince bütün Türk toplumu gürül gürül okuma yazma öğrenecekmiş!
Bu topyekûn okur-yazarlığa ulaşılacağı “öngörüsü” tabii ki tutmayacak ve değil bir iki yıl içerisinde, ancak 90 yılda o noktaya ulaşılacak, Türkiye ise 1938 yılını sadece %19,2 okuryazarlık oranıyla kapatacaktı.
Bunları nasip olur da Harf İnkılabı hakkında bir kitap yazarsam delilleriyle ortaya koyacağım. Ama gelin, bugün farklı bir şey yapalım, Jacques Derrida’nın deyişiyle Türkiye’de ‘Harf Darbesi’nin yapıldığı sırada Başvekil olan İnönü’nün altı demecine eğilerek “kolaylık” gerekçesinin aslında bir kurt bahanesi olduğunu, asıl derdin “Arap kültürü” diye aşağılamaya kalktıkları “İslam kültürü” ile bağımızın koparılması, öte yandan Batı medeniyetine geçişin “kolaylaştırılması” ve teşviki olduğunu kendi itiraflarıyla görelim.
İnönü Harf İnkılabını nasıl geciktirmiş?
İsmet İnönü hatıralarında başlangıçta Harf İnkılabına, Enver Paşa’nın Cihan Harbi sırasında Arap harflerini ayrı ayrı yazdırma (huruf-i munfasıla) teşebbüsünden dönülmesini örnek göstererek direndiğini, Mustafa Kemal 1926 yılında bu fikri kendisine açtığında “Bu kolay bir iş değildir” diye itiraz ettiğini anlatır. Dediğine göre ikazı üzerine inkılap tam iki sene gecikmiş, öte yandan kanun çıktıktan sonra bir daha “eski yazıyı” kullanmamıştır: “Harf inkılabı çıktıktan sonra, şimdiye kadar eski yazıyla yazmış olduğum 20 satırı bulmaz.”
Anlaşıldığı kadarıyla İsmet Paşa’nın itirazı inkılabın kendisine değil, uygulanmasınadır. Zannetmiştir ki, inkılaptan sonra her iki alfabe de kullanılacak, bu da memleketin kültür hayatını kötürüm edecektir. (Sanki etmedi.)
İnönü’nün 50 yıllık uzun siyasî ömrü (1922-72), Harf İnkılabına dair fikirlerini geniş bir zaman skalasında açıklamasına müsaade etmiştir. Bu sayede bu inkılabın altındaki hakiki maksadın bizzat onu icra edenlerden biri tarafından yeterince açıklandığını görme imkânını yakalıyoruz.
Aşağıda İsmet İnönü’nün 1928-68 yıllarına ait kronolojik sırayla verilen altı açıklaması ışığında Harf İnkılabındaki hakiki maksadın deşifresini yapacağız.
Asıl gerekçe kolaylık mı?
Önce Harf İnkılabı kanununun çıktığı 1 Kasım 1928 günü TBMM’de yaptığı konuşmada söylediklerini genişçe görelim ki, 40 yıl sonra 5. maddede inkâr ettiği “kolaylaştırma” faktörünü o tarihte ne büyük bir ısrarla vurguladığını hafızamıza nakşedelim. Paşa şöyle demiş 1928 Kasımında:
- “Türk alfabesi ile bu milletin okuma yazma mücadelesine girmesi her tarafta büyük bir açılma, büyük bir kolaylık vermiştir. (…) İkincisi; kolaydır. (…) Bu kolaylıktan hakkiyle istifade etmek ve bunun neticelerini birkaç sene içinde gözle görülür bir hale getirmek için, Hükümet ciddi mesai sarf edecektir. Hükümet, bütün memlekette millet mektepleri halinde, işinde, tarlasında, fabrikasında çalışan vatandaşların ayaklarının ucuna getirilen kolaylıkla öğretecek muallimlerle, kolay tedarik olunacak vasıtalarla bu yeni alfabeden tamamiyle istifade etmeleri için bütün mesaisini sarf edecektir.[1]
Bu, inkılap yapılırken serd edilen gerekçedir. Bakalım hakiki sebep burada denildiği gibi kolaylık mıymış? Nitekim İnönü’nün bundan 25 yıl sonra bu defa muhalefetteyken yaptığı şu açıklama hakiki niyetin ilk izharı olacaktır:
- “Yeni harfler Cumhuriyetin garp medeniyeti cemiyetini kabul etmesinin de başlıca dayancı olmuştur. Yeni harfler Türk milletini bir kültür âleminden başka bir kültür âlemine nakletmiştir. Eski harfler Arap kültür ve medeniyetinin sembolü, ifadesi ve istilâ vasıtası idi. (…)
Evet, yeni harflerle kazandığımız en mühim bir netice orta çağdan çıkıp XX. asrın medeni cemiyetine girmemizin en tesirli vasıtasını elde etmiş olmamızdır. Hiç tereddüt etmeden söylemeliyiz: Türk inkılaplarının en ehemmiyetlisi yeni Türk harflerinin kabulüdür.”[2]
Demek Orta Çağdan çıkma ve Batı medeniyeti topluluğunu kabul etmenin temel dayanağı imiş yeni harfler. Latin harfleriyle Batı medeniyetine girmenin en etkili aracını elde etmişiz öyle mi? Hem de bu, tereddütsüz bir şekilde Türk inkılaplarının (dikkat edin, “Atatürk inkılapları” demiyor) en etkilisi yapıyormuş onu. İyi de bunları 1928 yılında neden söylemediniz diye sormayalım mı şimdi?
İnönü’nün 27 Mayıs darbesinin üzerinden henüz altı ay geçmişken bu defa daha net ifadelerle vurguladığı nokta, harf değiştirmenin hakiki maksadının aslında “Milletin penceresini bir başka aleme, medeniyet alemine açmak” olduğudur. Beraberce okuyalım:
- “Latin harfleri bir kültürdür. Milletin penceresini bir başka âleme açmak meselesidir. Bu pencere, bu pencere açılmıştır.”[3]
Başbakanlık koltuğuna oturduğu iki yıl sonra ise bu defa Harf İnkılabıyla açılan pencerenin dikey yönde açıldığını, yani bir “yükselme” hareketi olduğunu vurguladığını görürüz:
- Latin harfi devrimi bir şekil değişikliği değildir. Kültürün, çağı geçmiş bir âlemden yeni bir yükselme âlemine yönelmesi demektir.[4]
Nihayet bütün şahitleri mezara koyduktan sonra 1968 yılında yazdırılan Hatıralar’ında baklayı ağzından çıkarır ve 40 yıl önce boğazını kuruturcasına tekrarladığı kolaylık’ın bir bahaneden ibaret olduğunu üzerine basa basa itiraf eder:
- “Harf inkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa’yı tahrik eden sebeptir. Ama, harf inkılabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap kültürünün ve Arap dilinin tesiri hakkında, yeni nesiller bizim kadar fikir edinemezler. (…) Latin harflerine geçmek Türk dilini ve milli kültürü kurtarmak için esaslı bir etken olmuştur.”[5]
Nihayet yine 1968 yılında Abdi İpekçi tarafından banda alınan ve Milliyet gazetesinde neşredilen konuşmasında bu inkılabın en mühim noktasının kültür istikameti olduğu üzerinde duracaktır:
- Harf inkılabı yalnız milleti okuyup yazdırır hâle getirmek için vasıta kolaylığı değildir. Aynı zamanda kültür istikametidir. En mühim yeri orasıdır. Bunun için tesirleri iyi olmuştur ve neticeleri daha büyük olacaktır.[6]
Tarih görüneni tekrar etme değil, görünmeyeni deşifre etme sanatıdır. Yukarıda aktardığımız “altı İnönü”nün 1928’den 1968’e kadar uzanan bir çizgide dilinin altındaki baklayı adım adım nasıl çıkardığını gördük. Başlangıçta harf inkılabına karşı çıkarken sonradan “terbiye edilen” Prof. Fuat Köprülü ise 10 yıl sonra hakikati adeta bülbül gibi şakımıştır:
“Bir milletin eski alfabesini bırakıp yeni alfabe kabul etmesi, eski bir kültür dairesinden çıkıp yeni bir kültür çerçevesi içine girmesi demektir. Biz Arap harflerini bırakmakla, Orta Zaman Şark kültüründen silkinip muasır Garp kültürü dairesine girmek iradesini göstermiş olduk.”[7]
Bizi bilinçaltınızdan ara sıra dilinize vuran itiraf nağmelerini yakalamakla uğraştıracağınıza erkekçe çıkıp ‘Biz inkılapları doğrudan doğruya Batı medeniyetine geçmek ve İslam/Osmanlı medeniyetinden kopmak için yaptık’ diyemiyorsunuz değil mi? Afedersiniz, bunu diyebilen biri çıkmıştı içinizden. Ama o da Türk basınına değil, Avrupa basınına konuşacak kadar cesaret sahibiydi.
Kimdi bu cesur adam? diye sormayın lütfen. Ben devrin Adalet Bakanı diyeyim de, siz anlayın.
Kaynaklar;
[1]https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d03/c005/tbmm03005001.pdf Harf İnkılabı kanunu gerekçesinin 1. maddesinde de de “Okuma ve yazmanın kolaylıkla halk kütlesine yayılması” denilerek bu hususun altı ısrarla çizilmiştir. Aynı metin için bkz. İnönü’nün Söylev ve Demeçleri I, İstanbul, 1946, Milli Eğitim Basımevi, s. 184 vd.
[2]Ulus, “Yeni Türk harflerinin yıldönümü”, 9 Ağustos 1953. Ayrıca bkz. Muhalefetde İsmet İnönü, 1950-1956, Hazırlayan: Sabahat Erdemir, İstanbul, 1956, s. 196-197.
[3]Ulus, 18 Kasım 1960, s. 5. Öncü ve Hürriyet’in 17 Kasım 1960 tarihli nüshalarına bu ifade şöyle geçmiştir: “Bu, yalnız harf değil, kültürdür. Bu memleketin kültür penceresini bir başka âleme açmaktır.” Ayrıca bkz. Semih Kalkanoğlu, İsmet İnönü: Din ve Laiklik, İstanbul, 1991, Tekin Yayınevi, s. 201. İnönü bu konuşmayı 16 Kasım 1960 günü DTCF’de Atatürk Haftası etkinlikleri kapsamında gençlere yaptı.
[4]Cumhuriyet, 11 Kasım 1962.
[5] İsmet İnönü, Hatıralar, 3. baskı, İstanbul, 2009, Bilgi Yayınevi, s. 485.
[6] Kaynak: Abdi İpekçi, İnönü Atatürk’ü Anlatıyor, İstanbul, 1981, Cem Yayınevi, s. 44.
[7] Fuat Köprülü, “Alfabe İnkılabımız” Ülkü, Sayı 67, Eylül 1938, s. 2.
Mustafa Armağan, muzakerat.com, 04.11.2021