Üstad Necip Fazıl’ın 39. vefat yıl dönümü vesilesiyle Medeniyetimizin İzinden Kulübü tarafından “Necip Fazıl’la Hatıralar” başlıklı bir seminer düzenlendi. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Altunizade Kampüsünde 23.5.2020 tarihinde gerçekleşen bu semineri, Üstad’ın bilfiil yanından bulunmuş olan Aylık Baran dergisinin yayın kurulu üyesi Kâzım Albay verdi.

Önce, Necip Fazıl’ın hayatını anlatan kısa bir sinevizyon gösterisi yapıldı. Ardından Kâzım Albay, Üstad’ın sistemleştirdiği Büyük Doğu davasını ve öncü mücadele çizgisini anlattı.

“İslamcı mücadelenin çağımızda başlatıcısı”

Necip Fazıl’ın İslâmcı mücadelenin çağımızda başlatıcısı olduğunu aktaran Albay, Üstad’ın, Batılılaşma ve sömürgeleşmeye karşı güçlü bir muhalefet dili oluşturduğunu, İslâm’a nisbetle bir dünya görüşü kurduğunu ve bunu söylemde bırakmayıp aksiyon planına geçirdiğini aktardı.

Onun şairliğinden önce fikrî yönünün önemli olduğuna vurgu yapan Albay, “Allah demenin bile yasaklandığı, ezanın değiştirildiği, din eğitiminin kaldırıldığı ülkemizde ilk defa güçlü bir şekilde isyan bayrağı açan ve bunun fikirde sistemini kuran Necip Fazıl olmuştur.” diye konuştu.

“O ve Ben eseri, onun yolunu anlamamız için önemli”

Üstad’ın çocukluk ve gençlik yıllarına değindikten sonra mürşidi Esseyyid Abdülhakîm Arvâsî ile olan tanışmasını anlatan Albay, “Mürşidi Esseyyid Abdülhakîm Arvâsî’den aldığı fıkhî ve tasavvufî öğütleri, Hz. Peygamber sevgisini, kelâm, tefsir, hadis gibi ilimlerin hikmetlerini Necip Fazıl’ın başta Çöle İnen Nur olmak üzere birçok eserinde bulmamız mümkündür. Necip Fazıl’ın O ve Ben eserini okumamız ise, hakikat yolunda neden tasavvufta karar kıldığını ve tasavvuftan kasdının ne olduğunu anlamamız açısından da faydalı olacaktır.” dedi.

“İdeolocya Örgüsü eseri kurtarıcı bir roldedir”

 Üstad’ın en önemli eseri olan ve ‘varlık sebebim’ dediği İdeolocya Örgüsü eserine de dikkat çekerek şunları dile getirdi:

Başyücelik emirleri: Zina ve fuhuş Başyücelik emirleri: Zina ve fuhuş

“Batı’dan gelen modernizm gibi akımlar ile yine onların desteklediği içimizdeki sapık kollara karşı İdeolocya Örgüsü eseri kurtarıcı bir roldedir.

İslâm’ın temiz akidesi olan Ehl-i sünnet çerçeveye bağlı ve zühd-tasavvufu da önemseyen böyle bir anlayış önemlidir. Necip Fazıl, İslâmî ölçüleri kuru kuruya tekrar ile yetinmiyor, yeni bir dil ve diyalektik geliştirerek onları asrımıza tatbik etmek istiyor. Bu hususta o, estetik ve zarafeti fikriyatında en başa alıyor.

O, şekille ruhu, amelle hikmeti mezceden ve yeni bir tarzda olan İman ve İslâm Atlası eserinin estetik bahsinde şöyle diyor; ‘Umulur ki, 15. İslâm asrının yenileyicisi İslâm’da estetik planı başa alsın… Zira güzellik, hesap ve kitap sordurmadan, yakalayıcı, zapt ve fethedicidir.’”

“Akıncı Güç dergisi Üstad’ın dikkatini çekti”

Üstad ile hatıralarına da yer vererek konuşmasına şöyle devam etti: “Necip Fazıl’ı görmek ve 5 sene kadar yanında bulunmak şerefine erdim. Bunlardan bir kısmını nakledeceğim. Bu ülkede İslâmcı gençliğin söz sahibi olması için 1975 yılında Akıncılar teşkilatı kurulmuş idi. O zamanlar MTTB teşkilâtı tabela teşkilatı haline düştüğü için böyle bir fikrî oluşum gerekliydi. Büyük Doğu davasının bir evladı olan Salih Mirzabeyoğlu, 1975 yılından itibaren Gölge, 1979 yılında ise Akıncı Güç dergilerini çıkardı. Ben de bu gençlik teşkilatı içinde 1975 yılından itibaren bulundum. Akıncı Güç dergisi, Üstad Necip Fazıl’ın dikkatini çekti ve Ortadoğu gazetesinde “Müjdelerin Müjdesi” yazısıyla bu dergiyi tebşir etti. Üstad’ın Akıncı Güç kadrosunun daveti üzerine onun Erenköy’deki evine gittik.”

“Necip Fazıl’ın mücadele çizgisi net idi”

“Üstad’da ilk gördüğüm, 70’lik bir delikanlı olduğu idi. Bahçede bize ikram ettiği yemekten sonra yine orada bize akşam namazını cemaatle kıldırdı. Namazdan sonra İslâm inkılabının “nasıl” ve “niçin”ine dair mevzulara girdi. Anlattığı her şeyi âdeta yaşıyordu. Şeyh Galib’in “Şair, ehl-i haldir” sözünde olduğu gibi. Batıyı sonuna kadar muhasebe edip davamızı zıttından da ispat ediyor, İslam ümmetinin meselelerini derinden hissederek temas ediyordu. İman öfkesi ve vecd tavrı  onun bariz vasfı idi. Zaten ömrü bir davaya adanmış olarak geçti. Fikir ve aksiyon çizgisi olarak şeriatten kıl kadar bile taviz vermedi ve bu hususta her fedakarlığa katlandı. Defalarca hapislere girip çıktığı gibi vefatında bile Sultan Vahidüddin Han kitabından dolayı üzerinde 1,5 yıl cezası vardı.”

“Necip Fazıl’a hizmet eder ve Büyük Doğu yayınlarına gider gelir, ondan fikir ve aksiyon ruhumuzu alırdık. Daha önce onun konferanslarına gitmiş idim. Ancak onunla bizzat tanışmak, bilinene şâhid olmak ve dava heyecanımızı yenilemek demek idi. Necip Fazıl’ın mücadele çizgisi net idi. Meşhur eseri Çile’nin şu mısraında söylediği gibi: ‘Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş.’”

“İslam’ın izzetini her şeyden üstün tuttu”

“Türkiye’de Necip Fazıl’dan pay almayan ve ondan etkilenmeyen İslâmcı münevverin olmadığını” aktaran Albay, Üstad’ın bir sistem kurucu mütefekkir olduğunu, sadece ideolog değil, aynı zamanda aksiyoner yani fikrini eyleme dökebilen biri olarak İslam’ın izzetini her şeyden üstün tuttuğunu, öne atılmaktan çekinmediğini söyledi.

“Necip Fazıl, dünyaya alternatif bir yönetim şekli teklif ediyor”

Üstad’ın “Büyük Doğu İdeolojisi”ne de değinerek şunları söyledi: “Büyük Doğu İdeolojisi, her şeyden önce bir usul davası olup İslâma muhatap anlayışın ‘nasıl’ını temsil etmektedir. Necip Fazıl, fikir dünyasından önce gelen his dünyasını da inşa etmiş, yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billurlaştırmış bir iman ve ahlâk adamıdır. İdeolojisini şeriate derin bağlılık içinde ve ilahî hududa riayet çerçevesinde ortaya koymuştur. Büyük Doğu fikriyatı, İslâm’a zararlı unsurları dışında bırakan, efradını câmi ve ağyarını mâni bir ideoloji/sistem ifadesidir. Sosyal ve siyasî bir nizam olan Başyücelik sistemiyle Necip Fazıl, dünyaya alternatif bir yönetim şekli teklif eder. “Devlet ve İdare Mefkûremiz” olarak önerdiği “Başyücelik Devleti” ile o, devrimci bir karakter taşır.” dedi.

Katılım orta seviyede idi, ancak katılan gençlerin ilgi ve alâkasının yüksek seviyede olduğu gözlendi. Seminerin dikkatle dinlenişi ve sonunda katılımcılara dağıtılan Üstad’ın “O ve Ben” isimli eserine teveccüh ve İdeolocya Örgüsü eseri ile Aynadaki Yalan romanı hakkındaki sorulardan bunu anlamak mümkün idi.

Not: Konuşmanın tam metni için TIKLAYINIZ