Bütün dünyada aktüalitesini kaybetmeyen bir mesele olarak koronavirüs hakkında konuşulmaya devam ediliyor. Dünya bir salgın sürecinden geçiyor. Neredeyse her yerde insanlar enfekte oldu, olmaya da devam ediyor.
Daha evvel de bahsetmiştim, Afrika başta olmak üzere insanların daha iyi şartlara sahip olacağı bir düzen tesis etme zarureti var. Gelişmiş ülkelerde son derece tesirli olan virüsün halkı yoksulluk çeken Afrika’ya ulaştığında nelere sebep olabileceğini düşünemiyorduk. Şimdi Afrika’da birçok insan enfekte oldu. Burada Afrika’ya seyahat eden turistlerin tesiri olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Niçin olduğunu bilmiyorum; fakat fakir Afrika’ya nazaran Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleriyle Brezilya’da virüsün tesiri daha fazla oldu. Mesela benim ülkem Venezüella’da da bahsettiğim yerlerdeki kadar etkili olmadı. ABD ve AB ülkeleri Venezüella’ya ekonomik ambargo uyguluyor. Venezüella halkı bu şartlar altında salgın hastalık ile yüzleşti. Maalesef, halk sefalet içerisinde bulunurken bir de hasta olmaya başladı. Elhamdülillah, ailemden hiç kimse hastalığa yakalanmadı. Maddî durumları iyi olduğu için tedbir alabildiler; fakat yoksul kesim için bunu söylemek mümkün değil.
Öte yandan Türkiye’deki gönüldaşlarımın da iyi olması sevindirici. Salgının Türkiye’de etkisini devam ettirdiğini, bugüne kadar binlerce insanın hayatını kaybettiğini haberler vasıtasıyla biliyorum. Salgın hastalık, Türkiye’yi ekonomik açıdan da zor bir sürecin içine soktu. Son derece meşakkatli bir dönemden geçiliyor. Salgın sebebiyle insanların davranışlarında da değişiklikler yaşanıyor. Ümid ediyorum ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngilizler ve Fransızlar tarafından çizilen sınırları aşarak ülkesini orijinal kimliğine kavuşturacak, koruyacak ve berbat bir kaosun içine sürüklenmesine müsaade etmeyecektir. Salgın sürecinde daha fazla insanın hayatını kaybetmesine de engel olacaktır. Başta gönüldaşlarımın bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatması ve Türk halkının büyük bir kısmının enfekte olmadan kurtulması için dua ediyorum.
Türkiye’nin komşusu olan ve uzun yıllardır savaşın devam ettiği Suriye’de insanların enfekte olduğu haberini almak da enteresan. Çünkü Suriye’ye senelerdir devam eden bir ambargo var ve siyasî şartlar sebebiyle giriş-çıkışların da fazla olmadığı bir ülke. Yine de hastalık haberleri gelse de sayısı sınırlı düzeyde, belki de ambargo salgın açısından Suriye için iyi bir netice doğurdu. Şunu da hatırlatalım; tüm yaşananlara rağmen Suriye’de rejim hâlâ düşmedi ve Rusya ile İran’ın desteği devam ediyor.
***
Fransa’da cumhurbaşkanının verdiği yetkiyle yeni bir hükümet kuruldu. Geçmişe göre siyasî tecrübe kazanarak yoluna devam ediyor Macron. Eski hükümetin başbakanı kötü bir adam değildi. İdeolojik olarak kendisini kabul etmem mümkün değil, aramızda birçok fark var. Oldukça popüler birisiydi. Belki de cumhurbaşkanından daha popüler birisiydi. Yeni isimlerden bir kabine oluştu, birçok değişiklik yapıldı. Bunlardan birisi seneler önce görüştüğüm ve benim avukatlığımı yapan bir kişi. 1995’te avukatlığımı yapan Éric Dupond-Moretti şimdi Adalet Bakanı oldu. Önceki Adalet Bakanı Nicole Belloubet’yi de bu cezaevinde bir defa görme imkânım olmuştu, Moretti onun yerine bu yüksek makama geldi.
Bu adam fakir, göçmen bir aileden geliyor. Her zaman siyasî mahkûmları müdafaa etmiştir. Fakat beni savunmaktan korkmuştu. Beni savunmasını reddetmiştim, o da devam etmemişti. 1995’ten bahsediyorum, bazı ilişkileri sebebiyle beni savunmaktan çekinmişti. 25 yıl sonra Adalet Bakanı oldu. Kendisine yazacağım, irtibat kuracağım.
***
Sefalet ve hastalıkların yaygınlaştığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsanların şartları her geçen gün daha da kötüleşiyor. Biz bu süreci cezaevinde geçiriyoruz. Güzel şeyler de oluyor, artık ziyaretçi kabul ediliyor. İki haftadır temizlik kurallarına dikkat ve sosyal mesafeye riayet edilerek ziyaretler gerçekleşiyor. İnsanlar sorumluluk alıyor. Maalesef, Türk avukatlarım çok uzakta ve ziyaretime gelemiyor. Fakat ümit ediyorum gelecek günlerde görüşeceğiz. Venezüella ile haberleşme konusunda sıkıntılar oluyor, e-mail ile bağlantı kurmaya çalışıyor avukatlarım, onda da birtakım sorunlar yaşanıyor. Ülkem berbat bir sefaletin içerisinde. Bugün sefaletin hâkim olduğu Venezüella dünyanın en zengin ülkelerinden birisiydi. 5 milyon Venezüellalı mülteci durumuna geldi. Bazılarının ülkeyi terk etmekten başka çareleri kalmadı. Ailemin maddî durumu iyi; fakat yoksul insanların hâlini düşünemiyorum. Emperyalistlerin hatalarının bir neticesi olduğu kadar Venezüella’nın devrimci hükümetinin de ülkenin bu duruma düşmesindeki mesuliyeti büyük. Ekonominin sabotajlara açık hâlini ortadan kaldıramadıkları gibi devletteki yozlaşmanın da önüne geçemediler. Bazen, Fransa’da cezaevinde bulunan insanların Venezüella halkından daha iyi şartlara sahip olduğunu düşünüyorum.
Venezüella’ya ihanet eden bazı kişiler ABD’de mutlu bir şekilde hayatlarını devam ettiriyorlar. Emperyalist düşmanın hesabına çalışıyor bu şahıslar. Prensipleri olmayan, yozlaşmış ve çılgın Başkan Trump ilk aday olduğunda da, şimdi de bizim açımızdan en iyi isim olduğunu söylemiştim; çünkü faaliyetlerini açıktan yapan bir adam. Amerikan halkı ise çalışkan bir toplum, rejim onları özel bankacılık sistemiyle kontrol ediyor. Daha evvel de söylediğim gibi FED Amerikan başkanının kontrolü altında değil. II. Dünya Savaşı’nın ardından böyle bir sistem inşa edildi. Mesela İngiltere Merkez Bankası için aynı şeyleri söyleyemeyiz.
Hiç şüphem yok ki; bu mücadelenin neticesinde kazanan biz olacağız. Lâ ilâhe illallah Muhammedûn Resûlullah! Müslümanlar muzaffer olacaktır! Böylece gerçek Hıristiyanlar ve Yahudiler de kazanacaktır.
Allahü Ekber!
18.07.2020
Tercüme: Faruk Hanedar
Baran Dergisi 706.Sayı