Uzun zamandır sürüncemede bırakılan İBDA-C davasında nihayet bütün sanıklar tahliye edildiler.
Dergimizin sahibi ve yazıişleri müdürü Kâzım Albayrak’ın da sanık olarak bulunduğu davanın görüleceği gün DGM salonu yine tıka basa doluydu.
Piç Mahir ve leş kargaları, günler süren işkencelerine rağmen hiçbir olay hakkında hiçbir delil elde edememişler ve DGM yetkilileri sırf polis teşkilâtını zor durumda bırakmamak için 6 gönüldaşımızı tutuklamışlardı. Fakat oyunları boşa çıktı...
Kâzım Albayrak’ın yazılı savunmasını okuduğu duruşmada, avukatlar bütün müvekkillerinin tahliyelerini istediler. Tam metnini ayrıca vereceğimiz savunmanın ana teması bütün İBDA-C’lerin ayrı ayrı çalıştığı ve birinin yaptığından diğerinin sorumlu olamayacağı yönündeydi. Taraf Dergisi’nin muhtelif sayılarından İBDA-C ile ilgili pasajlar okuyan Kâzım Albayrak, “herkes kendi yaptığından mesuldür” diyerek İBDA-C’nin temel esprisini hâkimlere izah etti.
“Bir İbdacı şunu yaptı diye kimse bütün İbdacıları gözaltına alamaz. Çünkü İBDA’da büro esprisi vardır ve beni hangi büronun ne iş yaptığı ilgilendirmez” mealinde süren savunmanın tesiri hâkimler üzerinde görülebiliyordu.
Mahkeme heyeti tahliye verdikten sonra ise duruma en çok sevinenler DGM polisleri oluyorlardı. “Oh be! Nihayet kurtulduk!” diye sevinçlerini dile getiren DGM polisleri, daha geride ne davalar olduğunu bilselerdi herhalde bu kadar sevinmezlerdi...
Tahliye haberini alan gönüldaşlar hemen Bayrampaşa Cezaevi’nin çıkışını tuttular. İçeride gönüldaşlar tekbirler ve sloganlar eşliğinde tahliye olan gönüldaşları uğurluyorlardı. Attıkları sloganlardan bazıları: “Dinsiz devlet yıkacağız elbet!”, “İslâmî Devlet kuracağız elbet!”, “Ya şeriat ya ölüm!”... Dışarıdaki gönüldaşlar da, Başyücelik Devleti’nin mavi zeminde üç hilâl ve tek yıldızlı bayrağını açarak tahliye olan gönüldaşları aynı coşkuyla karşıladılar. Tekbirler eşliğinde “Şarkımız”ı söyleyen gönüldaşlar, cezaevlerinin bir İslâm davacısı için ikinci adres olduğunu söylediler.
Söz konusu savunma metnini aşağıda veriyoruz...

 
SAYIN MAHKEME HEYETİ
Burada yasadışı “İBDA-C Örgütü” yöneticisi olmaktan yargılanıyorum. Önce şunu belirteyim ki, böyle bir örgüt yoktur. Ben bir buçuk ay sonra üçüncü senesine girecek legal bir dergi olan Taraf Dergisi’nin sahibi ve yazıişleri müdürüyüm. Ki bu derginin 20 ay hiçbir sayısı toplatılmamıştır. İbda Fikriyatı’nı severek benimsediğim ve aynı zamanda gazeteci-yazar olduğum için yüce mahkemenizin müsaadesiyle İBDA ve İBDA-C hakkında bazı şeyler söyleyeceğim. Bu söylediklerimi de sahibi bulunduğum derginin muhtelif yazılarında yazdım: 
“İBDA: Allah ve Resûlü davasında, ‘doğru yol’un bir âlemi, bir remzi”dir...  İbda Fikriyatı’nın kurucusu, fikir ve sanat adamı Salih Mirzabeyoğlu’dur. İBDA, Büyük Doğu’nun yürüyen hâlidir. Büyük Doğu Fikir Sistemi ise rahmetli Üstadımız Necip Fazıl’ın ortaya koyduğu “İslâm’a Muhatap Anlayış”tır, “İslâm’ın emir subaylığı”dır.
Büyük Doğu-İBDA dünya görüşüne bağlı yüzbinlerce insan var. Bu insanlar tabiî olarak dergi, dernek, vakıf, parti, grup ve cemaatlerle bir araya geliyorlar ve hepsi ayrı birer cephe oluşturuyorlar. Büyük Doğu-İBDA Fikriyatı’nın serbestçe satılan 150 cilt eseri vardır. Bunları ben de severek okudum ve benimsedim.
İBDA-C ise; İBDA Firkiyatı’na bağlı, Salih Mirzabeyoğlu’nun dışında yaptıklarının hata ve sevabı kendine ait kişi, grup ve cemaatlerin genel adıdır. Sadece İBDA-C diye bir örgüt ve teşekkül yoktur. İBDA’ya mensup, birbiriyle sadece fikrî bağı olan, organik bağı olmayan değişik isimlerde cephe, grup, cemaatler vardır. Mesela; Taraf Dergisi İBDA Fikriyatı’na bağlı, legal bir yayın organıdır. Biz bunu derginin jeneriğinde de ilân ettik. Dergimiz 15 aydır “İBDA-C Taraf” jeneriği ile yayınlanmaktadır. Bundan dolayı hiçbir soruşturmaya uğramamıştır.
 
Sayın Mahkeme Heyeti,
İBDA Fikriyatına bağlı herkes bir cephedir. Fakat sadece “İBDA-C” diye bir tanımlama noksan olur. Hele “Yasadışı İBDA-C Örgütü” ifadesi hepten yanlış ve mantıksızdır. Ben Taraf Dergisi olarak kendimi ilân ettiğime göre, velev ki İBDA Fikriyatı’na bağlı olsun, başka cephelerle bir ilgim yoktur. Zaten İBDA’da cepheler bağımsız hareket ederler. İBDA Fikriyatı’na bağlı bir kişinin ve cephenin yaptığı bir hareketten dolayı umumî olarak İBDA zümresi suçlanamaz. Yani İBDA-C diye genel bir suçlama, sakat ve mantıksızdır. Kanunsuz hareketten, yapan sorumludur. Her cemaat de böyledir. Fakat bu mevzuları anlamaktan ve burnunun ucunu görmekten aciz polis, İBDA Fikriyatı’nı benimseyenleri toplayıp “örgüt” diye lanse etmektedir.

İBDA Fikriyatı’na bağlı bir sürü legal cephe vardır. Taraf Dergisi de bunlardan biridir. Başka legal İBDA Cepheleri de sayabilirim. İBDA-C Ak-Zuhur Dergisi, siyasî araştırmalar yapan İBDA-C SİAR Grubu, İBDA-C Genç Adam Tiyatro Grubu gibi. Demek ki, İBDA Fikriyatı’na bağlı hukuk cephesi, sanat cephesi, siyaset cephesi, edebiyat cephesi gibi birçok cepheler olabilmektedir. İBDA’nın ilkesi gereği cephe faaliyetleri bağımsızdır ve sorumluluğu kendine aittir. “İBDA-C” ifadesinde ise hangi cephe olduğu belirtilmemektedir. İBDA-C diye genelleme yapıp herhangi bir olaydan dolayı hukuk plânında bütün zümreyi suçlamak hatalıdır. Hukuka uymaz. Hangi İBDA cephesinin kastedildiği belirtilmelidir. Cephe mevzuunda geçmişten bir misal: Milliyetçi Cephe’de olduğu gibi. MSP, MHP, AP adlı ayrı ayrı partilerin koalisyonundan oluşuyordu. Fakat adı cephe idi.
 
Sayın Mahkeme Heyeti,
Terörle Mücadele Şubesi’nde 15 gün ağır işkenceler gördüm. İşkenceyi kontrol için Türkiye’ye gelen Avrupa Konseyi İnsan Hakları Heyeti hücrelerimize kadar gelip benimle ve arkadaşlarımla görüştü. Beni muayene edip üzerimdeki kaybolan işkence izlerini dahi tesbit ettiler. Daha sonra Türkiye hakkındaki yayınladıkları rapor haliyle menfi çıktı. Bir Müslümanın söylemekten utanacağı hareketlere şahit oldum. Dinî duygularımıza, inançlarımıza ve din büyüklerimize hakaret ettiler. Kendilerinin bize davranışları Ermeni ve Sırplara benzerken, bir de utanmadan bize “siz Ermenisiniz!” diye hakaret ve küfür ettiler. Eyüp Adlî Tabiblik’ten 10 gün işkence raporu aldım. Vücudumda işkence izlerini gösteren fotoğraflarım basında yayınlandı ve olay kamuoyuna maloldu.

Polis fezlekesinde bana suçlamaları yapan Terörle Mücadele Şubesi İrtica Masası Şefi Mahir Seçer’dir. Bu Mahir Seçer, Taraf Dergisi’nde onun hakkında çıkan “Umumi bir tuvalete yakın bir kaldırımda bulunan Piç” ifadesinden ve işkenceci polisler hakkındaki yayınımızdan intikam almak için beni böyle bir örgüt ithamı altına soktu. Bu, tamamen Taraf Dergisi’nin işkenceci köpekler hakkındaki yayını üzerine oldu. Bunu Şube’de bana açıkça itiraf ettiler. Üstlerinden terfi ve aferin için yapmayacağı komplo ve iftira olmayan Mahir Seçer şubede bana şunu dedi: “Senin hiçbir olaya karışmadığını biliyoruz. Senin aleyhinde kimsenin ifadesi de yok. Ama seni yakacağım.” İBDA-C’nin daha ne olduğunu bilmeyen işkencecibaşı Mahir Seçer’in yaptığı uydurma örgüt şemalarına bir yönetici lâzımdı ve onun iğrençliklerini ortaya koyan Taraf Dergisi’nin sahibi ve yazı işleri müdürü buna çok uygundu. Böylece intikamını da alacaktı. Bu kişi hazırladığı uydurma fezlekelerle adaleti yanıltmaktan ve yaptığı işkencelerden dolayı yargılanması gereken bir şahıstır. Huzurunuza maalesef böyle bir adamın ve timinin sorgulamaları sonucunda çıkarılmış bulunmaktayım. Hakkımda tehdit telefonları geldiği için şahsıma ait silahımı yakalandığım gün üzerime almıştım. Silah ruhsatı almak için de müracaat etmiştim. 
Son operasyonla ilgili fezlekeyi inceleyemedim. Polis, gözüm kapalı bir şekilde ve hareketler altında ifademi imzalattı. Fezlekeyi okuduktan sonra ifademe ilave edeceğim şeyler olabilir.

Yakalandığımda gıyabi tutuklu bulunmama rağmen, hemen mahkemeye sevk edilmeyip şubede 15 gün tutuldum. 
 
Sayın Mahkeme Heyeti,
MAĞDURUM, TAHLİYE VE BERAATİMİ İSTİYORUM...
 
Taraf Dergisi, 24. Sayı, Şubat 1993