Çevirmen Ayçin Kantoğlu, İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'nde 7 Ekim'den bu yana devam eden saldırılarına ilişkin, "Dilimizi terbiye etmeye muhtaç olduğumuz bir zamandayız. Biz bunu İsrail-Filistin savaşı diye adlandırıyoruz ama bu bir savaş değil. Çocuklardan kurulu bir şehirde yapılan soykırım." dedi.
İslam Düşünce Enstitüsü tarafından 27 Kasım'da yapılan İnsanlık Vicdanı Yol Ayrımında: Gazze başlıklı paneldeki konuşmasıyla büyük ilgi gören çevirmen Kantoğlu, AA muhabirine, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını ve Gazzeli çocukların öldürülmesine ilişkin dünyadan gelen tepkileri değerlendirdi.
Kantoğlu, İsrail'in Gazze halkına yaptığı zulmü küstahça şiddet boyutunda herkese ilan ettiğini belirterek, Gazze'deki çocukların tüm dünyayı etkilediğini ve hakikati konuşmadan anlattıklarını söyledi.
İsrail-Filistin savaşı olarak adlandırılmasına karşın bunun bir savaş olmadığı görüşünü paylaşan Kantoğlu, "Dilimizi terbiye etmeye muhtaç olduğumuz bir zamandayız. Biz bunu İsrail-Filistin savaşı diye adlandırıyoruz ama bu bir savaş değil. Çocuklardan kurulu bir şehirde yapılan soykırım." ifadesini kullandı.
Kantoğlu, bebeklerin ve çocukların "hak kaynağına ve başlangıca" en yakın varlıklar olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
"Onların her dünyaya gelişi bir ilk. Bizim tanıdığımız lisanlardan hiçbirine sahip olmaksızın, mana bağışlamaksızın dünyanın her yerinde bakan göze kendini anlatacak ifadeye sahipler. Bizim görüşümüz örtük, bakışımız şaşı. Kulağımız çok dolu, bagajımız çok. Şimdi bir bıçak gibi bu çocuklar tezahür ettiler ve dünyayı bir karpuz gibi böldüler. O kadar keskin, o kadar ani, o kadar şiddetli. Burada arada kalmak gibi bir ihtimaliniz yok. Yani bizi diriye sayarlar şu ölü geçirdiğimiz hayatta. Vefat ettiğimiz an yakamıza yapışırlar, o an işimizi bitirirler. Korkarım ki hesabı görülemeyecek bu işlerin."
"Bugün dünyanın her yerinde herkes ayakta"
Kantoğlu, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının tüm dünyada protesto edildiğine dikkati çekerek, "Şu an orada dünyada savaşan bir avuç Müslüman var. Onların dışında Müslümanlar yenilmiştir ama İslam yenilmemiştir. İslam yenilmeyecektir. Bakın bugün dünyanın her yerinde herkes ayakta. Onların içinde tertemiz pırıl pırıl bir kaynak fışkırıyor. Kur'an-ı Kerim'e bakıyorlar, İslam'a bakıyorlar. Bunun zaten bir parçası oldular çünkü orada yaşanıyor şu anda, artık herkes onun bir parçası." diye konuştu.
İsrail'in Gazze'ye son saldırılarından sonra tercihlerin ve kullanılan ifadelerin çok önemli hale geldiğini vurgulayan Kantoğlu, "7 Ekim öncesine benzemez 7 Ekim sonrası. Aklı başa almak lazım. Orada adeta Gazzeliler bir ölüyorlar dünyanın her tarafına bin tohum olup doğuyorlar. Demek ki İslam küreselleşiyor. Evet, bir coğrafyada da hüküm süren o kelam bu çocuklar vasıtasıyla küreselleşiyor." ifadelerini kullandı.
Kantoğlu, kamuoyunun görevlerinden birinin de "en az Filistin kadar mağdur edilmiş zihinleri ve gönülleri kurtarmak" olduğunu aktararak, günlük hayatta Filistin meselesine dair soruları olan kişilere tatmin edici cevaplar verilmesi gerektiğini dile getirdi.
Gazze'deki soykırımı gizlemeye yönelik argümanlar üreten kişiler olduğunu belirten Kantoğlu, "Sevdiğiniz, tanıdığınız, kıymet verdiğiniz veya karşılaştığınız biri 'ama' diye cümleye başlarsa nasıl yanıt vermeliyiz? Bu soruları kendimize sormak mecburiyetindeyiz. Mutlak surette bağlamlarına da inmek gerekiyor çünkü ikna etmeniz lazım. O kişiyi kendisiyle yüzleştirmeniz hatta bu sözü sarf ettiği için utandırmanız lazım." dedi.
Kantoğlu, İsrail'in Gazze'de apaçık soykırım yaptığına vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"Buna bilerek dahil olanlar zaten çok korkunç insanlar. Bilmeden buna dahil olup sistemin içinde istismar edilenler yok mudur? Tabii ki vardır. Ben o insanların da özgürleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hür insanlar olarak bu kadar apaçık bir meselede, hangi tarafta durmak gerektiğinin kimseye söylenmesinin bile hacetinin olmadığı bir durumda hala hakikati örtmeye çalışan insanlar, hakikaten esir alınmış."
"20 dakikalığına girdim hayatlarınıza"
"İnsanlık Vicdanı Yol Ayrımında: Gazze" başlıklı paneldeki konuşmasının sosyal medyada büyük ilgi görmesinden bahseden Kantoğlu, şunları söyledi:
"20 dakikalığına girdim hayatlarınıza. Ne gücüm olabilir ki, bir menfaatim de yok. Çok samimice ve inanarak yaptığım bir konuşmaydı. Tesiri kendime bağlamıyorum. Tesiri, hareketlenmiş olduğu metinlerde işaret edilen hakikatlerin ve elbette o çocukların gücüdür. Gönüllere akseden, yüreği olanlara akseden bir vaziyet. Bundan habersiz olmak, gafil olmak gerçekten çok üzücü bir durum."
Kantoğlu, sosyal medyada paylaşılan bir videoda İsrail'in saldırılarının sorumlusunun Hamas olduğunun ima edildiğini ve Gazzelilerin eğitimsiz olmakla suçlandığını anlatarak, "Videoda alt başlıkla işaret edilen kabahat dindar insan olmak. Orada çoluk çocuk kesilirken, bu insanlar 70 küsur senedir zulüm altında inim inim inlerken, çoluk çocuk ırz namus her şey dümdüz edilmişken sen Gazzelilere kitap da okumuyor diyeceksin öyle mi? Hakikaten Gazze şu savaşı kazansın da sonra da gelip bizi bir kurtarsın." diye konuştu.
Etnik kökenin ötesinde Türk kimliğinin önemli olduğuna vurgu yapan Kantoğlu sözlerini, "Dünyanın bir yerinde bir mazlumun canı yandığında içimize düşen kor ateş bizden mi geliyor? Bana sorarsan, bu dilin içinde açılmış olanlardan geliyor. Hoca Ahmet Yeseviler, Yunus Emreler Anadolu'da bu dili açtı. Bu, dünyanın başka bir coğrafyasında yok. Türk'ün Kürt'ün üzerinden çıkarın bu hakikat bağını, ne kalır geriye? Sıradanlık kalır." diye tamamladı.