Sosyal medyada son günlerde sıkça görünmeye başlayan görüntülerde, çocuklarına cinsiyet değiştirmesi için baskı yapan ebeveynler yer alıyor.

Daha 7-10 yaşları arasında olan çocuklar, kızsa "Sen kendini erkek hissediyorsun değil mi?" erkekse "Sen kendini kız hissediyorsun değil mi?" denilerek telkin ve psikolojik baskıyla cinsiyet değiştirmeye hazırlanıyor. Çocukların ebeveynlerine verdikleri cevaplardan, şayet cinsiyet değiştirirlerse anne ve babalarının kendilerini daha çok seveceklerini düşündükleri ve daha çok sevilmek için de cinsiyet değiştirmeye razı oldukları anlaşılıyor. Razı olmasalar ne olacak, bu yaşlarda çocukların iradesi ne kadar kuvvetli olabilir?

Hormon verilerek ve kimyasal hadım uygulanarak çocuk cinayetleri işleniyor. Evet, bu bir cinayettir. Cinsiyetleri değiştirilerek çocuklar ruhen öldürülmektedirler. Çocukları ölen toplumlar yaşayabilirler mi?..

Görüntüler yurtdışından olması bizleri "Bu işler bizde olmaz" rehavetine sürüklemesin. Maalesef bizde de oluyormuş! İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nde 22 çocuğa cinsiyet değiştirme operasyonu uygulanmış. Yani 22 çocuğumuz katledilmiş. Tabii bu rakam bizim haberdar olabildiğimiz.

Yeni Şafak Gazetesi'nden Şefika Nur Çiftçi'nin ortaya çıkardığı cinayetin detaylarını Çiftçi'nin "Biri bu doktorları durdursun" başlıklı haberinden okuyalım: "Doktor ve akademisyenlerden oluşan 11 ismin kaleme aldığı "Cinsiyet Disforisi Olan Ergenlere Endokrinolojik Yaklaşım: Türkiye'de Üçüncü Basamak Bir Merkezde Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Deneyimi" isimli makalede; henüz reşit olmamış 22 çocuğa hormon tedavisi uygulanarak ve ameliyat ile desteklenerek cinsiyetlerinin nasıl değiştirildiği anlatıldı.

Söz konusu çalışmaya göre: 22 çocukta 'ergenlik durdurucu hormonlar" kullanıldığı ve 7 çocukta 18 yaşından önce geri dönüşü mümkün olmayan cinsiyet değiştirme ameliyatları yapıldığı, çocuklardan birinin yeni bedensel görünümünden memnun kalmadığını bildirerek ve tüm tedavileri keserek geçişten vazgeçtiği öğrenildi.

Bu ilaçlar 22 çocuğa, 3 ay bile takip yapılmadan başlanmış."

Rezaletin ortaya çıkmasını sağlayan Prof. Dr. Zeki Bayraktar ise içinde bulunduğumuz vahameti şu sözlerle anlatıyor: "Ülkemizde cinsiyet değiştirme ameliyatları maalesef tıbbî ilkelere ve yasalara aykırı biçimde yapılmaya başlandı, artık bu operasyonları 18 yaşından önce (15-16 yaşındaki çocuklarda) başlatan merkezler veya doktorlar var. Bu tıbbî ilkelere de yasalarımıza da aykırıdır, suçtur.

Çünkü cinsiyet değişikliği talebinde bulunabilmek için aranan ilk şart 19 yaşından gün almış olmaktır[Medeni Kanun md 40]. Bu yaştan önceki talepler dikkate alınamaz. Ve bu ameliyatlar ancak[ilgili uzmanların bulunduğu heyet tarafından]"cinsiyet değiştirme ameliyatı uygundur' raporu verildikten sonra yapılabilir[ki bu süreç genelde 24, 25 yaşlarda tamamlanır]. Bu ameliyatlar bu yaştan önce yapılamadığına göre bu ameliyatların öncülleri de bu yaştan önce başlatılamaz.

Ancak naklettiğimiz bu çalışmada (1) henüz ergenliğini tamamlamamış 22 çocukta "ergenlik durdurucu hormonlar (puberte blokerler)" kullanılmış ve 7 çocukta[18 yaştan önce]geriye dönüşü mümkün olmayan cinsiyet değiştirme ameliyatları yapılmıştır [mastektomi; memelerin alınması, sesi ve yüzü feminize eden ameliyatlar, meme büyütme ameliyatı].

Kendimize gelmek ve gerçeği kavramak Kendimize gelmek ve gerçeği kavramak

Oysa cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşayan ergenlerin çoğunda bu hoşnutsuzluk ergenliğin sonunda kendiliğinden geriler (2). Bu nedenle bu kararlarda acele edilmemelidir. Nitekim ameliyat yapılan 7 çocuktan biri ortaya çıkan yeni bedensel görünümünden memnun kalmamış ve tüm tedavileri keserek geçişten vazgeçmiştir. Şimdi bunun hesabını kim verecek?"

Prof. Bayraktar'ın da haklı olarak sorduğu soruyu bir kez de ben sorayım: "Şimdi bunun hesabını kim verecek?"

Bu cinayetlerin hesabı sorulacak mı yoksa ABD'de 4-12 yaş arası çocuklara yönelik kurulan trans kampları gibi Türkiye'de trans kamplarının kurulmasına kadar gidecek skandallara izin mi verilecek?

Takipteyiz!..

Yakup Köse, Star Haber