Din büyüklerinin eserlerine el atmak, onları Türkçeye çevirmek, yani sahiplerinin ruhaniyetlerine bürünüp kendilerini Türkçe konuşmaya davet cür'etini gösterebilmek için şartlar:
İlim mîzanı, hikmet gözü, üstün idrak ve intikal melekesi, zevk ve incelik mizacı, aşk ve edep tab'ı, haşyet ve hürmet ürpertisi, lisan ve uslûp ustalığı...
Artık düşünün, Kur'ân ve Hadis'e el atabilmek için insanda daha neler olmak lazım?..
Hikmet ve cihad yönünden bunca yıldır bütün çileyi biz çektikten, buz dağlarını erittikten ve nihayet göre göre ortalığın çamura döndüğünü gördükten sonra meydana gelen yumuşakça havada, bizim 40 yıl müddetle borçlanarak yaşamamıza ve üstelik ensemizi kılıç altında tutmamıza karşılık, sadece dünya tamahı gayesiyle safdil müslümanları avlayıcı bir moda peydahlandığına şahit olduk. Bu moda, en küçük dinî vecd, haşyet, zevk, idrak ve irfan sermayesine malik bulunmayan fırsat düşkünlerinin habire İslâmda en büyük âbide şahsiyetlerden yaptıkları boyacı küpü tercümeler veya bağırsaklarının sesini verici aşağının bayağısı, uydurma menkıbelerden ibaret -sözüm ona- telifler... Kimi utanmadan Hakkın kelâmını romanlaştırmaktan ürkmüyor, kimi de "İbn- i Teymiyye" dalâlet mektebinin kuru akılcı son talebeleri sıfatiyle türemiş yeni mütefekkir taslaklarına tercümeler yaptırmayı ve İslâm itikadının temelinde köstebek yolları açtırmayı kâr hesabına uygun buluyor. Daha düne kadar dışına ve küfre karşı savunduğumuz aziz İslâmı, şimdi döne döne içine ve sapık anlayışlara karşı müdafaa zorunda kalmak ne hazin!..
Bu ne çiledir Allahım; 40 yıldır tesviyesine çalıştığımız sahayı şimdi çilesizlerin istilâsına uğramış görmek!..
Çilemiz çilesiz Müslümanların hali...
7 Ağustos 1978
Necip Fazıl Kısakürek, Çerçeve 6, s. 149