Geçtiğimiz günlerde Anayasa hususundaki hassasiyetlerini Müslümanca dile getirip Batıcı muhafazakârlar ve kraldan çok kralcılar tarafından ipe çekilmeye çalışılan Ayasofya Camii Baş İmamı Mehmet Boynukalın Hoca, “8 Mart Kadınlar Günü”nde de son derece yerinde bir çıkış yaparak şunları söyledi: 
"Cinayet cinayettir; cinsiyet değiştirmez; erkek, kadın, çocuk, büyük kimin başına gelirse gelsin ilkemiz: "Sizin için kısasta hayat vardır" ilahi düsturudur. Sürekli ‘kadın cinayetleri’ vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganik medya propagandasıdır. Ey insanlar! Şüphesiz, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerliniz ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz, Allah en iyi bilen ve her şeyden haberdar olandır (Hucurat suresi 13)"
Halktan kopuk, Ak Parti içindeki AKP’yi temsil eden Batıcı muhafazakâr Özlem Zengin, "Bu açıklamalar siyasetin yükünü artıyor. Siyaset çok ağır bir iş. O yüzden bence herkes kendi işini yapmalı diye düşünüyorum.” dedi. Zengin tam da kendisinden beklenen seküler tavrı ortaya koyarak “Kadın-erkek meselesine dair dini de referans yaparak, katı, sert açıklamalar yapmayı problemli görüyorum ve bize fayda vermiyor. Tam tersine incitiyor, kadınları da incitiyor, bu alanda çalışanların yükünü arttırıyor. Ve daha önemli bu açıklamalar siyasetin yükünü artıyor. Siyaset çok ağır bir iş. O yüzden bence herkes kendi işini yapmalı diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Zengin’in bu açıklamalarının ardından tıpkı Anayasa meselesinde olduğu gibi Müslümanlar Boynukalın Hoca’ya sahip çıkarken, Zengin’iyse tabiri caizse yerin dibine soktular.
AKP’li Özlem Zengin’in açıklamalarının ardından Ehli Sünnet hassasiyetiyle bildiğimiz Boynukalın Hoca şu açıklamayı yaptı:

Dışişleri Bakanlığı'ndan Lübnan için seyahat uyarısı Dışişleri Bakanlığı'ndan Lübnan için seyahat uyarısı


“Kur'an-ı Kerim'de ve Peygamber efendimiz (s.a.s)'in sünnetinde kadınlara iyi davranmayla ilgili birçok emir olduğu hepimizin malumudur. Bu emirlerin hepsinin başımızın üstünde yeri var. Yine Kur'an-ı Kerim'de ve Peygamberimizin sünnetinde bugün yaşanan cinayet ve şiddet gibi sorunların çözümüne dair birçok hüküm de bulunur. Ülkemizde bu alanda yaşanan sorunların kaynağı batıdan gelen ve bizim din, örf ve adetimize uymayan düzenlemelerdir. Sorunun kaynağı olan yerde çözüm aramak beyhude bir uğraştır. Müslümanlar çözümü Rablerinin dediğinde aramalı. Tesettürü Allah'ın emri bilip bunu uygulayan kardeşlerimiz, siz bu davranışınızla İslam'ın bir şiarını/sembolünü yaşatıyorsunuz ve bizim için çok değerlisiniz; ancak Allah'ın dini bir bütündür ve biz erkeğiyle, kadınıyla dinin, Kur'an'ın hepsine iman etmekle yükümlüyüz. Aile toplumun, milletin, devletin en küçük birimidir. Kur'an-ı Kerim bu birimin yönetim hakkını erkeğe vermiştir (Nisa suresi 34). Dine, akla ve yaratılışa/fıtrata, insanın doğasına uygun olan da budur. Nitekim 2001'e kadar yürürlükte kalan eski medeni kanun ailenin reisinin erkek olduğunu kabul ediyordu. Yaratılışa/fıtrata ve adalete aykırı olan kanunların bir gün mağlup olması kaçınılmazdır. Yaratılışa, fıtrata, Allah’ın hükmüne karşı çıkanlar mutlaka bir gün yanlış yolda olduğunu anlayacaktır. Bizim amacımız bunun iş işten geçmeden anlaşılması.”


2014’ten beri Türkiye FETÖ örgütüne vücut veren kimselerle mücadele ediyor; fakat bu zihniyet Türkiye’de hâlen hâkim konumda bulunuyor ve ne yazıktır ki mücadelenin esas planı olan bu sahaya kimse dönüp bakmıyor bile. Ilımanı, reformisti, batıcı muhafazakârı, liboş muhafazakârı Ak Parti’nin AKP’lileri, AKP’den maması kesilince muhalifliğe soyunanı, şusu ve busu… Bunlar da tıpkı FETÖ gibi İslâm’ın bir bütün hâlinde hâkim kılınmasından ziyade, yok reel politik, yok dünya gerçekleri falan gibi palavraların arkasına geçip, rezillikleri peşinen kabul edip, rezalet çerçevesinin dışına çıkmadan müesses küfür nizâmına, çıkarları da bu istikamette olduğu için rıza gösteriyor, şuurlu yahut şuursuz bir şekilde bu düzeni yaşatıyorlar.