Ataerkil aile, Roma toplumunun ideal ailesidir. Büyük erkek tartışılmaz otoritedir. Kadının mülkiyeti yoktur. Çocukların haklarından bahsedilemez. Ailedeki yaşlı erkek veya koca ne der ise o olur. Feminizmle beraber ataerkil aile, yeniden karşı bir söylem olarak üretildi. Tamamen bir damga oldu: Kadını eve hapseden, ona şiddet uygulayan, hiçbir kadın hakkı tanımayan ve Tanrı edasıyla hareket eden koca. Hatta daha da ileri giderek bütün otoritelere ataerkil dendi. Mesela devlet de patriarkal siyaset diye eleştirildi. Ataerkil, feminizmin ötekileştirdiği bütün ailelerin, otoritelerin ve siyasetlerin adıdır.

Türkiye'de aile ve kadın üzerine ahkâm kesenin ağzında ataerkil kafa, ataerkil siyaset, ataerkil aile lafı hiç düşmüyor. Her şeyde böyle geç kalıyoruz! Geç kalan toplumuz biz. Geri kalan değil... Avrupa'da biten bir ideoloji ve söylem bizde yeni başlar. Elitlerimiz züppe tavırlarla batıdan ödünç aldıkları bu söylemleri caka satarak üzerimize boca ederler. Akademisyenlerimiz, bu ödünç söylemlerin gönüllü bilim uzmanları olurlar.

Bugünün realitesinde, bu aile yok artık. Hızla şehirleşen, eğitim düzeyi yükselen, kapitalist iş sürecine yerleşen aile yapılarımız var. Hatta şimdi bu aile yapısı da değişiyor. Başka bir otorite ve başka bir aile kuruluyor. Bunu göremiyor ataerkilciler!

Ailenin geldiği yeni aşama epeyce farklı. Otorite de buna göre oluşuyor. Aile, sosyal ağlar içinde yeniden şekilleniyor. Cep telefonları ve dizüstü bilgisayarları babaları, anneleri ve evlatları farklı bir yere taşıyor. Sadece evde kısmi otoritesi olan baba onu da kaybediyor. Anne de öyle. Hatta abla ve ağabeyin de otoritesi çöküyor. Yani aile içi otorite artık aile içinde üretilmiyor.

Sosyal ağlardan gelen bir iktidar ve otorite kendisini aileye dayatıyor. Baba, anne ve evlatlar ellerinde telefonları ve masalarındaki bilgisayarları ile sürekli başka bir dünya içinde yaşıyorlar. Aile içinde paylaşma, beğeni tercihleri, okullar konusunda karar verme gibi birçok konuda merci baba da değil, aile de. Bunun yerine ağlar otorite artık. Ağlar içindeki reklamlar, imgeler, fenomenler, platformlar... Otoriteyi bunlar üretiyor ve yine bunlar yürütüyor.

Ağerkil aile doğuyor. Ağın aileyi etkilediği ve birçok kararı vermede yönlendirici olduğu bir dönem. Bu aile yapısında dayanışma azalıyor, zaman paylaşımı azalıyor, ortak eylemler azalıyor. Kolektif bilinç oluşmuyor. Ailenin ortak ruhu meydana gelemiyor. Herkes sadece kendisi. Salt benlik tutumu öne çıkıyor. Herkes kendisini "gerçekleştirme" peşinde koşuyor.

Aile, yalıtık benlikler sahası. Ağlara katılan bu benlikler kolektif aidiyeti kaybediyorlar. Ortak beğenileri yok oluyor. Ana-babanın ailenin ortak yararı için düşündükleri ve yapmak istedikleri şeyler sadece anne ve baba istekleri algılanıyor. Bu yalıtık benlik, egoizme yöneliyor. Baba ve annenin tecrübelerini ret ediyor. Onlara karşı mesuliyet duyguları zayıflıyor. Anne-baba otel hizmetlilerine dönüşüyor.

Sosyal hastalıklar ve sosyal şuurlanma Sosyal hastalıklar ve sosyal şuurlanma

Ağerkil aile, mahremiyeti de bombalar. Yaş sınırları, ergenlik ve gençlik sınırları arasında geçişgenlikler çoğalır. Çocuk ben, ergen ben, gençlik ben boyutları birbirine karışır. Benlikler karmaşası yaşanır. Dindarlıktan ateizme, sekülerlikten Şamanizm'e geçip duran "bunalımlı gezgin benlikler" doğar. Asimetrik hiyerarşi ve öğrenim faaliyetleriyle beraber her şeyi bilen cahiller türer. Olgunlaşmayan zihinler, en ağır konularla karşılaşır. Dimağlar çarpılır.

Ağerkil ailede fertler, yalıtık bir biçime sokuldukları için dış dünyanın tüketim ve beğeni taarruzlarına tamamen açık hale gelirler. Ailedeki benlikler, kolaylıkla yönlendirilir. Otoritesiz ve özgürce yaşama yanılgısı içindeki kişiler, aile benliklerinden çıkıp tamamen piyasa fertlerine dönüşürler. Otorite ağdır, keyfince benlikleri pazarın sürülerine çevirir. Ataerkil diye bağırıp duranlar, sadece dikkatimizi dağıtıyorlar. Sürüleşmeyi kolaylaştırmak için.

Ergün Yıldırım, Star