Esselâmü aleyküm.
İstanbul’a döndünüz, değil mi?
(Geçen hafta, Av. Ahmed Arslan ile birlikte bir Avrupa seyahatine çıkan ve Carlos’u da ziyaret eden Av. Güven Yılmaz, Carlos’u doğruluyor.)
Seyahatiniz iyi geçti mi?
(Av. Yılmaz, seyahatlerinin iyi geçtiğini, herhangi bir problem yaşanmadığını söylüyor.)
Ne kadar kaldınız Almanya’da; bir hafta mı?
(Av. Yılmaz, beş gün kaldıklarını söylüyor.)
Ya Fransa’da?
(Av. Yılmaz, Fransa’da sadece bir gün kaldıklarını söylüyor.)
Eşim Isabelle’i görmeye gidemediniz sanıyorum; sizden herhangi bir şey almamış.
(Av. Yılmaz, Isabelle hanıma sadece bir e-posta gönderebildiğini söylüyor.)
Ben de öyle düşünmüştüm zaten; yoğun bir programınız vardı çünkü.
(Av. Yılmaz, Isabelle hanımın sağlığının nasıl olduğunu soruyor Carlos’a.)
Çok hasta; bronşit olmuş. Bu yüzden tam üç hafta ziyaretime gelemedi. Derken, geçen Çarşamba günü gelebildi de böylece yeniden görüşme fırsatı bulduk. O gitti ama bu defa da ben bronşit oldum.
(Av. Yılmaz, geçmiş olsun diyor Carlos’a.)
Fransa’da bir salgın var şu ân. Soğuk algınlığına karşı aşı olmuştum gerçi ama bu hastalık başka tabiî; bronşit… Sabredeceğiz artık…
Kumandan Mirzabeyoğlu nasıl?
(Av. Yılmaz, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun iyi olduğunu, Carlos’un kendisine gönderdiği hediyeden çok memnun kaldığını ve Carlos’a hem selâm söylediğini hem de hediye için teşekkür ettiğini söylüyor.)
Hediyemin boyu çok küçük değildi, değil mi?
(Av. Yılmaz, boyunun tam geldiğini söylüyor.)
Tamamdır; harika, harika.
Cumhurbaşkanı Erdoğan nasıl peki?
(Av. Yılmaz, Carlos’un Erdoğan’a iletilmek üzere gönderdiği hediyeyi henüz Erdoğan’a teslim etme fırsatı bulamadığını, inşallah gelecek hafta bunu gerçekleştireceğini söylüyor.)
Biliyorum, biliyorum. Bunun için sorumlu bir insanı görmek isteyeceksinizdir muhtemelen. Mesele değil; aceleye de gerek yok zaten.
Bu arada, Yunanistan’da gerçekleşen değişim çok ilginç, değil mi?
(Carlos, 25 Ocak 2015 günü Yunanistan’da yapılan ve Radikal Sol İttifak Partisi SYRIZA’nın kazandığı, başbakanlığı da SYRIZA lideri Aleksis Çipras’ın devraldığı erken genel seçimlerden bahsediyor.)
Bu, Türkiye için de iyi olabilir. Çünkü Yunanistan Komünist Partisi’ndeki insanlar, iyi insanlar olmalarına rağmen, çok ama çok dogmatiktirler ve kendileriyle herhangi bir anlaşma yapmanız mümkün değildir. Yunanistan’daki durum henüz net olmamakla beraber; SYRIZA ise, devrimciler tarafından değil, reformcu sol kanat tarafından, reformcular tarafından oluşturulmuştur.
(Av. Yılmaz, SYRIZA liderinin Rusya’yı da desteklediği bilgisini paylaşıyor.)
Sadece Yunanistan’daki yeni hükümet değil, hepimiz Rusya’nın yanında olmalıyız. Mesele, “Komünist Rusya” değil zaten. Rusya, dostumuzdur bizim. Tarihî olarak, düşmanımız değillerdir.
Bizim düşmanlarımız, İngiltere’dir, Fransa’dır, NATO ülkeleridir, elbette ABD ve İsrail’dir. Rusya ise, bizim dostumuz olabilir. Kaldı ki, Erdoğan’ın bile iyi ilişkileri vardır Rusya’yla; siz de biliyorsunuz.
Bu bakımdan, henüz herşey çok net olmasa bile, şayet Yunanistan Avrupa Birliği’nden ve NATO’dan çıkarsa, bu harika olur kuşkusuz.
Zira, İspanya’daki Albacete NATO üssünde meydana gelen ve Fransız Hava Kuvvetleri’nin en iyi pilotlarının öldüğü uçak kazasını biliyorsunuz.
(Carlos, 26 Ocak 2015’te bir Yunan F-16 savaş uçağının üsteki bir hangara düşmesiyle yaşanan ve iki Yunan pilotuyla beraber dokuz Fransız hava kuvvetleri subayının öldüğü kazadan bahsediyor.)
Çeşitli NATO ülkelerinden gelen başka birçok subay da yaralanmıştı aynı kazada. Ne demeye ve hangi düşmana karşı hepsi bir araya gelmiş peki? Kime karşı eğitim yapıyorlardı orada? Niçin olacak; Afrika’ya gidip müslümanları bombalamak için; Ürdün’e gidip, oradan müslümanları bombalamak için! İnanılmaz bir hâdise bu!..
Eğer Türkiye ve Yunanistan NATO’yu terkeder ve onca parayı lüzumsuz yere kitle imha silâhlarına harcamayı bırakırsa, asıl o zaman paralarını ülkelerini savunmak ve korumak için harcayabilirler. Yozlaşmamışlarını kastediyorum elbette; artık daha fazla jandarma ve polise sahib olabilir, bunlara daha iyi ücretler ödeyebilir, silâh bakımından da daha iyi teçhizatlandırabilirler onları. Sınırlara göz kulak olmak üzere daha fazla helikoptere sahib olabilirler aynı şekilde. İyi de olur doğrusu. Türkiye ve Yunanistan’ın öyle bir düşmanı mı var da, gidip diğerleriyle birlikte eğitim görsünler orada?..
Dua edelim de bazı gelişmeler olsun.
(Carlos, Yunanistan’ın yeni başbakanı Aleksis Çipras’ın devrimci bir insan olmadığını ve yalnızca bir reformcu olduğunu; bu bakımdan, her reformcu gibi tavizler vereceğini ve muhtemelen Avrupa Birliği’nden ve “euro”dan da çıkmayacağını söylüyor…
Şayet Türkiye de Yunanistan gibi Avrupa Birliği’ne katılmış ve şimdi onlar gibi “euro” kullanıyor olsaydı, Türkiye’nin de berbat bir durumda olacağını; eğer bugün Türkiye diğer Avrupa Birliği ülkelerinden daha iyi ekonomik ve malî bir durumda ise, bunu “euro” para birimi içerisinde olmamasına ve para politikasını tamamen bağımsız biçimde belirleyebilmesine borçlu olduğunu vurguluyor…
Bu arada, Yunanistan’da tuhaf bir politik tezad yaşanmakta olduğunu ve yepyeni bir vatansever sağ parti kurulduğunu; herşeye ihanet eden klasik sağdan bıkmış bu insanların –ki liderinin de sağ bir hükümete kızıp istifa etmiş eski bir bakan olduğunu ekliyor-, ilerici hükümetlerin gerçekleştirdiği sosyal ve ekonomik değişimlerinin önünde barikat olan tutucu klasik sağın aksine, şimdi tarihte ilk defa olarak ilerici bir rol oynayacaklarını ve yeni rejimin geriye dönüş anlamına gelebilecek tavizlerini engelleyici fren rolü göreceklerini ifâde ediyor…
Komünist Parti dahil olmak üzere, Yunanistan meclisindeki diğer solcu teşkilâtların da yeni hükümetin doğru politikalarına destek vermelerini umduğunu belirtiyor…
Yunanistan’da yaşanan gelişmelerin, Türkiye’nin de çıkarına olabileceğini vurgulayan Carlos, İzmir’den göçmüş, şimdi hem Yunanistan’da hem de dünyanın her yerinde yaşayan ve damarlarında kısmen Türk kanı taşıyan göçmen Rumların Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı “allerjik” yaklaşımlarının bir problem teşkil edebileceğini; benzer bir “allerji”nin Yunanistan’dan göçmüş Türklerde de bulunduğunu; her ne olursa olsun, Yunanistan’daki değişimlerin iyiye işaret olduğunu söylüyor…
Yunanistan’ın bugün Almanya tarafından malî olarak sıkıştırıldığını; ancak aynı Almanya’nın, II. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’da Nazilerin işlediği suçlar ve Yunanistan’a verdikleri zararlar dolayısıyla resmen çok büyük bir tazminat cezasına çarptırılmasına rağmen, şimdiye dek bunun tek kuruşunu bile ödemediğini; ancak II. Dünya Savaşı sırasında mevcut bile olmayan İsrail’e, bu tarz bir cezaya çarptırılmadıkları hâlde, yüz milyon dolardan fazla para ödediğini; böyle olunca, Frankfurt’taki Avrupa Merkez Bankası’nın bankerleri adına Almanya tarafından tarafından sıkıştırılan Yunanistan’ın da, “tamam, para mı istiyorsunuz; öyleyse borcumuz karşılığı olarak siz de bize olan tazminat borcunuzu Frankfurt’taki merkez bankasına yatırın!” diyebileceğini vurguluyor…
Hastalığı sebebiyle konuşmakta zorlanan Carlos, Ukrayna’daki duruma da kısaca temas ederek, daha önce BARAN için teferruatlıca anlattığı çerçevede, oradaki Tatarların yanlış yaptığını ve Türkiye’nin de bu bakımdan dikkatli olması gerektiğini söylüyor…)
Ekonomik anlamda kuvvetlenmiş bir bölge gücü olarak öncü bir Türkiye’nin varlığı, hem Akdeniz ülkeleri ve hem de Filistin’in kurtuluşu bakımından hepimiz için iyi olacaktır.
Avukatım Ahmed Arslan’ı ve Kumandan Mirzabeyoğlu’nu sımsıkı kucaklıyor; Venezüellalı eski gerillaların yıldızlı kırmızı beresini Kumandan Mirzabeyoğlu’na gönderiyorum.
Allahü Ekber.
Baran Dergisi 421. Sayısı