Yeni dünya iyiler ve kötüler diye ikiye bölünüyor hızla. Tanımlamak ya da ayrıştırmak için kullandığımız diğer bütün kavramlar ikincil hale gelmiş durumda. Artık iyiler ve kötüler ve belki çemberi daha da genişletirsek iyilerden yana olanlar kötülerden yana olanlar var. Terör devleti israil, bir yandan tarihte görülmemiş zulümler işlerken, bir yandan da hiç istemeyeceği bir başka şeyi yapmış oldu; kötülüğü, yıllardır üstü el çabukluğu, algı oyunları ve medyatik hokkabazlıklarla örtülen katıksız kötülüğü herkesin fark edeceği, teşhis edebileceği biçimde açığa çıkardı. Hem de bir daha asla üstü örtülemeyecek biçimde…

Açlık bedenlerimizi ve zihinlerimizi mahvediyor Açlık bedenlerimizi ve zihinlerimizi mahvediyor

Hepimizin içinde, bizi kötülüğe doğru çeken bir şeyler var, onlarla başa çıkabildiğimiz oranda ‘insan’ olmaya yaklaşıyoruz. Yani içimizde kötülüğe dair bir şeyler olması bizi doğrudan kötü yapmıyor, bunun için yine içimizde potansiyel olarak bulunan iyilikten az ya da çok uzaklaşmamız gerekiyor. Temel yönelimimizin, yani istikametimizin ne tarafa doğru olduğu önemli… İstikametimiz iyiliğe doğruysa iyiliklerimiz çoğalıyor ve içimizde çoğunluğu sağlayarak bizi ‘iyi insan’a yaklaştırıyor, aksi olursa da içimizdeki ‘kötü insan’ bu mücadeleyi kazanıyor. İstikametimiz iyiye doğruysa zaman zaman kötülüğe meyletsek de bu kötü gidişe teslim olmadığımız sürece hatalarımızdan pişman oluyoruz. Yani içimizde iyilikle kötülüğü yerli yerine koyabilen melekeyi bütünüyle hiç kaybetmiyoruz. Muhasebe kabiliyetini kaybedip kötülüğü alışkanlık haline getirenler içinse tablo giderek kötüleşiyor. Küçük bir leke olarak başlayan kötülükler, nedametle temizlenmediği için kalp günden güne kararıyor ve üstü örtülen iyilik duygusu yerleşik hale gelen gafletin bir neticesi olarak bir daha geri alınamıyor. Allah lütfetmedikçe…

Yeni dünyada Gazze iyilikle kötülük arasında bir turnusol kâğıdı artık… Gazze’nin yanında olmak sadece iyi olmakla değil, kötülüğe teslim olmamakla da aynı anlama geliyor. Çünkü her şey aşikâr, iyi belli ve kötü de belli, bunu sadece kendini kötülüğe teslim edenler göremiyor. Ve bu onların kötülüğünü apaçık ortaya çıkarıyor. Nereye giderlerse gitsinler, hangi yaldızlı sözlerin ardına saklanırlarsa saklansınlar, kimin desteğini yanlarına alırlarsa alsınlar bu yafta boyunlarında hep asılı duracak. Kendilerine nedamet lütfedilmediği sürece!

Ortada bir yangın varken, soykırım soykırımcı tarafından hiçbir engel tanımadan pervasızca sürdürülürken, her gün onlarca masum beden üstüne tahrip gücü yüksek bombalar atılıp şehit edilirken ve bizler yine böyle çaresiz olan biteni izlerken, kötülerin planlarını bozacak büyük hesap adım adım işliyor bir yandan. O hesap bütün karanlık hesapları boşa çıkaracak hesap ve bizim gibi çaresizlerin gayretine de hiç muhtaç değil!

Dünya yeni bir dünya olacak, göğsünü bombalara siper eden Gazze, eski dünyanın ipliğini pazara çıkardı, çıkarıyor. Gazze adalet hissini yitirmemiş her ‘insan’ için, bulunduğu yer, ayağını bastığı zemin neresi olursa olsun umudun adıdır. Ve birbirinden habersiz milyarlarca kötülüğe teslim olmamış dünyalıyı birbiriyle tanıştırmış, kaynaştırmış, ortak bir değerler kümesinde birleştirmiş, birbirini duyar, görür, anlar hale getirmiş ve yakınlaştırmıştır. Bombalar, banknotlar, medyalar, karanlık yapılar kötülerin elinde olabilir ama şu günden sonra dünyanın en büyük gücü ‘iyilik’e inancını tazelemiş bu büyük çoğunluktur.

Yeni dünyada şimdi her şeyi yeniden konuşmanın zamanıdır; bir daha bu kadar çaresiz olmamak için her birimiz bugünden tezi yok içimizde zaten hazır bekleyen eskimez ‘çare´yi yeniden düşünmenin, yeniden ifade etmenin, yeniden hayatımıza tam teşekküllü olarak yerleştirmenin mesaisine başlamak durumundayız.

Biz ümidi olmayanlardan değiliz, ümidi olmayan ancak sonsuz iyilikte hükmünü kaybedecek kötülerdir.

Gökhan Özcan, Yeni Şafak