En ileri Yahudi entellektüellerinden sayılan (Teodor Herzl) meşhur “Bir Yahudi Hükümeti” isimli eserinin 523’üncü sayfasında diyor ki: Biz gerçek bir milletiz. Eğer düşersek, ihtilâlci bir işçi sınıfı, ihtilal partisinin gedikli zabitleri oluruz. Eğer yükselirsek, paranın kıymeti de bizimle beraber yükselir.

Herhangi bir ifşayı bile menfaatine ve siyasetine göre ayarlayıp fayda bulursa ileriye atan, kendisine zarar getirecek hiçbir sırrını ele vermiyen Yahudi, bu korkunç ifşasile beşeriyte ister istemez kendisini himayeye mecbur olduğuna dair bir nota vermektedir: Bizi düşürürseniz siz zarar edersiniz; zaten içtimaî vahdetinize karşı bir silâh olarak icat ettiğimiz komünizmayı besler, birlik ve muvazenenizi yok ederiz! Eğer bizi yükseltecek olursanız nâzımı olan para haysiyeti de bizimle beraber yükselmiş olur ve bu sayede siz faydalanmış bulunursunuz! Yahudi (Herzl)in notasındki mâna budur. O, demek ister ki, Yahudi, zahirde hâkim milletlerin şahdamarını emen bir kenedir; bu kene koparılıp atılacak olursa damar bütün kanını kaybeder, muhafaza edilecek olursa da kaymağını Yahudi yese bile, damarda kan çoğalır.

(Herzl)in 1896 tarihinde ortaya attığı bu tezin arkasındaki Yahudi plânı iki esasî noktayı ihtiva eder:

1- Dünyada Yahudi olamıyan ve Yahudiliğe zıt temayüller besleyen bütün hükümetleri devirmek...

2- Filistin’de bir hükümet kurmak...

Bugün ikinci maddesiyle gerçekleşmiş bulunan Yahudi plânının ana gayesi sadece 1. maddenin çerçevelediği esastan ibaret olup, öbürü, Yahudi’nin ne kadar arızası olduğunu gösteren ve kâr ve zararı gizlice ödenip namuslu bir dükkân örneği halinde muhafaza edilen göstermelik bir peçeleme oyunundan başka bir şey değildir. Yahudi’nin esasta asla razı olmayacağı ve benimsemiyeceği Filistin hükümeti, gerçekten, her türlü hilekârlığı yapan gizli bir tröstün asla kazanmak üzere acımadığı, sadece ötesindeki gizli faaliyeti setretmeğe yardımcı gördüğü, küçük ve namuskâr bir ticarethane modelinden ibarettir. Filistin hükümeti, aynı zamanda beynelmilel Yahudiliğin büyük ve gizli kurmay heyetlerinin emirinde bir insan deposu vazifesini de görebilir.

Amerika’nın İskenderiye Başkonsolosu (A. Comeron) bir zamanlar Filistin meselesi konuşulurken şöyle demişti:

Bilmek, mümin’i özgürleştirmez, sınırlar Bilmek, mümin’i özgürleştirmez, sınırlar

"Yahudi, Filistin’de, kendi başındaki saçları yer ve kendi hükümetini parçalara ayırır!

Fakat, bu hükümetin iç mânası dediğimiz gibi olunca, onu tam bir Yahudi dehasile yapılmış bir korkuluğa benzetebilir ve böylece Yahudiliğin beynelmilel vasfından hiçbir şey kaybetmek niyetinde olmadığını da, hatta bu niyetini peçeleyebilmek için en iyi vasıta olarak bu hükümeti kurduğunu ve kurdurduğunu ifade edebiliriz.

Yahudi tarihi, devamlı bir göç tarihidir. Bu göç, bazı kuşların iklim değiştirmesi gibi, devamlı menfaat temevvüçterine göre değişen ılık hava sahalarını hedef tutar. Yahudi için vatan ve millet istikrarı ancak menfaat ve istikrarının dairesi içindedir. O, bu kaide yıkılmadıkça değişmiyecek ve yıkılmıyacaktır.

Başka milletlerin hayat vapurları batmadıkça Yahudininki karaya oturmaz. Şimdi de bütün ümitleri Amerika üzerinde düğümlenmiş bulunuyor: 1920 sularında bir Yahudi muharriri açıkça haber vermişti:

Bugünkü Yahudilik, esasta, Amerikan Yahudiliğidir. Yahudiliğin bütün eski merkezleri harp boyunca mahvedildi ve Amerika’ya naklolundu.

Birinci Cihan Harbine göre söylenen bu söz, İkinci Cihan Harbinden sonra büsbütün gerçekleşmiştir. Amerika’daki hululünü tamamile demokratik bünyeye göre ayarlayan ve Amerikalının en canhıraş taassubu hürriyet aşkından faydalanan Yahudi dehası, kendisini o diyardan kovacak ve sürecek olan milli sistem tehlikesinden bugün için emindir. Fakat meşhur milyarder Ford'un hükmüne göre, ruhî hareketler dünyanın etrafında şarktan garba doğru hareket eder ve bir gün (antisemit)ik bu yolla Amerika’ya da gelecektir. Fakat o güne kadar Yahudi plânı acaba ne gibi tedbirler düşünecek ve nefs muhafazasını ne gibi dünya vaziyetlerinden bekliyecektir? Ana sûal budur!

Milyarder Ford'a soracak olursanız, rastlayacağınız herhangi bir Hristiyan’a “Yahudi Kimdir?” diye sorduğunuz zaman hemen şu cevabı alırsınız: “İsa’nın katili!” Fakat Ford, bu propagandanın Yahudiler tarafından yapıldığını, Yahudilerin Hristiyanları öyle bir kanaat beslemekle itham ettiğini söylüyor ve böylece Yahudi dinine gösterilen sevgisizliğin bir Yahudi müdafaası halinde Yahudilerce iddia edildiğini kaydediyor. Yahudilerin maksadı, Hristiyanlarda hiç de böyle bir niyet olmadığı halde, kendilerini dinî bir iftira altında gösterip mazlûmluklarını temine çalışmaktır. Ford bu noktayı, yani Yahudiliğe din bakımından (antipati) beslenmesi noktasını yersiz bulduktan sonra Yahudi nefretini dinden başka bir esasa bağlamak istiyor.

Yahudilerin iddiasına göre, Yahudi nefretinin üç sebebi vardır:

1- Yahudi dinine karşı duyulan vehimler...

2- Mali kıskançlık...

3- İçtimai nefret...

Ford bunlardan birincisini yersiz bularak, biraz ikincisine ve daha ziyade üçüncü debebi doğurucu ruhî ve ırkî farikaya istinat etmek istiyor; ve Yahudi meselesinin hissî sebeplere bağlı büyük bir fikir irfan ve ideolocya davası olduğunu ileriye sürüyor.

Şüphesiz ki, Yahudi meselesi kendisini ırklaştırmış bir ruhun, topyekûn insanlığa karşı giriştiği suikastı bütün tarihi, hali ve istiklâlile anlayabilmek davasıdır.

Rıdvan Balkır, Büyük Doğu Dergisi 8. Sayı, 18 Kasım 1964, s. 10-11