Yarın (11 Kasım Pazar), I. Dünya Savaşı’nın resmî olarak sona ermesinin yüzüncü yıl dönümü. Bu savaşta milyonlarca insan öldü. Ortaçağ’da yapılan savaşlara nazaran insanları öldürmek için modern silahlar kullanıldığı için tesiri çok daha büyük oldu. Yarın Fransa’da savaşı resmî olarak sona erdiren ateşkes antlaşmasının yüzüncü yıl dönümü münasebetiyle bir merasim düzenlenecek. 

I. Dünya Savaşı’nda Türkler ve Türklerin Osmanlı İmparatorluğu çok önemli bir hedefti. Türkler toprakları işgale uğrayan taraftaydı, istilacı tarafta değildi. Yarın Tayyip Erdoğan da, Türkiye’nin cumhurbaşkanı olarak, savaşın sona ermesinin yüzüncü yılı merasimine katılacak. Unutmamalıyız; savaşta Türk imparatorluğu mağlup oldu, bu bir gerçek; fakat Türk ordusu birçok cesaret örneği sergiledi. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı saflarında Mısır’da savaşan, İngilizlerin işgali sonrasında Sina’yı terk etmek zorunda kalan ve daha sonra yaşadıklarını kitabında anlatan Venezüellalı bir general, Türk ordusunda yer aldığını büyük bir gururla anlatıyor. General Rafael de Negolas, Bağdat’ın müdafaasında, Anadolu’nun müdafaasında, işgalci Ermeni çetelere karşı verilen mücadelede yer aldı. Türklere yapılan saldırılar sebebiyle çıkan çatışma ve savaşlarda çok sayıda insan hayatını kaybetti. 

Yapılacak olan merasim ehemmiyetli. Erdoğan eşiyle birlikte resmî olarak bu törene katılacak. Törene katılan diğer önemli devletler yüz sene önce Türklere saldıran, topraklarını istila eden devletler. 

Törene Macron ev sahipliği yapacak. Macron, Batı ülkelerine yaptığı ziyaretlerde ve konuşmalarında bir imparator gibi davranıyor; fakat Batı insanı artık Fransızların kölesi veya tebası değil. Çünkü ABD, Washington ve New York merkezli bankacılık sistemi ve diğer unsurlarla tüm dünyayı olduğu gibi Avrupa’yı da esir almış durumda. Şu an Amerikan başkanı olan Trump, bizim açımızdan ABD tarihindeki en iyi başkan. Amerikan emperyalizmini durdurabilecek bir başkan. Amerikan Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşımış olmasına rağmen bunu ısrarla söylüyorum. 

Bugün dünyanın neredeyse bütün devletleri Amerikan işgali altında bulunuyor. Elbette Çin, Rusya, Kuzey Kore gibi ülkelerin bu durumda olmadığını söyleyebiliriz; fakat bunu Türkiye için söyleyemiyoruz. Türkiye, I. Dünya Savaşı’nın hemen hemen tüm cephelerinden mağlup ayrıldıktan sonra kurulan bir devlet. Bu savaş esnasında ve sonrasında Türkiye’nin birtakım hataları oldu. Mesela Ermeni politikasındaki yanlışlıklar bu hatalardan. 

Birçok defa söylediğim üzere, Türkiye, içeride barış ve huzuru tesis etmek zorunda. Ülke sınırları içerisinde yaşayan tüm etnik ve dinî gruplara tarihî haklarını muhafaza imkânı verilmelidir; bunlardan olan Ermeniler de Kürtler de Türklerden önce bu coğrafyada bulunan milletlerdir. Burada kastettiğim kesinlikle bağımsızlık değil. Evet, Türkiye’deki çoğunluğu Türkler oluşturuyor ve devletin temelinde onlar var. Türkiye’nin geçmişteki büyük gücüne kavuşabilmesinin yolu etnik temelli politikadan vazgeçerek, bilhassa memleketin en kalabalık azınlığını oluşturan Kürtlerle tam anlamıyla barışmasından geçiyor. 

Uluslararası bir güç haline gelebilmek için ekonomi de ehemmiyet arz ediyor ve Türkiye’nin, Siyonistlerin müttefiki olan Amerikan bankacılık sisteminden kurtulması gerekiyor. Ümid ediyorum, bugüne kadar gelen cumhurbaşkanlarının en başarılısı olan Erdoğan bunu da başarabilir. Bunu yapmak zorunda! Bunu yaparken Rusya ve İran ile yakın ilişkiler geliştirmesi, Suriye ve Irak’ın problemlerine ortak olması, sahip çıkması gerekiyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Müslüman Kardeşler ideolojisine yakın bir siyasetçi, Müslüman Kardeşler, Siyonistlerin Araplarla kurduğu ittifak neticesinde Mısır’da iktidardan indirildi ve Sisi cumhurbaşkanı yapıldı. Gazze’de ise Müslüman Kardeşler ideolojisi hâkim ve Siyonistlere karşı Gazze ile dayanışma içerisinde olunması gerekiyor.
 
Allahü Ekber!
 11.10.2018



Baran Dergisi 618. Sayı