'Hayatımızın en derin teknolojik değişimi' olarak tanımlanan yapay zekâ üzerinde yeterince düşünüyor muyuz? Şimdilik üretimde verimi arttıran, insana zaman kazandıran, ağır işlerde ve savunma sanayiinde devreye giren yapay zekânın, yapıp edecekleri- yöneteceği işler konusunda etik ve hukuki sınırlar var mı? Yapay zekâ ile gelecek öngörüsünde insan ne kadar var olabilecek? Bunlar önemli sorular. Lakin şimdilik es geçilen, sorulmayan sorular...

Hatırlayalım: 70'lerden itibaren temposunu ve egemenliğini arttıran, 2000'lerden itibarense değerler ve siyasal düzeyde yaşadığı ve yaşattığı sert kırılmalarla globalizm; COVID-19 sonrası oluşan dijital iletişim ağları zorunluluğu ile küreselleşmenin 'yeni normal'ini üreterek kendini yenilemişti. Irk, din, dil, kültür, ülke sınırı tanımayan ve yüksek etkileşim gücüne sahip dijital ortamlar, artık sanal olmaktan çıkıp, hayatın kendisi olma evresine geçmişti...

Bu arada yapay zekâya yepyeni iş alanlarının açıldığı gerçeğini hep birlikte yaşadık... Popüler bir platform olan Coursera, 2025'e kadar dijitalleşmedeki gelişmelerin binlerce yeni iş alanı açacağını öne sürüyor. Aynı rapora göre; yapay zekâ kaynaklı otomasyonda en çok dönüşecek sektörlerin; ofis çalışanlarını, idari personeli ve hukuk alanını etkileyeceği öngörülüyor.

Yapay zekânın ilk ele geçireceği ve bu açıdan bakıldığında insanın ilk kaybedeceği iş alanları; bütçe analizi, muhasebecilik ve çağrı merkezleri... Uzmanlara göre; yapay zekânın insanlara göre en büyük avantajı, büyük miktarda veri içinde, inanılmaz derecede ince detayı, hatasız tespit etme yeteneği... Yapay zekânın profesyonel iş hayatında bu kadar hızlı ilerlemesi sonucu, ister istemez o sahada çalışanlara yeni eğitimler vererek, yapay zekâya ayak uydurmalarını sağlamak gerekiyor, diye de ekliyorlar. Günümüzde bankacılık, otomotiv, sigorta ve üretim gibi birçok sektörde yapay zekâ teknolojileri kullanılarak iş süreçleri daha verimli hale geldi. İş akışının otomatize edilmesi, müşterilerin bireysel tercihlerinin özelleştirilmesi gibi kullanım alanlarının yanı sıra kimin işe alınacağına, kime ne kadar kredi verilebileceğine karar verme süreçlerinde yapay zekâ teknolojileri kullanılmaya başlandı bile...

Yapay zekânın hukuk alanında kullanılması konusunda öncülüğü ise Çin üstlenmiş durumda. Nüfus yoğunluğu ve dolayısıyla dava çokluğu sebepleriyle 2016'dan bu yana hukuk alanında yapay zekâdan yararlanmanın yollarını arıyordu. İlk başta davaya ilişkin delillerin sunumu ve karar- içtihat araştırma konusunda yardımcı olan yapay zekâ sistemleri, 2019'dan bu yana davalara yardımcı hâkim olarak destek oluyorlar. Davaların açılması, işleme konulması gibi işler sanal bir hâkim tarafından gerçekleştiriliyor artık...

Yapay zekânın edebiyat alanında boy gösterdiği, roman ve senaryo yazdığı da bir başka felaketli haber... Shakespeare (Şekspir)'in Fuzuli'nin yerine artık kompüterlerin yazdığı cümleleri mi okuyacağız diye soruyor insan... Bager Akbay isminde bir matematik mühendisi kurguladığı yapay zekâya yazı yazmayı, şiir ölçülerini, kafiyeyi öğretmiş, ardından şiirler gelmeye başlamış... Kulak tırmalasa da zaman içinde kendini geliştireceğini söylüyor işin uzmanları. 'Bakmazdı Ressamlar' adlı şiirinden bir dörtlük: 'Susuşlar söyleyin öyleyse, Bakmazdı ressamlar istese, Değersin çiçeğim çimenim, Ormansa nehirse madense...'

Tüm bu öngörülerin arasında insan ne olacak?

Gençler kumar bağımlılığıyla boğuşuyor Gençler kumar bağımlılığıyla boğuşuyor

Kesintisiz ve yüksek iletişim hızı, dijitalleşen yepyeni bir dünyanın kapısını açtı. Karantina koşullarıyla sadece iş dünyasında değil günlük yaşam içinde de kitlesel olarak deneyimlediğimiz dijital dünyanın, giderek tekilleştirdiği bireyleriyiz hepimiz... Sınırlanmışlıkla, sınırsızlık paradoksal şekilde iç içe geçti. Hem tarihte hiç görülmediği kadar içe kapanarak sınırlanmış, hem de tarihte hiç tecrübe edilmediği kadar iletişim aracılığıyla sınırsızlaşmış halde insan... Fakat bu arada, kişilerin özne olmaktan giderek çıktığı, kompüterler ve iletişim ağlarının arasında ilişkisisel bir boyuta indirgendiği, adeta bilgisayar işlevlerinin yansımalarından bir yansıma haline dönüşmesi sorunuyla da karşı karşıyayız. Soru şudur: İnsan fiil yeteneği olan, irade sahibi bir özne midir? Yoksa iletişim ağları arasında edilgen bir sürüklenmeye tabi, yanıp sönen bir yansımadan mı ibarettir...

Hani insan, eşref-i mahlûkattı?

Yaratılmışların en şereflisi olan insan, yapay zekâyı olsa olsa; dünyayı ve insanlığı karartmak ve imha etmek için değil, aydınlatmak ve ihya etmek için kullanır...

Sibel Eraslan, Star Gazetesi