İmâm-ı Rabbâni Hazretlerinin “Yılanlı Kuyu” ve “Yılanlı Kuyudaki İnsan”ı çerçeveleyen yukarıdaki mektubundan sonra, insanın Allah'a muhtaç olduğunu bildiren ayetin tefsirinde şöyle buyuran bir başka İslâm büyüğü:

-"İnsanoğlu Allah'a muhtaçtır. Allah, ezelî ilmiyle bildi ki, insan, beşeriyeti gereğince, su, ekmek vesair dünya sebeblerine ihtiyaç hâlindedir. Bu bakımdan her neye muhtaç olursa bu ihtiyacın hakikati, Allah'a muhtaç olmaktan başka bir şey değildir... Bu hikmetin ihtarı!" "Yılanlı Kuyu"daki insan... Dünyada bütün cehdini ne varsa silip süpürmeye vermiş domuz tabiatlı "tüketici insan"a, bu insanın hayat tarzı yerine, hangi hayat tarzı? Bugün tükenmeye yüz tutan tabiî çevre ve "çevrecilik" diye imdat düdükleri çalan insanlık; önce insanı kirlilikten kurtarmanın imdadını istetebilsek... İbrahim Hakkı Hazretleri'nin, hem ruh ve hem de beden sağlığını ilgilendiren hikmetlerinden birkaç çizgi, anlayana çok şey söyler:

Ey aziz! Bilmiş olasın ki, Allah inayetiyle, kullarına yemek yemenin doğrucasını ve edeblicesini öğretmiş ve Kur'ân'ı Kerim'de "Yiyiniz, içiniz ve israf etmeyiniz. Çünkü, Allah israf edenleri sevmez" buyurmuştur. Bir Kutsi Hadis'te de şöyle buyurmuştur: "Ey Ademoğlu! Ben şeref ve yüksekliği itaat etmeye verdim, insanlar onu sultanların kapısında arıyorlar, nasıl bulacaklar? İlmi açlıkta takdir ettim, insanlar onu çok yemekte arıyorlar, nasıl bulsunlar? Gönül parlaklığını gece uykusuzluğunda buldurdum, insanlar onu derin uykularda arıyorlar, nasıl bulurlar? Ey âdemoğlu! İlim ve ameli tok karınla, gönül parlaklığını derin uykuyla, hikmet ve inceliği çok konuşmayla, ülfet ve dostluğu insanlarla iç içe ve nihâyet benim sevgimi dünya sevgisiyle dolmuş olarak nasıl isteyebilirsin? Öyleyse, ilim ve ameli açlıkta, gönül parlaklığını gece uykusuzluğunda, hikmet ve inceliği sükûtta, dostluğumu ve bana kavuşmayı uzlette, sevgimi ve hoşnutluğumu dünyayı terk etmekte ara. Ey âdemoğlu! Oruç banadır ve onun karşılığını ben veririm. Oruçluya iki sevinç var: İftar edeceği ve bana kavuşacağı ân...

Miraç kandiliniz mübarek olsun! Miraç kandiliniz mübarek olsun!

Hazreti Peygamber dahi, ümmetine şefkat göstermiş ve onlara yemek yemenin edebini öğreterek, tokluğun felâketlerini ve açlığın yararlarını anlatmıştır. Nitekim şöyle buyurdular: "İnsanoğlu kendi karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysa ona, bedenini güçlendirip olgunlaştıracak üç-beş lokma yetişir. Eğer kim yemek şehvetine tutulur, karnını doldurmak isterse, hiç olmazsa üçte birini yemeklere, üçte birini içeceklere, üçte birini de kendine tahsis etsin"... Yine buyurdular: "Tokken yemek, hem hastalık ve hem de haramdır"... Yine buyurdular: "Fazla yemek kötüdür, çok yiyen ve çok uyuyan yerilmiştir"... Yine buyurdular: "Yemekte açgözlülük yapan, katı kalbli, hikmetten nasibsiz ve Hakk'ı unutucu olur"... Yine buyurdular: "Allah bir kulunu sevse, onu bol ve ucuz yemek bulunan yerde bile aç bırakır"... Yine buyurdular: "Hak Teâlânın, yarattıklarından dost seçtikleri aç ve susuz olanlardır. Onları incitenler bedbaht olup yerleri ateştir. Kim onlara hor bakıp küçük düşürür veya davranışlarıyla ve sözleriyle incitirse, onu yegâne intikam sahibi olan Allah, hastalıklara gömerek herkese rezil eder ve geçiminden de mahrum eder"... Yine buyurdular: "Karnı aç ve gönlü kanaatkâr, kalbi zikirde olanın, Allah'ın dostu olduğu açıktır"... Yine buyurdular: "Gerçekten, şeytan, insanın damarlarında kan gibi dolaşır. İmdi, bu yolları açlık ve susuzlukla tıkamak Allah dostlarının işidir"... Yine buyurdular: "En uzun açlık çekeniniz Allah katında en üstününüz, en çok kızılanınız da tembelleriniz olan çok yiyen ve çok uyuyanlarınızdır"... Yine buyurdular: "Aç duranlar hikmet sahibi kişiler olup bedenleri sürekli sağlıklıdır"... Yine buyurdular: "Halktan Allah'a en yakın olan, ahlâkı en güzel, karnı en aç, en susuz ve kalbi en mahzun olanınızdır"... Yine buyurdular: "Allah hep yaratıklarını doyurur da, dostlarını aç ve susuz bırakır"... Yine buyurdular: "Nefsinizi aç bırakın ki, kalbinize irfan nuru doğsun ve gönlünüz hikmet pınarları ile dolsun. Yer ve göktekiler sizinle ferahlansınlar"... Hazret-i Ömer, günde bir öğün yer ve on bir lokma ile yetinirdi.

Ey aziz! Bilmiş olasın ki, Allah dostları şöyle demişlerdir: Yemek içmekten başka nimet bilmeyenin bilgisi az ve azabı çoktur. Mideye düşkünlük anlayışı kısırlaştırır. Mide dolgunluğu da hikmeti siler. Tokluk açlığın kaynağı iken, açlık devanın en yararlısıdır. Her ağrı ve sızıyı getiren tokluktur. Az yemek hastalıkları azaltır. Çok yemekse hem hastalıklara sebeb olur, hem de insanın geceleri rüyâlarını bozar. Sürekli tokluk, birçok illetleri tahrik eder ve hikmetlere perde olur.

Ve yine çok yemek, kalbe katılık ve bedene sakatlık verir. Hak Teâlâ bir kuluna yardım ve ikramda bulunursa, onun karnını yemeklerden, namusunu haramdan korur. Yine Hak Teâlâ bir insana bir ihsanda bulunsa; ona az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı ilhâm eder. Açlık çekmeyen, fikir duruluğunu, tefekkür zevkini bulamaz. Çok yemek, insana zarar; çok uyku ise, kederdir. Az yiyenin elemleri az, sağlığı uzun olur. Sıhhatle mide dolgunluğu, açlıkla da hastalık bir arada bulunmaz. Nefsinde çeşit çeşit yemeklerin arzusunu besleyen kimse, sağlığını bozmak için her türlü hastalığı davet ediyor demektir. Açlık, Peygamberlerin yemeği ve Allah dostlarının bir makamıdır. Açlık, yüksek anlayış cevherinin deryası, hikmet yağmurunun bulutudur. Açlık, ruhların rahatlığı, vücutların genişliğidir. Açlık, lüzumsuz doğan hastalıkların devası, akılların ifâde parlaklığıdır. Açlık, ruhun zevk ve hazzının gıdasıdır, yaralı kalbin şifasıdır. Açlık, sıhhat bahçesinin meyvesi ve namus sıfatının süsüdür. Açlık, atalarının en değerli mirası ve Allah'a ulaşmanın vasıtasıdır. Açlık, her türlü hastalığı defeden güçlü bir silahtır. Açlık, Allah dostlarının temizlik, Allah düşmanlarının ise azab yoludur.

Açlık, ruhun arındırılması ve İlâhî lûtfun doğuş sebebidir. Açlık, hırs ve tamah ordularının kahrı, hayret makamındakilerin zaferidir. Açlık, nefsin uçarılıklarını siler, kalbe duruluk ve hayat verir. Derin bir bilgiyle, o bilgiye isabet ve doğruluk kazandırır.

Açlık, Allah'ı isteyenlerin, ondan başka her şeyden kesilmesidir. Zahitlerin açlığı hikmet, ariflerin açlığı arılık ve doğruluktur. Sevenlerin açlığı Allah'a yakınlık, O'na ulaşmaya yol bulanların ise temizlenmedir. Açlık, nefslere alçaklık ve kalbe incelik verir. Semavî ilmi kazanmada dikkat sağlar. Ârifin hikmet nuru, nice günler açlığın azgın alevlerini söndürür. O ârif bir şey yediğinde, üç-beş lokma ile yetinir. Vesvese, Şeytan'ın tohumudur; ki onun tarlası doyurulmuş karındır.Kim Allah için bir gün aç kalırsa onun kalbinde bir başka hikmet kapısı açılır.

Açlık, ilim ve zekâ keskinliği kazandırır. Tokluk ise, cehaletin ve karanlığın sebebidir. En hoş yemek açlıktır. Nefs düşkünleri açlıktan çok sızlanırlar. Açlık Hazreti Mevlâ'nın has kullarına ziyâfetidir. Tokluk, akıl ve zekânın yitirilmesine sebebtir. Kim nefs hayvanını açlıkla keserse, marifet nuruyla kalbine hayat kazandırır. Deli bile, aç kaldığı zaman akıllanır.

Salih Mirzabeyoğlu, Damlaya Damlaya, İbda Yayınları, s. 106-110