Şahsiyet bir şey olmaktır. Olan şey kuvvetlidir. Kuvvetli maddede ve manada, taarruz eder. Taarruz eden kazanır. Kazanan ezici şahsiyetini hâkim kılar. Şahsiyetini hâkim kılan, mukabil taarruz tehlikesini atlatır. Mukabil taarruz tehlikesini atlatanın etrafında, yalnız manevi esirler, mukallitler ve şaşkınlar güruhu halkalanır. Manevi esirler, mukallitler ve şaşkınlar güruhu etrafında halkalananlarsa, varlık ve hayat istihlakı davasında muzafferlerdir.
1500 yıl evvel: Henüz büyük ruh nesline uzağız, fakat daima şahsiyetliyiz. Tarihin, en buğulu devirlerinden beri, işimiz taarruz...
1000 yıl evvel: Büyük ruh nasibine ermiş ve gerçek şahsiyetimizi pişirme devrine girmiş bulunuyoruz. İstikbal bizimdir.
600 sene evvel: Toprağa ve belli başlı sınırlara bağlı, sabit, tam bir dünya görüşüne sahip ve aslı ruh vahidi içinde şahsiyetli ve devlet ve medeniyet ifadesi; ve bunun ilk yemişi taarruz...
500 yıl evvel: En ileri şahsiyetle en sistemli taarruz iktidarının el ele verdiği mes'ut çağ...
400 yıl evvel: Bütün Doğuyu nefsinde düğümleyen şahsiyetimiz, vecd ve aşk zevali yüzünden gölgelenmeye ve Batınınki parlamaya başlamıştır. Bazı taarruzlarımız ilk hızın eseridir ve neticesizdir.
400 yıldan beri: Her gün biraz daha elden giden şahsiyete karşılık her gün biraz daha gevşeyen hazin bir müdafaa hali... Artık taarruza yer kalmamıştır.
100 yıldan beri: Artık müdafaaya da yer bırakmayan ve son ümidi düşman şahsiyetini körü körüne kopye etmekte aratan bir devir... Bütün hikâye bu kadardır!
Necip Fazıl Kısakürek, Çerçeve 3, s. 130-131, 16 Aralık 1949