İki gerilimli hat var; biri Rusya-Ukrayna diğeri ise Çin-Tayvan. İlk olarak şunu soralım: Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini bekliyor musunuz?
Bunu cevaplamadan önce son birkaç haftadaki gelişmelere bakmamız gerekiyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski “Rusya 1 Aralık’ta darbe yapacaktı, engelledik, açığa çıkarttık!” dedi. ABD İstihbarat Raporu’nda, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği öne sürüldü, askerî yığınak yaptığı ifâde edildi. Rusya da “Tatbikat yapıyoruz.” dedi. Sonra ABD Başkanı Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin görüştü. Görüşme sonrası Ukrayna-Rusya hattında biraz normalleşme oldu. Geçtiğimiz günlerde de Rusya, NATO ile yeni ilişkilerini tarif eden bir anlaşma metni hazırladığını duyurdu. Burada, Yeni Rus-NATO İşbirliği Anlaşması diye bir taslak ortaya çıktı. Bu Rusya tarafının bir metniydi. Dün ise (19 Aralık) özellikle uydularla tesbit edilen görüntüler medyaya yansıdı. ABD medyasında, onbinlerce askerin Ukrayna sınırına yığıldığı uydu fotoğrafları gösterildi. Yaklaşık 98 bin askerin hazır olduğu söyleniyor. Tabiî Rusya da “Bizim Ukrayna’yı işgâl gibi bir gündemimiz yok.” diyor, ancak oraya bir şerh düşüyor, “Yok ama Ukrayna bizi proveke ederse, kışkırtıp sınırımızı ihlal ederse, kırmızı çizgilerimizi aşarsa…”
Çok muğlak bir ifâde değil mi?
Evet öyle. Bence “Burası benim ülkemin toprağı, istediğim yerine askerimi koyarım. Batı sınırlarımı güvenli görmüyorum.” diyor. Biden’a da söylüyor bunu aslında. Dikkat ederseniz, Ukrayna-Rusya krizi iki-üç ayda bir tırmanıyor. Sonra sönüyor, yeniden alevleniyor ve saire… Önümüzdeki günlerde kriz sönecekmiş gibi olacak, Şubat gibi aynı şeyleri yine seyredeceğiz. Gerçi bu sefer hatlar biraz daha gergin, Belarus da işin içinde… Belarus ile Polonya arasındaki göçmen krizinden de bahsetmek gerek. Avrupa’nın 1990’dan beri Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile problemleri var. Lukaşenko için, “Sovyetler Birliği’nden geriye kalan son diktatör” diye bahsediliyor. Ek yaptırımlar, ambargolar… E Belarus’un da 1990’lardan bu yana Rusya ile yakın ilişkileri var. Belarus ile Avrupa Birliği’nin ilişkileri de bir hayli gergin; son seçimlerden dolayı… Kaliningrad, Avrupa’da Rusya toprağı… Belarus da var. Rusya, ikisi için de “taktik silahları yerleştiririm” diyor. Belarus zaten böyle bir talepte bulundu. Bomba taşıyabilen savaş uçakları istedi, hem de nükleer silah…
Rusya ABD’ye nasıl bir mesaj veriyor?
NATO doğuya genişlemeyecek, Ukrayna-Gürcistan NATO’ya alınmayacak, taktik ve stratejik silahlar çevrede konuşlandırılmayacak…
Geçen hafta bir başka haber geldi; “Biden, Ukrayna’ya 200 milyon dolarlık askerî yardımı askıya aldı” diye. Biden, Ukrayna mevzuunda frene bastı! Ukrayna lideri Zelenski diyor ki “ABD verdiği sözleri yerine getirmedi; NATO’ya alacaklardı, Haziran’daki NATO Zirvesi’nde heyecanla bekliyorduk, bizi davet dahi etmediler.” Bu adamları Rusya’nın karşısında soyundurmuşlar, boks eldivenlerini giydirmişler, ringe çıkarmışlar… Arkalarında desteği yok! Dolayısıyla, “yarı yolda kaldık” diyorlar. Buradan görüyoruz. Ukrayna belki yalnız başına olsa, Rusya ile çatışmaya girmezdi. ABD bir hamle yaptı, Ukrayna’yı öne attı; Avrupa Birliği’ni de bu sürece kattı. Geçtiğimiz haftalara bakın, hepsi Rusya’yı tehdit etti. “Ukrayna’ya saldırırsan şöyle olur, böyle olur.” dediler. G7’de, “Rusya’nın ekonomisini hedef alacağız.” dediler. Demek ki, ekonomi hedef alınıyormuş, bunu neden söylediğimi anladınız… “Askerî üslerini, donanmasını vuracağız” demiyor AB, “ekonomisini hedef alacağız” diyor. Rusya’nın ekonomisi büyük yük altında, şu anda enerjiye bağımlı hâlde işleri yürütebiliyor. Enerji gelirine de ABD saldırıyor, petrol fiyatlarını düşük tutarak, Rusya’ya para girişini azaltmak istiyor.
Rusya’nın son süreçte bir Asya-Pasifik açılımı yaptığını da söyleyebilir miyiz?
2014’ten beri Rusya’nın yönü Asya-Pasifik. Rusya, Asya-Pasifik’de yeni bir enerji koridoruna giriş yaptı, Çin dışındaki ülkelerle de ilişkileri geliştiriyor. Geçen hafta Putin, Hindistan’da idi. ABD ve AB’nin hamlesine, Putin Hindistan’da cevap veriyor. Yâni, ABD’nin Hint-Pasifik diye adlandırdığı yeni dönem-bölgede Putin, Biden’a karşı hamle yaptı. Tabir yerindeyse, bu bir satranç oyunu ise ABD’nin çok kilit bir taşını yedi. Rusya ile Hindistan arasında önemli anlaşmalar yapıldı. Yeni bir ticaret yolu açıyorlar deniz üzerinden. Hindistan’ın doğusundaki limanı Chennai’den Rusya’nın uzak doğu limanı Vladivostok arasında ticaret koridoru oluşuyor. Nereye doğru?.. Doğuya… Bu yolun yarısı Çin’in egemenlik sahasına yakın yerden Güney Çin Denizi’nden geçecek. Tayvan Boğazı dediğimiz yerlerden geçecek… Dolayısıyla, orta belki de kısa vadede Rusya, Çin ile Hindistan’ı bir araya getirecek… Belki Kuşak ve Yol, Chennai-Vladivostok ticaret koridorunda yeni ortaklıklar çıkacak. ABD, Hindistan ile beraber dursa da, tam güvenmiyor. Güvenmediği için AUKUS’u kurdu. AUKUS’ta Hindistan yok, Japonya da yok! Anglofon ülkeler var, yâni İngilizce konuşan... Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD var. ABD, İngiltere bir olup, bir gecede Avustralya’yı nükleer güç hâline getirdi. Nükleer denizaltı, uçak, füze her şeyleri verilecek… Şu anda Avustralya kıtasında ABD’nin askerî üs yaptığı söyleniyor. AUKUS, Hindistan’ın içinde bulunduğu ve Asya’nın NATO’su olacak denilen QUAD’ın alternatifi oldu. ABD, Hindistan’ı devre dışı bırakan bir yere geldi. Rusya Afganistan, Pakistan, Hindistan ve hatta Çin’i bir düzlemde bir araya getirmek istiyor. BRIC var, Şangay İşbirliği Örgütü de var. Zemin çok. Putin ayrıca Taliban’ı “terör listesi”nden çıkaracağını söyledi. Çin ile Pakistan’ı bir araya getirirse Rusya, Hindistan’ı da getirebilir. Hindistan-Rusya ortaklaşa füze üretme plânı içerisinde; bu füzeyi de Vietnam’a satmayı düşünüyorlar. Bu da demek oluyor ki, bir sonraki halka Vietnam. Bu şunu gösteriyor, ABD’nin Hint-Pasifik stratejisi neredeyse çöktü.
Hindistan, bizim gibi S-400 almasına rağmen Rusya’dan bizdeki kadar krize sebep olmadı.
Çok tartışma yaşandı. ABD, alternatifler üretse de Rusya’nın avucuna almaya başladığı Hindistan’ı tamamen kaybetmek istemiyor. Senato üyeleri yasa tasarısı hazırladı; “Hindistan’ı muaf tutalım CATSA’dan” dediler. O zaman da, “Türkiye alamaz çünkü NATO üyesi” diye mazeret sundular.
Bir de Tayvan meselesi var… ABD, Çin ile restleşiyor.
Geçtiğimiz günlerde Japonya’nın eski başbakanı Shinzo Abe, “Çin, Tayvan’a müdahale ederse, Japonya da ABD ile beraber buna kayıtsız kalamaz.” dedi. Çin muazzam bir tepki gösterdi! Dışişleri Bakanlığından, “Tayvan kırmızı çizgimizdir, oraya uzanan elleri kırarız, Tayvan’ı Çin’den koparmaya çalışanların kafasını ezeriz.” diye açıklama geldi. Dışişlerinden ilk defa böyle sözler geldi. Çin eski Çin değil, meydan okuyor. Sadece Çin’in değil, Kore Yarımadası’nın da Japonya ile problemleri var. Japonya’nın imajı iki Kore’de de iyi değil. Güney Kore, Kuzey Kore’ye “hâlâ savaş hâlindeyiz, barış imzalayalım” çağrısında bulundu. Peki Kuzey Kore buna ne dedi? “Takdire şayan bir açıklama” cevabını verdi… Çünkü ortak düşman var, karşıda, yükseliyor; Japonya!.. Bunlar Türkiye’ye pek yansımıyor. Bizde gündem o kadar çok ki, her tarafımız mesele, orayı göremiyoruz.
Tayvan’a dönersek, bir devlet değil. 8-9 Aralık’ta Demokrasi Zirvesi yapıldı. Buraya demokratik olduğu iddia edilen sürüsüyle devlet davet edildi. Türkiye, Azerbaycan, Macaristan, Çin, Rusya, İran vesaire ise davet edilmedi. Pakistan da davet edildi, Pakistanlılar reddetti katılmayı. Çok onurlu bir davranış bu bence. “Washington’a yakınsanız, politikalarını beğeniyorsanız, rejiminiz ne olursa olsun, darbeylede gelseniz fark etmez, gelin!” Mısır da gitti zirveye. ABD ile uygunsanız, demokratiksiniz! Eski ABD Senatörü John McCain, “bizim değerlerimiz çıkarlarımız, çıkarlarımız değerlerimizdir” diyordu. “İnsan hakları ve demokrasi ABD’nin millî çıkarıdır” ne demek?.. “İçişlerine müdahale ederim, dayatırım, silah olarak kullanırım!” mesele bu. Sen, Tayvan’ın uluslararası çapta Çin’in adası olduğunu kabul ediyorsun, adamı bağımsız bir devlet olarak da zirveye davet ediyorsun. Örnek, Edirne’yi alıp ülke gibi bir platforma davet ediyorsun…
Çin’in Tayvan’ı işgal plânı var mı?
Çin, Tayvan politikası için “barışçıl birleşme”yi öne sürüyor. Yâni, “kavga-gürültü etmeden birleşelim.” diyor. Misafir akademisyen olarak Tayvan’da bulundum. Tayvan’ın kırsalı Uzak Doğu; metropolleri ise sanırsınız küçük New York… Çin’de de bulundum. Çin ile Tayvan’daki insan profili bambaşka. Eğer Çin, Avrupa’da yer alsaydı nasıl bir ülke olurdu, diye sorsaydınız, Tayvan’a gidin bakın derdim… Bambaşka bir yer. Halbuki Tayvan’da bir nesil önce herkes Çin’den gelen insanlardı. Herkes Çince konuşuyor, hepsi Çinli. Halk Çin ile savaş istemiyor. Tayvan’daki öğrenciyle konuştuğunuz zaman, “Benim babam, dedem Çin’den gelmiş. Dedemin ailesi de Çin’de köyde, hâlâ akrabalarımızla konuşuyoruz.” diyor. Tayvan’da Demokratik İlerleme Partisi var, diğer ana parti de Çin Milliyetçi Partisi… ÇMP dünyanın en eski, etkili partilerinden biri. 1911’de Çin’deki cumhuriyetçi devrimi gerçekleştiren parti. Sonra Tayvan’a geçtiler. DİP ise Tayvan için yeni-bağımsız bir tarih yazmaya çalışıyor. “Tayvan diye bir ulus var!” diyorlar. Halbuki Tayvan, Çin’dir. Çok uzun mesele… Evet, Tayvan 1971’e kadar Birleşmiş Milletler’de vardı. Niye vardı? Tayvan orada bir devlet olarak değil, Çin ana karasını temsil eden hükümet olarak BM’de vardı. 1971’de Tayvan çıkarıldı, Çin Halk Cumhuriyeti alındı.
Uluslararası hukukta “üstü kapalı tanıma” dediğimiz bir şey var. Uluslararası platformlara bu tip siyasi birimler davet edilerek, üye edilerek bir şekilde devletleştiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü gibi platformlara katılım ile “üstü kapalı tanıma” yapılıyor. Yâni, devletlerin katıldığı yere Tayvan’ı soktuğun zaman, dolaylı yoldan tanımış oluyorsun. Bu Çin’in bütünlüğüne karşı bir hamle olarak görülüyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya yahut da Çin’in Tayvan’a askerî müdahalesi diğerini tetikler mi? Çin Tayvan’a saldırırsa, Rusya da fırsattan istifade Ukrayna’ya saldırır mı yahut tam tersi mesela?
Rusya, Ukrayna’yı ne kadar istiyor? Bence Rusya’nın asıl isteği Karadeniz ve boğazlar… Karadeniz’deki hakimiyeti almak istiyor. Ne doğuda Gürcistan ne de batıda Ukrayna’nın ayak bağı olmadığı hâle gelmek istiyor. Türkiye’nin de “dostu” olduğu, bu yüzden de Karadeniz’de ayak bağı olmayacağı bir Karadeniz sağlandı gibi… Karadeniz’e rahat rahat girip çıkıyor Rusya. Akdeniz’deki askerî gücünü, bizim buradan götürüyor. Sivastopol’daki Karadeniz filosunun bulunduğu deniz üssünü bir zamanlar kiralıyordu Rusya… Kırım’ı alınca buraları elden geçirdi, boğazlardan geçebilecek askerî gemiler inşa etmeye başladı. Oradan kanallar aracılığıyla Hazar’a kadar götürebiliyor bunları. Yâni, ABD’nin bir endişesi de bu. Rusya Karadeniz’de sağlamlaşırsa, Ege’de, Akdeniz’de ve Ortadoğu’da etkili olabileceğini biliyor ABD. Rusya da bu yanda gürültü çıkarırken, sessiz sedasız Asya-Pasifik’te muazzam işler yapıyor. Vietnam ile enerji işbirliği yapıyor. Güney Çin Denizi’nde, Çin’in rızasıyla Vietnam sahasında doğalgaz-petrol arıyor. Yeni gelen haberlere göre, Filipinler de Rusya ile çalışmak istiyormuş. Rusya adım adım, Asya-Pasifik’te güçleniyor. Rusya ekonomisi kötüyken bu işleri nasıl yapıyor? Tabiî arkada ismi belli destekçisi var Çin… Sermaye Çin’den, askerî kuvvet Rusya’dan. Ortaklar. Orta Asya ve Güney Çin Denizi’nde son zamanlarda çok büyük tatbikatlar yapmaya başladılar.
Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele alması, ABD’nin çekilmesi, bana sorarsanız en çok Rusya’ya yaramıştır. Rusya tekrar Orta Asya’ya döndü. Ağustos 2021, Rusya’nın Orta Asya’ya döndüğü tarihtir. Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri yüzlerini Rusya’ya döndü. Afganistan’ın çıkaracağı istikrarsızlık var, ABD’nin de hiçbir taahhüdünün arkasında duramadığını gördüler. Canlı örnek Afganistan’dı. Rusya kolektif güvenlik anlaşmalarıyla şu anda emin adımlarla Orta Asya’ya döndü. Evet, eski Sovyetler Birliği olmaz ama “güvenlik” açısından tekrar buradaki ülkeleri bir araya getirecek gibi. Türk Devletler Teşkilâtı kurduk, orada bile “Moskova ne diyor?” deniliyor.
ABD yalnız kaldı. Rusya’yı gösterip, Avrupa’yı yanına çeken bir ABD var. Ama Avrupa’ya enerjiyi zaten Rusya veriyor, bu bir silah. İngiltere ve Almanya, Rusya’ya karşı her türlü askerî çözüme karşı çıkıyor. Eski Sovyet cumhuriyetleri istiyor ama, Polonya mesela. NATO’ya ve AB’ye giren eski Sovyet cumhuriyetleri her türlü Rusya aleyhindeler. Amaçları da geçmişin hesabını sormak, Rusya’dan intikam almak. NATO da kolayca gidip Rusya ile hesaplaşacaktı sanki. O kadar kolay değil, NATO bir kere öyle bir yapı değil. NATO’nun gidip, Ukrayna’nın arkasında duracağını düşünmüyorum. Putin de bunu biliyor.
Teşekkür ederiz.
Ben de teşekkür ederim.
Baran Dergisi 780. sayı