Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun teklifi vardı ya; “Yeni dünya düzeni kurulacaksa buradan başlasın” diye. Neden olmasın? Bunu da hedeflememiz lâzım. Bir kıvılcım lâzım.
2023'ün ilk yarısında “dünyanın en zengin insanları”nın servetleri toplam 852 milyar dolar arttı. Kapitalist düzenin “haham”ları servetlerine servet katarken, BM raporuna göre, geçtiğimiz sene bir milyara yakın insan açlıkla karşı karşıya kaldı. 2021’de küresel borçlar 300 trilyon dolar iken, 2022’de ise 299 trilyon dolara geriledi. Gelir adaletsizliği hat safhadayken, milyarderler “düzensizlik düzeni” içinde faiz ve vurgunculukla parsayı topluyor. Savaşlar, gıda krizleri, ferdî ve içtimâi bunalımların hepsi esasında Sâmîri’nin bekçilerinin elinin altından çıkıyor; öyle yahut böyle. Dünya tek çıkış yolu, pirüpak ve tastamam İslâm’ın emir ve yasaklarını vazeden İslâm’a muhatap bir anlayış. İktisattan sanata, hukuktan edebiyata, fertten cemiyette her şeyin ölçülerini tek tek ortaya koyan bir dünya görüşüne… Akademisyen Melih Oktay ile bu hususları kapsayan bir mülâkat yaptık.
Mevcut sistem ile nereye kadar?
Bu sistem yıkılmadığı sürece bu devran böyle gider… Bütün fikre dayalı bir zekât sistemi dünyada inşa edilmedikçe, inşa edemediğimiz sürece küresel çapta bu tür adaletsizlikler vuku bulacaktır.
Evet de, böyle bir sistemin inşa edilmesine müsaade ederler mi ki? Elleri mazlumlarınkinden daha kuvvetli bunların!
İşte bu ASELSAN, Bayraktar gibi Türkiye’nin savunma alanında attığı adımlar bu yüzden önemli. Bizim her alanda kendimizi geliştirmemiz lâzım. Özellikle savunma ve taarruz alanlarında… Bir de gerekli olan şey ittifaktır… İttifak kurulmalı düşmana karşı. Mesela, Mısır’da İhvan varken, Muhammed Mursi’yle güzel dayanışma oluyordu. Mursi, bizim için çok önemliydi. Onu baltalarılar işte darbeyle baltaladılar… Şimdi de Taliban yönetimindeki Afganistan İslâm Emirliği olabilir. Bu ittifaklar geliştikçe, cazibe noktası olur Türkiye. Mursi’yi indirerek bu işi baltaladılar mesela, önemliydi bizim için. Yâni irili-ufaklı ittifaklarla mevcut iktisadi sistemle ve koruyucularıyla savaşa girmek lâzım.
Evet, Türkiye’nin savunma alanında yaptığı işleri destekliyoruz.
Kesinlikle. Yoksa dediğiniz gibi, bu finans sisteminin koruyucuları, Müslümanca yaşamanın önünde engel. “Buyurun İslâmî ekonomi düzenini kurun” demezler.
Yâni, adaletin önündeki en büyük engellerden biri de, dünyada adaleti sağladığını iddia eden müesseseler…
Evet, kolay bir iş değil ki.
Küçük ittifaklar…
Küçük ittifaklar kurup bir şekilde baş kaldırmak gerektiğini ifâde ediyorsunuz.
Öyle. Ben ABD ve Avrupa’nın içindeki bazı hareketlerden de ümitliyim. Oralar da karışık. Bu Fransa’daki hâdiselerin (17 yaşında bir göçmen polis tarafından vuruldu ve ülke çapında protestolar yaşandı) arkasında değişik olaylar vardı mesela. Orada bir sürü Müslüman, göçmen falan var… Gerçi bu sistemin koruyucuları da bunun farkında, bu hareketlerin yaşanacağını biliyorlar, bunları kendi mecralarına doğru yönlendirmek istiyorlar. Türkiye’de FETÖ’yü de o yüzden desteklediler ya…
“Kendi içlerinden yıkılabilirler”
Dünyanın hemen her yerinde öyle yahut böyle bir başkaldırı, kaos peyda oluyor. Bunun arkasında yatan temel saik adalete (maddi-manevi) olan hasret mi ki?
Evet, yer yer gözüküyor ve baş veriyor. ABD’deki Müslümanların kendi aralarında bir dayanışması var hele. Hayret edersiniz, ABD’de yaşadığımda gördüm bunu. Bizden daha iyiler sırt sırta verme mevzuunda. Öyle hissettim. Bağları çok kuvvetli. Sanırım o da şundan; biz burada hazır bulmuşuz… Kendi ülkemizdeyiz ya, kıymetini bilmiyoruz sonradan bulmanın, kardeş olmanın… Oradakiler, kardeş olmanın kıymetini çok daha iyi biliyorlar. Özellikle zenciler ve Latinler… Ateşli bir şekilde tutucular, güçlüler. Mecburlardı. ABD’nin onlara yaptıkları, kenetlenmelerine sebep oldu, oluyor. Biz; o, bu, şu diye ayrılabiliyoruz bazen. Onlarda da ayrım var da; işte bu daha fazla tutuculuğa vesile olmuş. Ben bu sistemin ABD’nin yahut Avrupa’nın kendi içindeki bir hareketten yıkılacağını düşünmüştüm. Ama işte bu yüzden de İskoçya’nın başına “ilk Müslüman başbakan” koydular.
Evet, adamın da LGBT destekçisi olduğu ortaya çıkmıştı.
Sus payı yapıyorlar işte, “alın bir Müslüman sizi yönetiyor” diyorlar.
ABD’de de aynısını zencilere yaptılar Barack Obama ile.
Aynen öyle. Teskin edici, sakinleştirici gibi… “Oturun oturduğunuz yerde” ve “İşte namaz da kılıyorsunuz, her hakkınız da mevcut.” demek istiyorlar. Ben yıllardır, Avrupa merkezli bir hareketin ortaya çıkacağını da söylüyordum.
Peki Anadolu?
Ve evet, güzel şeyler Türkiye’den de zuhur edebilir. Neticede tarihî bir tecrübesi de var Anadolu’nun.
Yine de Avrupa’da ısrarcısınız?
Evet, “Küresel İç Savaş Teorisi” diye bir şey var. Şu an dünyada bunun savaşı yaşanıyor. ABD’nin iç savaşla, iç devrimle yıkılacağını düşünüyorum. Eskisi gibi Osmanlı, “Viyana kapılarına dayandı” gibi değil.
Küresel savaş…
Küresel savaş derken, dünya tek bir ülke”, onu zalimce yönetmeye çalışanlar ve buna karşı gelenler” mi demek istiyoruz?
Aynen öyle. Bu tek bir yerdeki büyük bir hareketle bile alevlenebilir. Zamanı geldiğinde kendinden zuhur edecektir. Pıt pıt da dökülmeye başlayacaktır. Şu anda, ABD ve Avrupa’da dipten gelen akımlar var. Bir kıssa vardı; bir kuş, timsahı öldürmek için onun ağzına aşırı hızla giriyor ve içinden parçalıyor ve organlarını mahvedip dışarı çıkıyor. Yâni, buna benzer bir şey Avrupa’da da olabilir ABD’de de. Amerika’da Müslümanların kongreleri falan oluyor. Washington D.C.’ye ABD’nin her yerinden Müslümanlar geliyor. Pazarlar kuruluyor, konferanslar yapılıyor, oralarda olağanüstü şeyler sezdim. Harika bir havası vardı.
“Mevcut sistemin yerine ne koyulacak?”
Faize savaş açıldı, mevcut iktisadî sisteme de saldırıldı diyelim; hatta yıkıldı. Peki yerine ne koyulacak?
İşte mesele bu. Aslında ben bunun üzerine çalışmıştım. Bir manifesto tarzında, kitap olacak bir şey. Aylık Baran’da geçtiğimiz ay bir yazım yayınlandı. Seri olarak devam edecek. (İkincisi Aylık Baran'ın 18. sayısında çıktı) Meselâ dördüncü yazıda belli olacak bu inşallah. Faizin karşısına zekâtı konumlandırdık tamam… Ama zekât da tek başına yeterli olmaz. Bütün fikre dayalı bir dünya görüşü lâzım. Sadece iktisadî alanda değil. İslâm yedek parça dini değil ki, zekâtını sevdim, şurasını sevmedim gibi bir düşünce olamaz. Şeriatın maksatları var ya; sadece malın değil canın, neslin, aklın, dinin korunmasını içerir, bir bütündür. Faiz yasağı var, zekât emri var. E miras hukuku da bunu koruyan bir şey… Modern hukuk ne diyor? Ben öldüm, ana ve babaya hiçbir şey gitmiyor. İslâm hukuku ise, “Ana ve babanın hakkı var” diyor. Öyleyse her miras mevzuunda ana-babanın hakkı çalınıyor. Demek ki sadece birini uygulamayla olacak bir şey değil. İslâm’ın tüm emir ve yasaklarını tatbik etmek gerek. Her sahada. Namaz, oruç… Her şey dahil. Yazımızın dördüncü bölümünde buralara değineceğiz. Tahmin ediyorum bu meseleyi kitaplaştıracağız. Yani bizim teklif eden tarafta olmamız lâzım. Sadece kendi içimize değil, ABD’ye ve Avrupa’ya da. Mesela, Hazret-i İsa Aleyhisselam kendi zamanının tıpçılarını etkilemişti. Peygamber Efendimiz de tüccar idi… İktisad alanında en üst mertebedeydi. Biz de iktisad alanından Batı’yı tesirimiz altına alabiliriz, elimizde harika bir rehber-ölçüler manzumesi var. İslâmî nizamın ikna yoluyla insanlara dokunulabilir. Zaten adamlar da arıyor… Bu topraklardan onlara seslenmeliyiz.
“Faiz, Allah ve Resûlüne savaş açmak demektir”
“Faiz, Allah ve Resûlüne karşı ilanı harptir. Faizciler doğrudan doğruya Allah ve Rêsûlü ile savaşanlardır.” diye buyuruluyor Bakara Sûresi’nde. Ben bunu uzun zaman düşündüm. “Harp” ne mânâya geliyor burada acaba diye uzun yıllar kafa yordum. Bu beni çok etkiledi, içine girdikçe meselenin, “harp” ifadesinin mecazi falan bir şey olmadığını anladım. Bildiğin savaşmak işte bu. ABD, bu zamana kadar verdiği tüm savaşları, faiz sistemi üzerinden kazandığı parayla finanse etti. Anlatabiliyor muyum? II. Dünya Savaşı’nda Almanya ve Japonya yenildi değil mi? Bugün Almanya ve Japonya’nın ticaret fazlası var. Ticaret fazlalığını da dolar üzerinden tutuyor. Gidiyor dolar, ABD bonosu alıyor, ABD'yi tahvil ile ucuza fonluyor. ABD bonosu almak ne demek? Amerika’yı finanse etmek demek. ABD dünyayı borç veren olarak sömürmüyor, borç alan olarak sömürüyor…
Kraliçe arı gibi sanki.
Çok güzel, aynen öyle. Faiz alan da veren de lanetlenir. Böyledir bu. ABD, dünyanın en çok borç alan ülkesi. En çok da ABD bonosunu tutanlar Japonya ve Almanya.
En çok ABD askerinin bulunduğu iki ülke ayrıca.
ABD emperyalizmini faiz-dolar üzerinden tutuyor. Dolar faiz demektir. ABD bonosu dediğimiz şey borç senedidir. Borç senedi üzerinden savaş açıyorlar adamlar dünyaya. Dolara savaş açtığımız zaman aslında mevcut sisteme yara vermiş oluyoruz. Kolay da değil bu.
Dolar karşıtı irili ufaklı ittifaklar var aslında. BRICS ülkeleri (Rusya, Hindistan, Çin, Brezilya ve Güney Afrika) ve Şangay İşbirliği Teşkilâtı (Çin, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan, İran) gibi.
Evet, belki kıracaklar da doları. Bu sefer de bir kötüden, başka bir kötüye geçilecek. Onlar da başka sömürü düzeni. Çin’in içinde olduğu bir sistemden pek hayır çıkmaz. Çin, ABD’yi aratabilir belki de. Onlar da fenâ. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun teklifi vardı ya; “Yeni dünya düzeni kurulacaksa buradan başlasın” diye. Neden olmasın? Bunu da hedeflememiz lâzım. Bir kıvılcım lâzım. Müzikten mi, resimden mi, iktisattan mı artık neyden bahsediliyorsa bahsedilsin, konuyu Başyücelik Devleti’ne getirmek gerek. Oraya bağlamazsak, eksik kalır.
Röportaj: Oğuz Can Şahin
10 Temmuz 2023.