Avrupa’da ekonomik kriz derinleşiyor. Market raflarının boş olduğunu ve akaryakıt istasyonlarında metrelerce kuyrukların oluştuğunu gördük.
Bir dengesizlik var… Bunun ne olduğunu anlamaya çalışalım. Tır şoförü sayısındaki eksikliği bunun sebebi olarak gösteriyorlar. Tabiî ki böyle değil. Sistem, günü kurtarmaya o kadar şartlandırılmış ki olup bitenler göz ardı ediliyor. İnsanlar organize bir şekilde robotlaştı, neyin eksik olduğu belli değil. Salgınla beraber de birçok şey açığa çıktı. “Kral çıplak” cinsinden olaylara şahitlik ediyoruz.
Dengesizlik derken, ne tür dengesizlikten bahsediyorsunuz?
Enerji fiyatlarındaki yukarı hareket niçin öngörülemedi? Bu temel bir sorun. Sistemi, insanları gelişigüzel cevaplarla idare etmek için kullanıyorlar. Bakın, altı ay öncesine kadar enerji fiyatlarının düşmesini engellemek için OPEC devredeydi. Fosil yakıtları, iklim sözleşmesi gibi şeyler konuşuluyor. Bunların hiçbiri aslında devrede değil! Birdenbire enerji sıkıntısı oluyor. Neden? “Aşılar yapıldı, ekonomiler açıldı; talep patladı.” Yahu arz fazlasından endişe ediyordunuz, şimdi ise talep fazla diye şikâyet ediyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. Problem bambaşka, sistemin kendisi. Ölçüm hataları var. Hangi söyledikleri doğru, belli bile değil.
Rusya’nın Almanya’ya yaptığı doğalgaz sevkiyatının azalmasının büyük problem oluşturduğu söyleniyor.
Bıraksınlar. Ben başka bir yerden devam etmek istiyorum. Merkez bankaları, yaklaşık 20-22 yıldır bir daha sıkılaşmamak üzere para politikalarını gevşetiyor… Piyasayı manipüle ediyor… İşin suyu çıktı!.. Merkez bankalarının hem enflasyonu kontrol etmesi hem de balonculuğu sürdürmesi artık mümkün değil. Maliye kökenli baskılar devreye giriyor, enflasyonu önlemeye çalışmak artık olanaksız. Önlemeye çalıştıkça bu şekilde arz sıkıntıları yaşanıyor… Yâni, merkez bankaları iflasın eşiğinde… Balon patlamasın derlerse enflasyon patlayacak, enflasyonu patlatmamaya çalışırlarsa da sistem çökecek! Böyle bir açmaz var. Bunları konuşmazsak, topu taca atmış oluruz.
Dünya kıtlığın eşiğinde, gıda maddelerine ulaşım da giderek zorlaşıyor.
Evet. Ülkemize bakalım, tarım politikaları o kadar kötü ki, neoliberalizm tarımı öldürüyor! Tarımsal teknolojiye sahip olan, GDO’lu ürünleri öne çıkarıyor. Bunu yaparlarken, geleneksel tarımı da katlediyorlar. Bu da arz şoklarını getiriyor. Ayıklasınlar pirincin taşını… Sorun neoliberal politikalar. Teşhisi buraya getirmek kimsenin işine gelmiyor. Tarımı ihmal ettiniz, ekilen toprak giderek azaldı… Arz da kapıya geldi. Para bol olsun ama yetersiz tarım üretimi var!.. Bunun tabiî sonucu fiyatların uçuşa geçmesidir. Bu insanları çaresizliğe iter, sokaklara iter… Neoliberal politikaların iflasıdır bu. Merkez bankalarının da itibarsızlaşması demektir aynı zamanda.
Dünya iflasın eşiğinde dediniz.
Tabiî sistem çöküşün eşiğinde. Enerji fiyatları, tarımsal ürün fiyatları diye görülüyor ama sorunun kökünde ihmal edilmiş ağırlaşmasına yol verilmiş sorunlar var. Böyle bir iflas bekleniyordu nihayetinde. Ama yedek plân ne? Yeni bir düzen kurulacak mı? Hayır, yapılmadı, kurulmayacak… Ne olacak? Kaos! Kaos en çok kimi yıpratır? Finansal sistemi… Finansal sistemin sorunları da kaosu ötelemek için göz ardı ediliyor. Sadece günü kurtarırsan, buraya kadar işte! Dünyanın gerçekleri göz ardı ederek problem üretme şansı kalmadı.
ABD, Çin ve İngiltere gibi büyük devletlerde yaşanıyor bu krizler.
E birbirlerini suçlarlarsa, çözüm üretmezlerse olacağı o. Avrupa ve ABD’de enflasyon yüzde beşin üstüne zorluyor. Çin stoklarını piyasaya dökerek içeride fiyatların yükselmesini önlemeye çalışıyor. Sistemin çöküşünü geciktiremezler. Son 25 yıldır problemleri o kadar ağırlaştırdılar, politik çekişmelerle ciddi problemleri görmezden geldiler, zamanı öldürdüler. Şimdi yapacak fazla bir şey yok. İnsanları sakinleştirmeye çalışarak gidebilecekleri bir yer yok. Sorunun kök problemlerinden birisi de üzerine düşeni yapmayan siyasiler! Görevini yapması engellenmiş bürokratlar var. Merkez bankalarının zamanı değerlendirmemesi var. Sorunların ötelendiği bir düzenden söz ediyoruz. Bu dönem bitti artık.
Peki ne olacak?
25 yıldır dile getirdiğimiz sorunlar. Düzenin taşıyıcı kolonları kırılmaya başladıysa, sistem sorunluysa, yapıyı boşaltıp, yıkacaksınız. Sonra da yenisini yapacaksınız… Bu da insanların ciddi ciddi ihtiyaçlarına hitap etmeli. Yoksa sistemin altındaki herkes yıkılırken yok olur. Kalan şeylerle sancılı şekilde yola devam edilir. Ama bu ne kadar uzun bir sancı olur…
Teşekkür ederiz.
Kolay gelsin.
Baran Dergisi 769.Sayı