Edremit’te yaşanan hadiseye gösterdiğiniz tepki sonrasında, Kemalistlerin İslâm düşmanlığı bir kez daha açığa çıktı. Söz konusu programı kim tertipledi, orada yaşananları birinci ağızdan sizden dinleyebilir miyiz?
2 Eylül’de kaymakamlık ve belediyenin düzenlediği bir program. Programda diğer sivil toplum kuruluşları gibi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin de bir geçişi vardı, başka bir dahli yoktu. Fakat daha sonradan bu işi güya Edremit Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün tertip ettiği söylendi. Sunumu yapan kişiye gösteri yapılacağını protokolün önünde söylediler ve bu şekilde gösteriyi yaptılar. İşin başlangıcı bu. Program kaymakamlık ve belediyenin tasarrufunda gerçekleşti.
20 yıllık Ak Parti iktidarına rağmen resmi bir törende hâlâ Müslümanların ve İslâm’ın aşağılandığı görüntüler ortaya çıkıyor. Bunu neye yormak lâzım?
Bu kirli bir zihniyetin ürünü. Edremit birçok milletin yaşadığı bir yer, Türkiye’nin her tarafından insan var burada. Buradan onlara mesaj verdiler. Yayın korsandır bu arada, programda böyle bir şey yoktu, sadece geçiş vardı.
Sizden başka kimsenin böyle bir manzaraya tepki vermemesi toplumda bunun normal karşılandığını göstermiyor mu?
Biz bu tepkileri her zaman vermeye çalışıyoruz. Daha önce birçok hadisede benzer tepkileri ortaya koyduk; fakat bu sefer gündeme geldi.
Edremit Belediyesi’nin de bir açıklaması oldu, açıklamada; “Belediyemizin Türk kadınını esaret altında gösterecek bir mizansenin içinde yer alacağını düşünmek dahi çok büyük bir saygısızlıktır.” diyor ve ekliyor; “Kaldı ki, söz konusu oyunda Türk kadınına biçilmek istenen esaret zincirinin kırıldığı ifade edilmektedir.” Esasında yaptığı bu açıklamayla onaylıyor sergilenen bu mizanseni.
Belediye bu şekilde mi söylüyor?
Evet.
O görüntülere bakın, sonunda belediye başkanına bir gazeteci arkadaşımız; “Murat Tuna’nın yaptığına ne diyorsunuz?” diye sordu, “Ben anlamadım.” şeklinde bir cevap verdi ve ondan sonra; “Türk kadınının diz çöktürüp zincire vurulduğunu protesto etti.” dedi oradaki gazeteci ve Belediye Başkanı Hasan Arslan son cümlesinde; “Evet olmadı mı, tecavüz de edildi, zincire de vuruldu.” diye cevap verdi. 9. yüzyıldan beri Müslüman Türk kadınına bugüne kadar ne diz çöktürülmüştür ne de zincire vurulmuştur. Biz buna tepki gösterdik. Biz savaşan bir milletiz, bunun için savaşırız. Çeşitli mizansenler zaman zaman köylerde, kasabalarda yahut ülkemizin çeşitli yerlerinde yapılıyor. Mesela Türkmen genç bir kızımıza yöresel kıyafet giydirilir, bileklerine çaput bağlanır ama efeler etrafında zeybek oynamaz, orada 3-4 tane Yunan gavurunu öldürülür, ondan sonra kızımızı oradan kurtarır. Mizansen bu. Ama beş metrelik bir çarşafı ve on metre uzunluğundaki bir zinciri genç kızımıza bağlayıp sokağın, protokolün ortasında yirmi dakika boyunca tutmanın amacı nedir? İslâm’dan ve Osmanlı’dan kurtuluşun mizansenini sergiliyorlar! Bu kirli bir zihniyettir.
100 yıldır biz bunu seyrediyoruz, ne zaman bitecek?
Devam ederse bunları protesto etmeliyiz, edeceğiz.
Sadece protesto etmek yeter mi, bu düzeni değiştirmek gerekmiyor mu?
Bundan sonra devletimizin protokollerle ilgili her şeyi sil baştan yapıp bu tür şeylere artık müsamaha gösteremeyecek duruma getirip yasallaştırması lâzım. Bu son olacak artık.
Okullarda bu mizansen yüz yıldır sergileniyor ve çocuklar İslâm’a düşman olarak şuurlandırılıyor.
Öyle yetiştirildiler ve hâlâ öyle yetiştiriliyorlar. Devletimizin ve milletimizin uyanması gerekiyor artık. Biz orada Allah rızası için Türk kadınının yere diz çöktürülüp zincire vurulmasını bütün ülkeye duyurduk değil mi? Bundan sonra devletimiz tedbirini alsın bu tür mizansenlere okullarda da, bayramlarda da, törenlerde de müsaade etmesin, etmeyecek de. Bu tür şeyler hazırlanıyor ve hazırlanması da lâzım. Yoksa dediğiniz gibi bu çirkefliklerden, rezilliklerden kurtulamayacağız.
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Rica ederim, ben teşekkür ederim.
Baran Dergisi 766.Sayı