Elbette ABD'nin iç sahnesine bakan herkes, Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında ve Demokratların kendi içinde eşi benzeri görülmemiş bir bölünme ve parçalanma durumunun var olduğunu fark edecektir. Demokrat Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleri, Anayasa'nın 25. maddesini devreye sokmak yerine Biden'ın saygınlığını koruyacak bir senaryo ile onun yerine bir başkasını aday yapmak istiyorlar.

Gündüzleri tedirgin geceleri uykusuz geçiren ABD, Cumhuriyetçilerin gelecek seçimde başkanlığı kazanmaları durumunda etkili ve tehlikeli bir olayın eşiğinde olabilir. Beklenen depremin sorumlusunun belki de eski başkan, şimdiki Cumhuriyetçi aday Donald Trump olması gerekmiyor. Çünkü Proje 2025 kapsamında sunulan fikirler, bireyi aşarak ulusa uzanıyor ve teoriden eylem alanına atlıyor. Proje 2025’in, William Kristol ve Robert Kagan'ın doksanlı yılların sonundaki meşhur Amerikan Yüzyılı Projesi'ni (PNCA) hatırlattığını söylersek abartmış olmayız. Kristol ve Kagan, projenin önceliklerinin en başına, yüz yıllık Amerikan egemenliğini ve liderliğini yerleştirmişlerdi.

Sistemli aptallaşma Sistemli aptallaşma

Mesele kısaca, ABD semalarında yükselen ve Proje 2025 olarak bilinen, sağcı anlatıya dayanan ve Heritage (Miras) Vakfı aracılığıyla gün yüzüne çıkan bir vizyon etrafında dönüyor. Vakfın ismi, federal birlik öncesi ABD’sine geri dönmek isteyen muhafazakâr kimliğini sorgulamaya gerek bırakmıyor.

Proje 2025 neyi hedefliyor?

Proje, bir sonraki başkanın Amerikan ajandasının boyutlarını detaylandıran yaklaşık 1000 sayfalık bir başkanlık geçiş süreci. Planı hazırlayanlar internette bunun "bir sonraki muhafazakâr başkanın Amerikan Cumhuriyeti'ni kurtarması için son şansı" temsil ettiğini ifade ediyorlar.

Proje 2025 savaşı tamamen bir iç savaş gibi görünüyor. Panik yaratan husus, teorik ideolojik fikirlerden sahadaki gerçeklere dönüşmesi halinde planın, Amerikan iç savaşı ile sonuçlanacak gidişatın ve sürecin ilk yapı taşını oluşturacak olması.

Projenin çoğu Başkan Trump'ın eski yönetimine yakın olan hazırlayıcıları, projenin belgelerinde gizli niyetlerini şöyle açıklıyorlar: “Muhafazakarların seçimleri kazanması yeterli değil. Eğer ülkeyi aşırı solun pençesinden kurtaracaksak, bir egemen ajandaya ve doğru yerde görev yapacak, bu ajandayı bir sonraki muhafazakâr yönetimin ilk gününden itibaren uygulamaya istekli, doğru insanlara ihtiyacımız var. 2025 Başkanlık Geçiş Projesi’nin hedefi de budur.”

Proje 2025’in önemli bir bileşeni, muhafazakâr grupların kendi ajandalarını gerçekleştirmelerine engel olacaklarını söyledikleri 50 bin kadar federal çalışanın işten çıkarılmasıdır. Proje 2025 kapsamında ABD Eğitim Bakanlığı gibi kurumlar ortadan kaldırılacak ve Federal Ticaret Komisyonu, Federal İletişim Komisyonu ve Adalet Bakanlığı gibi kurumlar başkanın yetkisine verilecek.

Adalet Bakanlığı'nın yukarıdan aşağıya revizyonu hakkında söylenenler ise FBI'ın dezenformasyonu durdurma çabalarına son verebilir. ABD Savunma Bakanlığı'nı (Pentagon) çeşitlilik, eşitlik ve katılım girişimlerini iptal etmeye zorlayabilir. Aynı zamanda “Kovid-19” aşısı yaptırmayı reddettikleri için ihraç edilen askerlerin görevlerine geri dönmesinin önünü de açabilir. Yani proje, derin Amerikan devletinin kanatlarıyla çatışıyor.

Projenin kürtaj özgürlüğünün kısıtlanması, hizmet sağlayıcıların cezalandırılması, diğer sağlık ve sosyal hizmetlerin azaltılması gibi geri kalan maddelerini sıralamak, uzun bir yazı gerektiriyor.

Proje, Püriten ABD’ye, Vaat Edilmiş Topraklara göç eden ulusun ABD'sine dönme girişimi ve tabiri caizse John Milton'ın "Kayıp Cenneti"ni arama çabası mı?

Colorado Denver Üniversitesi'nde kamu yönetimi profesörü olan Profesör Mary Jay, bu senaryonun kamu hizmetinde kaosa ve bunun da Amerikan toplumunun dokusuna kadar uzanacak daha korkunç senaryolara yol açabileceğine inanıyor.

ABD'yi iki kampa bölme senaryosu, özellikle Trump'ın proje ile herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetmesine rağmen, tekrar Beyaz Saray'a ulaşması halinde gerçekten mümkün olabilir. Trump sosyal medya platformu Truth hesabından şunları yazdı: “Bunun arkasında kimin olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Önerdikleri bazı şeylere katılmıyorum, bazıları da kesinlikle saçma ve berbat. Ne yaparlarsa yapsınlar, onlara şans diliyorum ama onlarla hiçbir ilgim yok."

Trump'ın bu sözleri üstü kapalı bir itiraf gibi görünüyor. Bu da Kanada Politika Perspektifleri Merkezi'nin kısa süre önce Ottawa'da yayınladığı olası bir Amerikan iç savaşına ilişkin raporunu, üzerinde düşünülmesi gereken hem Amerikan hem de küresel kaygılar uyandıran bir rapor haline getiriyor.

Kaynak: Şarkulavsat