Ramazanda, güneşin doğmaya hazırlanmasiyle batışı arasında, en uzun günlerde ortalama 18, en kısa günlerde 10 saat, sırf Allah için, vücuda ağızdan veya herhangi bir yerinden hiçbir madde almamak, cinsî temasta bulunmamak ve bütün maddî iştihalardan kaçınmak rejimi....

• İster gıda, ister deva, dışarıdan giriş kapıları kapanacak ve yalnız iki mevzuda içeriden çıkış yolu da engellenecektir. İşte muayyen bir ayın muayyen müddetli günlerinde riayet edilecek bu rejimin adı şeriat dilinde «Savm» veya «Siyam», Türkçede de oruç...

• Şartları da her ibadet şeklinde olduğu üzere İslâm, büluğ ve akıl...

• Oruç bozmayan çeşitlerine kadar bütün iştihalara bir ay paydos...

• Bayram günü eğlence yerinde kaynaşan, hora tepen kalabalıkları yanındakine gösterip «gel seninle bir köşeye çekilip orucun hıncını çıkarmak istercesine eğlenen bu insan- ların haline ağlayalım; bak, içlerinde ibadetim kabûl edildi mi diye kaygılanan tek kişi var mı?» diyen Velînin anladığı mânada iştihalara paydos!..

ŞEKİL

• Orucun asıl mümtazlığı şu noktadadır ki, bütün ibadetler, yapıldığı zaman, yapılışıyle meydana çıkar da, oruç, bozuluşiyle belli olur. Oruçlular arasında onlar gibi hiçbir şey yeme- yen ve içmeyen birinin, oruçlu olup olmadığını anlayamazsı- nız. Fakat alenen paketini açıp sigarasını tellendirince oruçsuz olduğunu görürsünüz. Bu bakımdan oruç, fiiliyle değil, ancak fiiline ihanetle ve Allah ile kul arasında kalır. Ne mânalı bir haya ve hicap imtihanı! Ve cezası ne müthiş!..

• Şartları içinde, niyet başta... Özürleri içinde de hayz ve nifas hali, hastalık ve yolculuk... Hastalıkta ve yolculukta tâkati olan ve dileyen tutabilir de, malûm vaziyetteki kadın tutamaz.

• Orucun farz, vacip ve sünnet, üç şekli var... Haram ve kerahet belirtici şekilleri de... Haramlığı senede 5 gün... Ramazan bayramında ilk ve kurbanda 4 gün... «Namaz>> fas- lında gösterdik... Şimdi farz, vacip, nafile ve mekruh üzerin- de duracağız.

• Ramazan orucu, eda ve kazada farz... Keffaret oruçları da farz... Nezir orucu vacip... Nezredilen itikâf orucu da... Gerisi sünnet ve nafile...

• Sünnet: Muharrem ayının 9, 10 ve 11'inci günleri tutulur.

• Mendup: Her kamerî ayın 13, 14 ve 15'inci günleri tutulanlar (beyaz günler orucu)... Ve gün aşırı, bir gün yiyip bir gün yememek şeklinde yerine getirilenler (Davud orucu)... Arefe ve Şevval (6 gün) oruçları....

• Mekruh: Aşûrâ orucu... Bayramın serbest günleri orucu... Muharremin 9 ve 11'inci günü açıkta bırakılıp yalnız 10'unda tutulan, Nevruz ve Mihrican (ilk ve son baharın başlangıç günleri) tutulan... Devamlı olarak her gün tutu- lan... Gurupta iftar etmeyerek ertesi günü akşamına kadar çift gün halinde tutulan (Visal orucu)... Bütün gün konuşmamak ve etrafla alakayı kesmek suretiyle tutulan (sükût orucu)... Bir kısmı tenzihî (mübaha yakın) ve bir kısmı tahrimî (harama yakın) mekruh... Bu oruçlara asla yanaşmamak ve kaş yapayım derken göz çıkarmaya gitmemek... Bu ölçü, mübalâğa felaketini ve itidal vecîbesini anlayanlarca takdir olunabilir.

• Oruçlarda niyetin ehemmiyeti öbür ibadetlere nispetle daha belirli ve şekillidir. Oruçların bir kısmında niyet peşin, bir kısmındaysa başladıktan sonra... Kendisine güveni olma- yan, oruca girdikten ve halini muayene ettikten sonra da niyet edebilir. Bu müsaadenin başında, İlâhî rahmet olarak yalnız temel oruç mevkiindeki Ramazan orucu vardır. Rama- zan orucunda bir şey yemeden gündüze çıkan kimse, kuşluk vaktine kadar niyetini erteleyebilir. Tutabilecekse niyet eder ve tutar, yapamayacaksa niyete rağmen tutamamanın ceremesinden kurtulur.

• Niyeti önceden tayine muhtaç oruçlar şunlardır: Ramazan orucunun kazaları... Edâ edilemeyen fesada uğratılmış bütün oruçların kazaları... Ramazanın edâ orucunda tayin şart değilken bunlarda hem niyet, hem de tayin şart... Bunlar- dan başka nezir ve keffaret oruçları... Hacc içinde bazı oruçlar... Hepsi niyet ve ne orucu olduğunun tayinine dayalı...

• Ramazan içinde başka bir oruç tutulamaz, tutulursa Ramazana sayılır. Aslında güneşin doğmaya başlamasından batışını tamamlamasına kadar olan oruç süresi, ihtiyaten ilk fecrin biraz evvelinde başlatılır ve bu vakte «imsak» denir.

• İmsakte oruçlu, dişlerini yıkamış ve ağzını çalkalamış olarak hazırdır.

HİLALİ GÖRMEK

• Ramazanda en nazik işlemlerden birisi 1 Ramazan ile 1 Şevval gününün emin şekilde tespitinde... Kamerin incecik bir kıl gibi görünüp uçuverdiği gece o ayın müjdecisidir ve bu görünüşün ismi hilâldir.

• İslâmın ve bayrağımızın remzi olan hilâli tespitte dünya üzerindeki müslümanların gözlerinden başka şahit kabûl edilemez. İlim dedikleri hesapların sözde bilgi kibirinden başka mânası olamaz. İlim yanılabilir, fakat göz, görebildiğinde aldanmaz. Limanı gören gemi kaptanının pusulaya ihtiyacı olamaz. İşi ille hesaba dökmek isteyenlerin inadı, hasta iyi olduktan sonra ilaç vermeye kalkışan (formalite) yobazı dok- torun israrına benzer. Hesapta «ilmelyakîn» varsa, görmekte «aynelyakîn» var... Ve esasen oruç emri böyle başlayıp böyle gittiğine göre yine böyle devam etmesi gerektiğini anlama- mak ve dini birtakım ilim kılıklı cehaletlerin emrine vermek ne idraksizlik!.. İşte kötü bid'at örneğinin ta kendisi ve çağ dışı olmak yerine çağ içi en (modern) şekli!...

• Ramazanda, ilim dedikleri, hakikatte birbirinin yanlışını çıkarmaya memur bilgi tezgâhtarlarının hatası şuradan bellidir ki, bir kerecik olsun tayinleri doğru çıkmamış ve bildirdikleri gün daima önceye değil, 1 gün sonraya gelmiştir. Önceye gelseydi, diyebilirdik ki, müslümanlar hilâli 1 gün sonra gördü; ya evvel görenlerin gözleri neye tesadüf etti? Hilâl yerine bir gök taşına mı? Bu meselede anlayışsızlık yürekler acısıdır; ve Bayram gününe dek uzandığı için müslümanları haram günde bile oruç tutmaya zorlayıcıdır. Eskiden, haberleşmenin zor olmasına ve her mıntıka kendi görgü şahitlerine dayanarak iş görme- sine rağmen bozulmayan düzen, şimdi Filipinlerde bile Hilal görünse bir anda dünyaya yayılabileceği mesut şartlar içinde bedbahttır. Niçin öbür İslâm ülkelerinde ilme itibar yok da bizde var? Zaman ve mekân dışı yaşıyoruz da onun için... Asıl ilim, ilmi anlamaktır.

• Hadîs emri, «Oruca hilâli görmekle başlayınız ve eğer görmek mümkün olmazsa Şaban ayını 30 gün sayarak ertesi günü Ramazan kabûl ediniz!» meâlinde iken, bu işde gayretkeşlik, budala bir nâdânlıktan başka bir şeye yorulmaz.

• Havanın açık bulunduğu şartlarda hilâli görmemek mümkün olamaz; bütün dünyada da kapalı olması imkânı düşünülemez... O halde bunca basit bir işde bu gaflet ne demek ola?.. Dünyanın bir yerinde iki müslüman ve adil şahit «gördük!» der demez gerçekleşecek ve o anda bütün İslâm âlemine yayılabilecek bir vakıa üzerinde bu çekişme abestir.

• Şeriatte, mevkiin en yüksek yerine çıkıp göğü tarassut eden iki âdil müslümanın şahitliği yeterlidir. Ramazan içinde de büyüyen ayın kaçıncı gününü kaydettiği belli olacağına göre Şevval'in ilk gününü tespit kolaylaşmaktadır. Bütün zorluk bazı kamerî aylarının 29 çekmesinden doğmakta ve bunun çaresi de yine rûyete dayanmakta... O halde?

• Bu şartlar altında müslüman - Türk'e vazife, intibaksızlık görüldü mü, son gün oruç tutmayıp Bayram çıkar çıkmaz ilk ve son olarak iki günü kaza etmek... Birinde «ya geç kaldımsa?», öbüründe «ya haram güne tesadüf ediyorsam?» kaygısı...

• Bu şekilde rûyet, «Kifâyet Farzı olarak vâcip»...

• Siz farz ve vâciple alıp vereceği olmayanlara göre değil, emriyle oruç tuttuğumuz Allahın gösterdiğine göre iş görünüz. Bu te bilgiçlik ve müneccimlik iddialarına itibar olmadığı en eski devirlerden beri İslâmî bir ölçü...

BİLGİ

• Hicretin ikinci yılı farz kılındı. Kainatın Efendisi Medine'ye bağlı 11 yıllık hayatlarında 9 Ramazan idrak ettiler ve bunların dördünde 29, beşinde de 30 gün hesabiyle oruç tuttular...

CEZA

• Tutulamayan orucun kazası güne gün, kast ile bozulanın da 1 güne aralıksız 60 gün... Yahut 60 fakiri sabah - akşam doyurmak... Keffaret mecburiyeti...

BOZMAZ

• Unutularak oruç bozucu fiillerden birini işlemek, yemek, içmek, orucu bozmaz. Hatırlayınca kendine gelmek, ağızdakini tükürmek ve oruca devam etmek icap eder.

• İnzal olmaksızın öpmek...

• Uykuda ihtilâm olmak...

• Cünüplük... (elde olmayan)

• Ağız içi balgamı yutmak, burun akıntısını boğaza çek- mek...

• Kulağa su kaçırmak...

• İstenmeden boğaza toz veya duman girmesi...

• Boğaza sinek kaçması...

• Ağızda kalan lezzetlerin tükürükle yutulması...

• Dişlerde kalan yemek artıklarının nohut tanesine varmayacak kadarını yutmak...

• Dışarıdan susam tanesi kadar bir maddeyi, lezzeti olmamak şartiyle çiğnemek...

• Dıştan ilaç sürünmek, vücuda akıtmak...

• Bıyık ve sakal yağlamak...

• İstemeden kayyetmek... Ağız dolusu olmadan...

• Gelen kayyin kısmen ve cüz'î, geri gitmesi...

• Ağıza parmak sokup az miktarda kayy getirmek...

• Hacamat olmak...

• Bozmayı düşünmek...

• Günah işlemek...

BOZAR

• Yenilen ve içilen her şey...

• İçe çekilen duman... Hususiyle sigara dumanı...

• Buruna çekilen her şey... İlaç ve enfiye...

• Madenî veya nebatî, ne olursa olsun, bir şey yutmak...

• Kulağa yağ damlatmak...

• Dışarıdan boya vesaire gibi bir karışım olan tükürüğü yutmak...

• Yağmur, dolu ve kar yutmak...

• Ağız ve burun yıkarken suyu boğaza veya genze kaçırmak...

Peygamberi görmeden, görür gibi sevmenin dili: Hilyeler Peygamberi görmeden, görür gibi sevmenin dili: Hilyeler

• Ağız dolusu gaseyan...

• Zaman hesabında yanılarak oruç bozucu bir fiilde bulunmak.

• Kadın veya erkekte edep yerlerine pamuk veya bez cinsinden de olsa dışarıdan bir şey tıkamak...

• Niyetlinin mazur ve mecbur olarak orucunu bozacağı bu ve benzerleri fiillerde kaza, gününe gün olduğu halde, bile bile bozanlara keffaret icap eder; unutma hallerindeyse oruç bozulmamışken bozuldu sanıp yemekte devam ederlerse o günün kazasından başka bir borç altına girmezler...

• Uykuda bir insanın ağzına bir şey koymak veya damlatmak ve yine uykuda veya baygın bir kadınla cinsi temas, oruç bozucu olmak mahiyetini değiştirmez ve fiilden sonra farkına varanın kazasını gerektirir. Fail ve farkında olan, günahtadır.

MEKRUHLAR

• Başından beri kaydettiğimiz üzere, bir vazifeyi kendi oldurucu şartları içinde belleyip, bozucu şartları, yani (antitez)leri üzerinde fazla kurcalayıcı olmamak ve onları hesaplamak- tan müstağni kalmak yegâne yol... Körün nelere bakıp nelere bakmayacağı üzerinde öğüt almaya ihtiyacı yoktur. İslâmda vazife aşkı ise o vazifeyi zayıflatıcı her şeye karşı kör olmak gibidir. Hangi müslüman, kendisi oruçsuz da olsa, uyuyan veya baygın yatan zevcesiyle fiilen temas edebilir ki, böyle bir iş vukuunda hükmün ne olacağını merak etsin?.. Böyleyken ihtimaller ve imkânlar âlemi, şeriate her şeyi hesap etmek zorunu yüklüyor ve fıkıh ilmi, mikroplarla uğraşan bir (bakte- riyolog) misali, kendi (tez)inin yanında bütün (antitez)leri toplamak ve göstermek borcu altında kalıyor. Bu kaydı başa aldıktan sonra orucun mekruhlarını sıralayabiliriz. İlk tespit, hatırlanması ve yapılmaması gerekirken, yapılmasiyle orucu bozmayacak gaflet fiillerinin büyük kısmı... Mekruh...

• Boğaza kaçırmadan yemek tadmak... Mekruh...

• Sakız ve benzerlerini çiğnemek...

• Kadına sarılmak, öpmek...

• Tükürüğünü ağzında biriktirip yutmak...

• Kan aldırmak... Hacamat...

• Meşakkat verici işler...

• Ağız ve buruna zaruret fazlası su çekmek...

SÜNNETLER

• Sahura kalkmak...

• Sahuru geç yemek...

• İftarı geciktirmemek...

• İftarı hurma veya su ile başlatmak...

• Bellibaşlı iftar duaları...

MÜBAH KILAN ŞEYLER

• Müminde fiilen oruç tutmamayı mübah kılıcı 8 hal sayılmıştır.

• Hastalık, yolculuk, zor altında olmak, gebelik, emzikli- lik, korkulu açlık, kaygılı susuzluk, düşkün ihtiyarlık...

• Hastalık: Her nevi kudret kesici maraz... Hastaya bakan da aynı müsaade içinde...

• Yolcu: Devrimizin ulaştırma imkânlarına göre hiçbir zorluk çekmese de müsaadesine sahip...

• Zor altında olmak: Kötülük gelebilecek biri tarafından cebredilmek...

• Gebelik: Açlığın gebeye ve çocuğuna zarar vermesi hali...

• Emziklik: Anneyi zaif düşürmek ve çocuğunu besleyememek durumu...

• Korkulu açlık...

• Kaygılı susuzluk

• Düşkün İhtiyarlık: Açlık ve susuzluğa dayanıklılığını kaybettirici bitkinlik...

• Böyleleri ya kaza, yahut hallerinin devamı takdirinde fidye verirler...

• Fidye Ramazan başında da sonunda da verilebilir.

• Fidye, oruç tutulamayan her güne karşılık, Fıtır Sadakası miktarınca bir fakire doyumluk para ödemektir. İhtiyarlıktan gayri özür hallerinde mani geçince kaza etmek icap eder. Fidye, sonradan imkân kazananların borcuna karşılık olamaz. Borcun imkân avdet eder etmez bizzat ve bilfiil ödenmesi lazımdır.

• Oruç kazalarında, keffaret cezasında olduğu gibi kesin- tisiz gitmek şart değildir. Dinlene dinlene, kaza günlerini atlata atlata gidilebilir.

• Kazalarını yapamayan ve fidyelerini veremeyen, namazda olduğu üzere, ölümünden sonra iskat yapılmasını vasiyet etmelidir. Vâcip... İlâhî rahmet bu noktaya kadar kapılarını açmıştır. Fakat rahmet kapıları açık diye sağlığında vazifeden kaçmak iman ve vicdana sığmaz.

• Nafile oruçlarda ziyafet, hem ziyafet sahibine hem de davetliye oruç bozma cevazını verir.

FETVALAR

• Niyetliyken orucunu bile bile bozan biri, hangi şart altında keffaret dışı kalabilir? Elcevap: Hilali gördüğü halde şahitliği kabûl edilmeyen kişi...

• Geceden niyetlinin farz orucu tutulmakta iken nafile oruca hangi şart altında dönebilir? Elcevap: Eğer o kişi geceden mükellef olmadan niyet edip gündüz teklif çağına ve bülüğa ererse...

• Hangi oruçludur o kimse ki, orucunu kasıtla bozduğu halde kendisine kaza bile gerekmesin? Elcevap: Üzerinde kaza var zannedip sonradan olmadığını anlayan kimse...

• Hangi zeve ve zevcedir onlar ki, mukim ve sıhhatte oldukları halde oruç zamanı ve cebir olmaksızın birleşirler de birine sadece kaza ve öbürüne keffaret icap eder? Elcevap: Fecir vaktini birinin bilip öbürünün bilmediği kimselerdir ki, bunlardan bilmeyene kaza, bilip de bildirmeyene de kaffaret icap eder.

• Ramazanda özürsüz ve kasıtla oruç bozanlardan keffa- ret dışı ayrıca bir örnek var mıdır? Elcevap: Vardır! Orucu içinde keffareti gerektirici şekilde bozulduğu halde aynı gün hastalanan ve mazereti sonradan gelen...

• Ramazan orucunu tamamen terketmiş olmasına rağmen kendisine kaza borcu bile düşmeyen kim olabilir? Elcevap: O kimse olabilir ki, yabancı memleketlerde İslâma girdiği halde oruç farîzasını öğrenememiş ve sonradan bilmiş olsun...

• İşi sadece kaza borcu üzerine bırakmak ve kefaretten uzak kalmak için hangi yol vardır? Elcevap: Niyet etmemek... (Bu noktada, keffareti mucip fiili işlememek diye cevap veril- seydi; bilmem, daha yakışıklı olmaz mıydı? Olmazdı; zira fıkıh bu inceliği mahfuz tutarak sualin zahirine cevap verir ve bu cevapla niyet etmemeyi teşvik mânası çıkmaz.)

Necip Fazıl Kısakürek, İman ve İslam Atlası, Büyük Doğu Yayınları, s.167-177