Siyonist İsrail, 2007'den bu yana etrafını duvarlarla ördüğü 42 kilometrelik Gazze'yi adeta bir soykırım kampına çevirdi.

Hiçbir insani ve hukuki etiği tanımayan Siyonist faşizmi, kana susamış vahşi yaratıkları andıran bir tutum sergiliyor.

Tüm bu işledikleri cürümlerin mitolojik-faşist hedeflerini yüzyıllardır adım adım işleten Siyonizm, son zamanlarda "kimdir bu İsrailoğulları" sorusu ile insanlığın zihin algısını zorluyor.

Bilindiği üzere İsrail, Yakup'un (a.s.) lakabıdır.

Dinler tarihideki rivayetlere göre Yakup (a.s.) bir gece bir adamla sabaha kadar güreşmiş fakat birbirlerini yenememişlerdir.

Güreşen diğer adam Yakup'a (a.s.) "Sen İsrail'sin" demiş ve o günden sonra lakabı "İsrail" olarak anılmıştır.

Bu Tekvin'de (32:32-32) "tanrı ile güreşen" veya "tanrı ile uğraşan" şeklinde anlatılırken, Hoşeo'da "melek" olarak yer alır.

Öte yandan İslam tarihçileri ve müfessirleri, söz konusu iddiayı reddederek "Yahudi kaynaklarında bu kelimenin anlamı konusunda verilen bilgilerin İslam'ın uluhiyet ve peygamberlik inancıyla bağdaşmadığını" ifade eder.

İbranicede ise "isra"nın "kul", "il"in ise "Allah" olduğuna dikkat çekerek, İsrail'in "Allah'ın Kulu" anlamına geldiği ifade edilir.

Diğer bir rivayete göre ise İbrahim (a.s.) oğlunu kurban ederken, torunu Yakup ile müjdelenmiş ve bu vesile ile Yakup (a.s.) "Allah'ın seçkin kulu" şeklinde manalandırılmıştır.

Yakup'un (a.s.) lakabı İsrail, Kur'an'ı Kerim'de tekil olarak pek az yerde geçer. Çoğunlukla, "Oğulları" ile "İsrailoğulları" şeklinde yer alır.

İsrailoğullarının işledikleri katliam ve cürümler, kardeşleri Yusuf'u (a.s.) kuyuya atarak katletme niyetleri ile başladı.

Bilindiği üzere Yakup'un (a.s.) 10'u bir anadan, diğer ikisi Yusuf ve Bünyamin başka bir anadan olmak üzere 12 oğlu var ve Yusuf'u (a.s.) kıskanan diğer kardeşler onun hayatına katsetti (bu konu Yusuf Kıssa.s.ı'nda çok geniş bir şekilde yer alır).

İsrailoğulları Kur'an-ı Kerim'de "lanetlenmiş azgın bir topluluk" olarak zikredilirler.

Tarih boyunca bulundukları dönemlerde toplumu ifşat ederken kendilerine gönderilen peygamberlere itaatsizlik etmiş, hatta bazılarını katletmişlerdir.

İsrailoğullarından kafir olanlar Davud (a.s.) ve Meryem oğlu İsa (a.s.)nın lisanı üzere lanetlenmişlerdir (Maide 78). Çünkü Davud'a (a.s.) iftira etmişler ve İsa'yı (a.s.) öldürmek için suika.s.tta bulunmuşlardır.

Yine bir başka ifsat ve itaatsizlikleri cumartesi günleri ya.s.ak olma.s.ına rağmen balık avlamaya devam etmeleri olmuştur.

Bundan dolayı Yahudilerin maymun suretine çevrildiklerini Maide Suresi 60'ıncı ayette ve Bakara Suresi 65'inci ayette bizlere bildirmektedir.

Neredeyse bütün peygamberler bu topluluğun ırkından gelmiştir ki, na.s.ihat etsin azgınlıklarına mâni olunsun diye.

Fakat kendilerine gönderilmiş peygamberlerin ikazlarını dinlemek bir yana, onların bazılarını ve hakikati söyleyen alimleri katletmişlerdir.

Kendimize gelmek ve gerçeği kavramak Kendimize gelmek ve gerçeği kavramak

Örneğin, Yahya'yı (a.s.), Şaaiya isimli bir peygamberi katletmiş, birçoklarını tehdit etmişlerdir.

Nihayetinde İsa'yı (a.s.) öldürmeye kalkışmış, ancak Allah (c.c.) suika.s.tçılardan birinin suretini Hz. İsa'ya benzettiğinden dolayı onu zannederek kendi arkadaşlarını öldürmüşlerdir.

Onlar ki Allah'ın ayetlerini yalanlar, peygamberleri ve adaleti emredenleri öldürürler. (Ali-İmran 21).

Yahudiler 'Allah'ın eli bağlıdır' dediler!' Dedikleri yüzünden elleri bağlana.s.ı ve lanet ola.s.ıcalar! Aksine Allah'ın iki eli de açıktır; dilediği şekilde verir. Şüphesiz ki, sana Rabbinden indirilen (mesajlar) çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Onların aralarına kıyamete kadar düşmanlık ve kin bıraktık. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. (Böyleyken yine de) onlar bozgunculuğa koşarlar. Allah bozguncuları sevmez! (Maide 64)

İsrailoğulları yeryüzünde daima fitne çıkarmış, devletleri birbirine düşürerek savaşlara yol açmışlardır.

Tarih sayfalarında İsrailoğullarının fesatlığı, güvenilmezliği ve a.s.iliğine örnek pek çok kaynak yer alır.

Kur'an-ı Kerim'de çokça bahsi geçen Musa (a.s.) Beni İsrail ile son derece zorlu geçen mücadelesinin nihayetinde, kendilerini firavunun zulmünden kurtararak özgürlüklerine kavuşturmuştur.

Ancak Musa (a.s.)dan sonra İsrailoğulları yine yer yüzünde azgınlık ve fesat çıkarmışlardır.

Bu süreçte Allah (c.c.) üzerlerine Şam ve Mısır ara.s.ında güçlü bir devlet topluluğu olan Amelikaları göndermiştir.

O iki taşkınlıktan birincisinin zamanı gelince size azap etmede çetin, kuvvetli kullarımızı gönderdik de yurdunuzun ta içine girip sizi araştırdılar. Ve bu yerine getirilen bir vaatti. (İsra)

Bahsi geçen topluluk İsrailoğullarının çoğunu öldürmüş, esir almış Süleyman Mabedi olan Mescid-i Aksa'yı yakıp yıkmışlar ve evlerinin ara.s.ında dolaşıp korku salmışlardır.

Sonrasında cenab-ı hak onlara Şemvil isminde bir peygamber göndermiştir.

Ezilmiş ve perişan olmuş İsrailoğulları yalvararak peygamberden bir komutan tayin etmesini ve kendilerini perişan eden söz konusu devlet ile savaşmak istediklerini ifade etmişlerdir.

Peygamber, İsrailoğullarının bozgunculuğunu bildiği için "Sakın ola savaş emredilince sözünüzden caymaya.s.anız" diyerek uyarıda bulundu, onlar ise "Bize ne oluyor ki evlerimizden çıkarıldığımız yurtlarımızdan uzaklaştırılıp çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım" dediler. (Bakara 246)

Bunun üzerine Peygamberleri onlara Talut'u komutan olarak tayin etti ancak israiloğulları ona da şiddetle itiraz ettiler. "O zengin değil, makam sahibi değil, bizden üstün değil" dediler.

Bunun üzerine Hz Musa ve Harun'a ait tarihi eserler bulunan sanduka peygamberin isteği ile melekeler tarafından getirilerek kendisine verildi.

O da Talut'a verdi "Talut'un size komutan olma.s.ının alameti işte budur" dedi.

Rivayete göre Talut 80 bin kişilik ordu ile teşkilatlanıp Amelika devletinin komutanı olan Calut'a karşı yola çıkmıştır.

Talut ordusuna "önümüze bir ırmak çıkacak sakın ondan içmeyin sadece bir avuç içebilirsiniz" diyerek talimat vermiş, ancak onun uyarısını dinlemeyerek ırmaktan doya.s.ıya içen İsrailoğulları ırmağı geçince yığılıp kalmıştır.

Komutana itaat eden çok az bir kısmı Allah-u Teâlâ'ya dayanarak ordunun karşısına çıkmış ve düşmanı bozguna uğratmışlardır.

Talut'un ordusunda bulunan ve o esnada genç bir delikanlı olan Musa (henüz peygamber değildir) bir sapan taşı ile Calut'u hedef alarak öldürmüş, böylelikle orduyu bozguna uğratmıştır.

İsrailoğulları bu zaferden sonra yeniden toparlanmış ve kendilerine Davut (a.s.) Peygamber olarak gönderilmiştir.

Bu duruma da yine ve yeniden itiraz ederek Davut (a.s.)ı sadece kral olarak kabul etmişlerdir.

Bugün hala Yahudilerin bir kısmı bu inanıştan olmak üzere kıyamete yakın Davut'un (a.s.) soyundan geleceğine inandıkları Mesihi beklemektedirler.

Ancak bu taktirde Arz-ı Mevud'un gerçekleşeceğine ve "meşru bir İsrail devleti" kurulacağına inanmaktadırlar.

Dolayısı ile bu inançta olan Yahudiler İsrail devletini illegal olarak kurmak üzere oluşturulmuş Siyonizm'e ve mevcut "İsrail terör devletine şiddetle karşı çıkmaktadırlar.

Nihayetinde Davut'dan (a.s.) sonra oğlu Süleyman (a.s.) hem kral ve hem de peygamber olmuş ve baba.s.ının vasiyeti üzerine yarım kalan Mescidi inşa etmiştir.

Bu sebeple Yahudiler (hala) Mescidi, Süleyman Mabedi olarak nitelendirmektedirler.

Hz. Süleyman (a.s.) vefatından sonra İsrailoğulları ikiye bölünmüştür.

Süleyman'ın (a.s.) oğullarından biri Yahuda diğeri de Benyamin olan bu iki oğulun soyundan geleneler, yine Peygambere uymamış böylece kuzeyde İsrail güneyde baş kenti Kudüs olan Yahudi devleti kurmuşlardır.

Devlet olup güçlenince yeniden ifsat ve bozgunculuğa başlamış, İsra suresinde beyan edildiği gibi Tevrat'taki uyarıyı yine göz ardı edip umursamadıkları için tekrar cezaya uğratılmışlardır.

Kendilerini uyarmak için gönderilen Şa'iya adındaki Peygamberi öldürmüşlerdir.

Peygamber katletmek ve ifsatlarına devam etmekten bir türlü vazgeçmeyen İsrailoğullarının üzerine Cenab-ı Hakk bu kez asuri Devletini göndermiştir. Asuriler onları ezip geçmiştir.

Kalanlar güneydeki Yahudi Devletine sığınsalar da Babil Kralı'nın oğlu Buht'u Nasri'nin saldırısı ile bozguna uğratılmışlardır. Böylelikle kısa süren Yahudi Devleti ortadan kalkmıştır.

İsra suresinde bahsi geçen her iki ceza bu şekilde İsrailoğullarına uğramış, sonrasındaki ayet ile yeniden uyarılmışlardır.

Umulur ki Rabbiniz sizi affeder, eğer siz ifsada (kötülüğe) dönerseniz biz de sizi (yeniden) cezalandırmaya döneriz. (İsra 8)

Netice itibari ile es cümle; yukarıda da geçtiği üzere Maide suresinde ifade buyurulan "savaşı tutuşturanlar" yani israiloğulları günümüzde de aynı genetik kodları ile tarih sayfalarındaki suç ve cürümlerini devam ettirmektedirler.

6 milyon Yahudi'nin Nazi Almanya'sının fırınlarda yakılması İspanya'dan çıkarılmaları gibi sorunlardan kaçarak sığındıkları Osmanlı ve Filistin topraklarına da ihanet etmişlerdir.

Sultan Abdulhamid'in tahttan indirilmesi için var güçleri ile çalışmış fitne ve entrikalarını devam ettirmişlerdir.

Nitekim 1917'de Sultan Abdulhamid'in tahttan indirmesinin hemen ardından İngiliz mandası eli Filistin'i işgal etmeye başlamışlardır.

Nihayetinde işgal politikalarını 48'de terör devletine dönüştüren Apartheid İsrail, katliam ve soykırım cürmünü hâlihazırda var gücü ile ve gözü dönmüş bir şekilde devam ettirmektedir.

Gazze şeridine sıkıştırdığı sivil halkı hunharca katleden, işkencelerin en akıl almasını sergileyen Siyonist İsrail tüm dünyanın gözü önünde insanlık ve savaş suçu işlemektedir.

Bütün bu sergilenen vahşet sonra işgalci ve Katil İsrailoğullarına Hayberi hatırlatmak gerek!

Şam ve Medine'nin geçiş güzergahında bulunan, verimli arazileri ile de önemli bir ticaret ve ziraat merkezi olan Hayber'de yaşayan Yahudiler Allah'ın Resulü Hz. Muhammed'e karşı husumet besleyerek sinsice taraftar toplayıp saldırı hazırlıkları yapmışlardı.

Ancak durumdan haberdar olan Allah Resulü (a.s.) öncülüğünde 1600 kişilik İslam ordusu ile bozguna uğratılmışlardı.

Hz. Ali gibi yiğitler Abdullah bin Revaha gibi mücahitler hayberi kuşatmış, şiddetli çarpışmalarla kalenin 7 burcu da tek tek fethedilmiş, İslam ordusu fesat ve bozguncu Yahudilerin oyununu bozmuştu.

Allah'ın Resulü muhteşem ordusu ile Hayberi fethetmiş ve fakat yine de bütün hainliklerine rağmen onlara merhamet edip esirleri bağışlamıştı.

(Ey İsrailoğulları!)

Umulur ki, Rabbiniz sizi affeder. Eğer siz (ifsada, bozgunculuğa) dönerseniz biz de sizi (yeniden) cezalandırmaya döneriz. (İsra/8) (a.s.)

Çok yakındır!

Ayşe Müzeyyen Taşçı /Independent Türkçe