Geçen haftaki yazımda köyüme giderken yaşadığım bir hadiseyi aktarmıştım şimdi ise size güzel köyümü anlatacağım.
İlk önce niçin köyümü anlatmaya karar verdiğimi siz değerli okurlarımla paylaşmak isterim.
Bir kaç gün Üsküdar'da kaldıktan sonra yorgun bir şekilde Beykoz'da bulunan köyüme (İshaklı'ya) geldiğim akşam babaannemin evinde (ki ömrüm bu evde geçmiştir, ailemiz hep bu evde toplanır yemekler bu evde yenir) yatmadan evvel pencereden dışarıya doğru seyre daldım.
O da ne; gece vakti kuşlar seher vakti ötüşen kuşlara nazire yapar gibi müthiş bir senfoni tutturmuş ötüşüyorlar.
Niçin bunu daha evvel farkedemedim diye de kendime biraz kızmadım değil.
Demek ki kendi köyüme, kendi çevreme aşinalıktan dolayı yabancılaşmışım.
Ah bu yabancılaşma, cemiyetteki yabancılaşmaya kızan ve bununla alakalı yazılar kaleme alan ben, kendi eleştirdiğim ve kızdığım şeyin meğer tam ortasındaymışım.
İnsanın devamlı tekamül içinde olması gerekir, zira şuuru ve farkındalığı sürekli arttırmakla insan kalınabilir ancak.
İşte tam bu yüzden burnumun dibindeki o muhteşem tabloyu farkedemediğim için kendime biraz kızdım.
İnsanların aşinalık kazandığı kötü ve yanlış fiilleri enseleyen ben, yaşadığım yerdeki bir güzelliği daha yeni görerek kendi kendime ensenlenmiştim.
Çünkü kötüyü ve yanlışı enselemek kadar iyiyi ve güzeli görmek de insanın en büyük görevlerindendir.
Şu hadis hatırda:
Bir günü bir gününe eş geçen aldanmıştır.
Demek ki insan kesintisiz bir şuur yükselişi ve tekamülü içinde olmalıdır ki aldanmasın.
Meseleye dönecek olursak bu hadiseden sonra köyüme daha dikkatli bir gözle baktım.
Köy hem manzarasından hem de yaşayan insanların hemen hepsinin Trabzonlu olmasından dolayı "Küçük Trabzon" olarak da nam yapmıştır.
Zira köyümün dört bir tarafı ağaçlar ile örülüdür bu hali ile İstanbul'un beton manzarasına meydan okurcasına varlığını sürdürür.
Fakat bu meydan okuma son zamanlarda onu bir cazibe merkezi yaptı.
İnsanların gelişme adına bu güzelliği de tahrif etmesinden korkmuyor değilim.
Köyümüz İshaklı cemiyetteki sınıf farkını en altından en yükseğine kadar yansıtır.
Mesela köyümüzün bir yerinde patron Murat Ülker'in bir hisar gibi çevrelediği evi vardır, bizle pek bağlantısı yoktur, kalesine helikopter ile gelir helikopter ile gider.
Bir yerinde ise hayvancılık ve tarımla meşgul olan ve işçi sınıfını temsil eden biz.
Son dönemlerde de sinema ve dizi sektörünün yegane seti haline gelmeye başladı.
Hemen her gün bir yerde bir dizi yahut film çekimine rast gelebilirsiniz.
Korkumun nedenini şimdi daha iyi anladığınızı sanıyorum.
Son olarak İshaklı'yı ziyaret edeceklere ve hususen İshaklı'da yaşayanlara bir tavsiye vermek isterim.
Köyümüzün doğal yapısını bozmayın ve tefekküre davet eden manzarasından mahrum kalmayarak tefekkür edin.
Öyle ya yeni farkettiğim kuşların o muazzam senfonisi seyirci yokluğundan iptal edilebilir.
Köyümüzdeki müthiş senfoniye kulak verin, bu muazzam terennümü kaçırmayın ve içten bir elhamdülillah deyin.
Zira tüm bu güzellikleri yaratan Allah mukaddes kitabımızda "şükrederseniz nimetimi attırırım" buyuruyor.
Allah'ın nimeti rahmettir, rahmete sırt dönmeyelim, nimetin kadrini bilelim ki ağaçların kuşattığı köyümüzü rahmet hüzmeleri de kuşatsın.