Doç. Dr. Özkan Sapsağlam: Çocuğumuzun internet veya oyun bağımlısı olduğunu nasıl anlarız?
Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Özkan Sapsağlam, dijitalleşen dünyada çocukların internet ve oyun bağımlılığı konusunda ailelere önemli uyarılarda bulundu. Sapsağlam, internetin ve dijital dünyanın çocuklar üzerindeki etkilerini, bu etkilerin aile-çocuk ilişkisini nasıl şekillendirdiğini ve bağımlılığın belirtilerini detaylı bir şekilde anlattı.
Dijitalleşen dünyada çocuk ve ebeveyn olmak zorlaşıyor
Sapsağlam, "Artık hem çocuk olmanın hem de ebeveyn olmanın giderek zorlaştığı bir çağdayız," diyerek, günümüzde çocukları iki dünyaya karşı koruma zorunluluğunun ortaya çıktığını belirtti. Eskiden yalnızca fiziksel dünyada güvenliği sağlamak yeterliyken, günümüzde dijital dünyanın sınırsız, acımasız ve tehlikeli yapısının çocuklar için büyük bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. "Çocuklarımızın bu dünyada güvenliğini sağlamak, iyi bir medya okuryazarı olmakla başlar," dedi.
İnternet ve Oyun Bağımlılığının Belirtileri
Çocuğunuzun internet veya oyun bağımlısı olup olmadığını anlamak için dikkat edilmesi gereken bazı önemli işaretler olduğuna değinen Sapsağlam, bağımlılık belirtilerini şu şekilde sıraladı:
- Aşırı Kafa Yorma ve Takıntı: Çocuğun sürekli internet veya oyunlarla meşgul olması ve bunlar hakkında sürekli düşünmesi.
- Oynayamadığında Kötü Hissetme: Oyun oynamadığında huzursuzluk, mutsuzluk veya yoksunluk belirtileri göstermesi.
- Sürelerin Giderek Uzaması: Oyun süresinin zamanla artması, başlangıçta kısa süreli olan oyun seanslarının giderek uzaması.
- Önceki İlgi Alanlarını Kaybetme: Çocuğun daha önce severek yaptığı aktiviteleri bırakması ve yalnızca oyun veya internetle vakit geçirmek istemesi.
- Gizlilik ve Yalan Söyleme: Oyun oynama süresi hakkında yalan söyleme veya bu süreyi gizleme eğilimi.
- Öz Bakım ve Görevlerin İhmal Edilmesi: Öz bakımını ihmal etme, ödevlerini veya sorumluluklarını yerine getirememe.
- Sosyal İzolasyon ve Fırsatların Kaçırılması: Sosyal ilişkilerde ve okulda fırsatları kaçırma, sadece oyun oynayarak iyi hissedeceğine inanma.
Bu belirtilerin birden fazla ortamda görülmesi durumunda, ailelerin mutlaka uzman desteği alması gerektiğini ifade etti.
Dijitalleşme ile artan riskler
Sapsağlam, dijital dünyanın çocuklar üzerindeki diğer zararlı etkilerine de dikkat çekti. Çocukların çevrim içi ortamlarda şiddet ve saldırganlık gibi davranışları kolayca öğrendiğini belirten Sapsağlam, "10 yaşına kadar bir çocuk, medya aracılığıyla yaklaşık 100 bin şiddet olayı ve 8 bin cinayet sahnesi görebiliyor," dedi. Ayrıca, siber zorbalık ve çocuk istismarı gibi tehditlerin giderek arttığını, dijital dünyada çocukların çok daha fazla tehlike altında olduğunu vurguladı.
Ebeveynler Ne Yapmalı?
Programın ilerleyen dakikalarında Sapsağlam, ailelerin çocuklarını bu bağımlılıklardan korumak için alabilecekleri önlemleri paylaştı:
Model Olmak: Ebeveynlerin, çocuklarına doğru rol model olması ve kendi teknoloji kullanımını kontrol altında tutması gerektiğini belirtti. "Kurallar ve sınırlar herkes için geçerli olmalı," dedi.
Öz Denetim ve İrade Kontrolü: Çocuklara öz denetim kazandırmanın önemini vurgulayan Sapsağlam, çocuklara doğru bilgi ve becerilerle rehberlik edilmesi gerektiğini söyledi.
Dijital Ayak İzlerini Takip Etmek: Çocukların dijital ortamlardaki faaliyetlerini takip etmenin önemine değinen Sapsağlam, zararlı içeriklere karşı ebeveynlerin dikkatli olması gerektiğini ifade etti.
Teknoloji İçermeyen Alanlar Oluşturmak: Çocukların odasında televizyon, bilgisayar veya tablet bulundurulmaması gerektiğini belirterek, ailelerin teknoloji içermeyen zaman dilimleri oluşturmasını önerdi.
Katılımcı Etkileşimi Teşvik Eden Programlar: Çocukların pasif bir şekilde ekran karşısında vakit geçirmek yerine, katılımcı programlara yönlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ekran Kullanımını Sınırlandırmak: Ailelerin çocukların ekran başında geçirdiği süreyi kontrol altına alması ve bu konuda net kurallar koyması gerektiğini belirtti.
Sapsağlam, teknolojinin çocuklara ödül veya ceza aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurgulayarak, ebeveynlerin bilinçli ve tutarlı olmalarının önemini bir kez daha hatırlattı.
Aile Danışmanı Saliha Erdim: Hangi koşullar çocukları teknoloji bağımlısı olmaya itiyor?
“Hangi Koşullar Çocukları Teknoloji Bağımlısı Olmaya İtiyor?” başlıklı programda konuşan Aile Danışmanı Saliha Erdim, ailelerin teknoloji kullanımı konusunda çocuklarına nasıl rehberlik etmesi gerektiğini ele aldı ve teknolojinin çocuklar üzerindeki etkilerine dair önemli bilgiler sundu.
Çocukları Teknolojiden Koruma Yöntemleri
Erdim, çocukları teknolojinin zararlarından korumanın yollarını anlatarak, "Teknolojiye olan ihtiyacı en aza indirgediğimizde, çocuklarımızı bu konuda daha etkin bir şekilde yönlendirebiliriz" dedi. Bu konuda ailelerin, çocuklarıyla birlikte daha fazla vakit geçirmesi gerektiğini vurgulayan Erdim, "Birlikte alışverişe gitmek, piknik yapmak, evde bitkilerle ilgilenmek gibi aktiviteler çocukların dikkatini teknoloji dışındaki alanlara çekebilir" ifadelerini kullandı.
Yasaklar Çözüm mü?
Programda, teknolojinin zararlarından korunmak için çocuklara koyulan yasakların etkisi de tartışıldı. Erdim, yasakların çocuklar üzerinde suçluluk duygusu oluşturabileceğini ve yasaklanan şeylerin daha cazip hale gelebileceğini belirterek, "Yasak koyarken dikkatli olmalıyız; çocuklarımızın kendileriyle barışık, mutlu bireyler olmasına özen göstermeliyiz" dedi.
Aile İçindeki Paylaşım ve İletişim
Erdim ayrıca, aile içinde iş paylaşımının önemine dikkat çekti. Özellikle babaların çocuklarla vakit geçirmesi ve ev işlerine katılmasının, aile içi iletişimi güçlendireceğini ifade etti. "Babanın zaman zaman anneye yardım etmesi, çocukların da bu süreçte yer alması, aile bağlarını kuvvetlendirir" diye ekledi.
Ebeveynler Ne Yapmalı?
Erdim, teknolojiyi tamamen yasaklamanın gerçekçi olmadığını, ancak çocuklara alternatif meşguliyetler sunarak bu konuda denge sağlanabileceğini belirtti. "Çocukların boş vakitlerini iyi değerlendirmek, onlara başka mutluluk kaynakları sunmak ve aile içi iletişimi güçlendirmek bu süreçte kritik rol oynar" dedi.
Nöropsikolog Şehadet Ekmen Peynirci: Telefon bağımlılığından nasıl kurtulunur?
Nöropsikolog Şehadet Ekmen Peynirci, telefon bağımlılığı konusunda önemli uyarılarda bulundu. Bir televizyon programında yaptığı açıklamalarda, özellikle gençler arasında yaygınlaşan bu bağımlılığın aile yaşamını ve bireylerin psikolojik durumunu ciddi şekilde etkilediğini belirtti.
Peynirci, telefon bağımlılığının arkasında ciddi depresyon belirtilerinin olabileceğine dikkat çekerek, "Eğer bir kişi geceleri sabaha kadar telefonuyla vakit geçiriyor, gündüzleri işe gitmek yerine uyuyorsa ve doktora gitmeyi reddediyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir. Bu durumda aileler devreye girmeli ve gerekirse zorla doktora götürebilirler" dedi.
Özellikle genç yaşta olan bireylerde bu tür bağımlılıkların günlük yaşamlarını ve aile işlevselliklerini bozduğunu belirten Peynirci, ailelerin dikkat etmesi gereken noktaları şu sözlerle açıkladı: "Bu tür durumlarda, kişinin evlilik öncesinde de bir bağımlılık problemi olup olmadığına bakmak önemli. Eğer kişi depresyon belirtileri gösteriyorsa, bu durumun üstesinden gelmek için 3 ila 6 aylık bir süreç gerekebilir. Ancak bu sürenin uzaması durumunda ve kişi tedaviye direnç gösteriyorsa, ailelerin bir uzmana başvurması ve durumu ciddiye alması gerekir."
Peynirci, bağımlılığın kişi üzerindeki etkilerini azaltmak için ailelerin sabırlı olması ve kişiye küçük sorumluluklar vererek onu günlük yaşama kazandırmaya çalışması gerektiğini vurguladı. "Bağımlı bir bireyin hemen normale dönmesini beklemek gerçekçi değil. Adım adım ilerlemek, ona ufak görevler vermek ve bunları yapabilmesi için onu motive etmek önemli. Ancak kişi tedaviye yanaşmıyorsa, aileler daha kararlı adımlar atarak profesyonel yardım almaktan çekinmemeli" ifadelerini kullandı.
Nöropsikolog Peynirci, telefon bağımlılığının ciddiye alınması gereken bir sorun olduğunu belirterek, ailelerin bu konuda bilinçli hareket etmeleri ve gerekirse zorla tedaviye yönlendirmeleri gerektiğini belirtti. "Bu durumlar hafife alınmamalı. Tedavi edilmezse daha ciddi sonuçlar doğurabilir" diyerek uyarılarını yineledi.
Sosyal medyada fazla vakit geçiren insanların ilişkilerinde ciddi krizler yaşamasının kaçınılmaz olduğunu belirten Peynirci, "Evinize geldiniz ve size bakılmasını, konuşulmasını istiyorsunuz ama siz eşinizin yüzüne bakıp konuşmuyorsunuz bile. Bu durumda eşinizin size neden kızdığı çok açık. Bu bir bağımlılık ve bu duruma dikkatle yaklaşmak gerekiyor" dedi.
Peynirci, sosyal medyanın cazibesine kapılan bireylerin aslında gerçek hayattan uzaklaştığını ve bu durumun aile içi iletişimi olumsuz etkilediğini vurguladı. "Gerçek hayata bağ kuramadığınızda, sizi oyalayacak şeylere bağımlı hale geliyorsunuz. Sosyal medyada geçirdiğiniz zaman aslında hayatınızdan kaçışın bir yolu oluyor" diye ekledi.
Bağımlılıkla başa çıkmanın yolları
Bağımlılıkla başa çıkmanın yollarını anlatan Peynirci, izleyicilere şu tavsiyelerde bulundu: "Bu bağımlılıktan kurtulmak için önce küçük adımlar atın. Örneğin, sosyal medyada geçirdiğiniz süreyi kademeli olarak azaltmaya çalışın. Hemen bir anda bırakmak zor olabilir, bu yüzden önce 3 saat yerine 2 saat bakmaya çalışın, ardından bunu 1 saate indirin. Bu süreçte bir uzmandan yardım almak da çok önemli. Özellikle bağımlılık alanında çalışan bir uzmandan destek alın."
Peynirci, sosyal medyanın sadece zaman kaybı olmadığını, aynı zamanda aile ilişkilerini yıkabilecek unsurlar içerdiğini de belirterek, "Sosyal medya sadece vakit geçirilecek bir platform değil; aynı zamanda dikkatinizi çeken ve evinizi yıkmaya çalışan çok fazla etkenle dolu. Bu nedenle, bağımlılıkla başa çıkmanın en sağlıklı yolu bir uzmandan destek almak ve süreci kademeli olarak yönetmektir" dedi.
Eşler arasında yaşanan krizlerin çözümü için sorumluluk almanın önemine de değinen Peynirci, "Evlilik bir sorumluluktur ve bu gemiyi doğru bir yere götürmek sizin elinizde. Bu bağımlılıktan kurtulmak zor olabilir ama adım atmanız gerekiyor. Aksi takdirde, evdeki krizler giderek büyüyecek ve ilişkiniz ciddi zarar görecektir" ifadelerini kullandı.
Peynirci, sözlerini şu uyarıyla tamamladı: "Eğer bu bağımlılıkla ilgili adım atmazsanız, evliliğinizin sağlıklı bir şekilde devam edeceğini düşünmüyorum. Bugün küçük bir adım atarak büyük krizlerin önüne geçebilir ve sağlıklı bir ilişki sürdürebilirsiniz."
Klinik Psikolog Hatice Keltek: Sosyal medya bağımlılığı yoksunluktan ortaya çıkar
Klinik Psikolog Hatice Keltek, "Sosyal Medya Bağımlılığı Yoksunluktan Ortaya Çıkar" başlıklı programda, sosyal medya bağımlılığının psikolojik etkileri ve bağımlılık mekanizması üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Keltek, sosyal medya bağımlılığının diğer bağımlılıklar gibi yoksunluk belirtileri gösterdiğini ve bu durumun ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
Keltek, programda yaptığı konuşmada, sosyal medya bağımlılığının fiziksel bir madde kullanımı olmasa da benzer bir bağımlılık döngüsü meydana getirdiğini belirtti. "Bağımlılık dediğimizde, sosyal medya bağımlılığı da tıpkı alkol ya da madde kullanımındaki bağımlılık gibi yoksunluk belirtileri gösterir. Bu durum, kişinin kendi hayatını kontrol edemediği hissine kapılmasına ve bu hissin oluşturduğu olumsuz sonuçlara yol açar," dedi.
Keltek, sosyal medya bağımlılığının, beynin haz mekanizmasını etkileyerek kişiyi sürekli olarak dışarıdan gelen haz kaynaklarına bağımlı hale getirdiğini açıkladı. "Beyin, dışarıdan aldığı hazın, kendi ürettiği hazdan daha fazla olduğunu fark ettiğinde, kendi haz üretimini durdurur ve sadece dışarıdan gelen kaynakları beslemeye başlar. Bu süreç, kişinin daha fazla sosyal medya kullanmasına ve sonuçta bir kısır döngüye girmesine yol açar," diye belirtti.
Bu bağımlılığın yoksunluk belirtilerine de değinen Keltek, "Kişi, sosyal medyayı bıraktığında ya da kullanmadığında, beyin artık haz üretmediği için müthiş bir yoksunluk hissi ortaya çıkar. Bu durum, yoğun depresyon belirtilerine yol açabilir ve kişi, bu yoksunlukla başa çıkamadığında tekrar sosyal medyaya yönelir," dedi.
Keltek, sosyal medya mecralarının masum olmadığına dikkat çekerek, "Sosyal medya ve internet dünyası, bizi gerçeğin orada olduğuna inandırmaya çalışır. Bu, özellikle gençler arasında yaygın olan bir durumdur. Gerçek dünyada iletişim becerisi olmayan insanlar, sosyal medyada çok fazla arkadaş sahibi oldukları için kendilerini daha mutlu hissederler. Ancak bu, onların bağımlılığa dönüşmesine neden olur," diye ekledi.
Keltek, programda Platon'un "Devlet" kitabındaki Sokrates'in mağara alegorisine de atıfta bulunarak, "Sosyal medya mecraları, tıpkı mağaradaki zincirlenmiş insanların sadece duvara yansıyan gölgeleri gerçek sanmaları gibi, bizleri de gerçeğin orada olduğuna inandırmaya çalışıyor. Ancak bu gerçeklik, sadece bir yanılsamadır," dedi.
Son olarak, sosyal medya bağımlılığı ile mücadele edilmesi gerektiğini belirten Keltek, "Bu bağımlılık, kişinin hayatını ciddi şekilde etkileyebilir. Bu nedenle, sosyal medya kullanımını kontrol altına almak ve gerektiğinde profesyonel yardım almak önemlidir," ifadelerini kullandı.
Klinik Psikolog Süreyya Kitapçıoğlu: Bağımlılık, kişinin kontrolünü kaybettiği noktada devreye girer
Klinik Psikolog Melike Şimşek ve Klinik Psikolog Süreyya Kitapçıoğlu, bağımlılık kavramını geniş bir perspektiften ele alarak izleyicilere uyarılarda bulundular. Programda, günlük yaşamda masumane görünen birçok alışkanlığın aslında bağımlılığa dönüşme riski taşıdığı ve bu durumun fark edilmediğinde ciddi psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabileceği vurgulandı.
Bağımlılık ve Alışkanlık Arasındaki İnce Çizgi
Melike Şimşek, bağımlılığın genellikle küçük ve zararsız gibi görünen alışkanlıklarla başladığını belirtti. Şimşek, "Hiç kimse bir anda bağımlı olmaz. Alışkanlık olarak gördüğümüz birçok davranış, zamanla kontrol kaybına yol açar ve bu durum kişinin hayatını olumsuz etkilemeye başlar" dedi. Bu süreçte kişinin, davranışın kontrolünü kaybettiği anda bağımlılığın başladığını fark etmesi gerektiğini vurguladı. Şimşek, özellikle teknoloji bağımlılığına dikkat çekerek, bu tür bağımlılıkların, alkol ya da madde bağımlılığı kadar tehlikeli olduğunu ifade etti.
Bağımlılık Gelişimi: Kontrol Kaybı ve Kısır Döngü
Süreyya Kitapçıoğlu ise bağımlılığın temelinde yatan psikolojik mekanizmaları detaylı bir şekilde anlattı. "Bağımlılık, kişinin kontrolünü kaybettiği noktada devreye girer ve bu süreç, kişiyi tekrar tekrar aynı davranışı sergilemeye zorlayan bir kısır döngüye dönüşür" diyen Kitapçıoğlu, bağımlılığın kişinin hayatında derin bozulmalara yol açabileceğini söyledi. Bu bozulmaların aile ilişkilerinde, akademik başarıda ve sosyal hayatta kendini gösterdiğini belirtti.
Kitapçıoğlu, bağımlılığın gelişiminde çevresel faktörlerin de büyük rol oynadığını ifade ederek, "Ailelerin çocuklarının teknoloji kullanımı üzerindeki kontrolü, bu sürecin önlenmesinde kritik bir öneme sahiptir. Ancak bu kontrol, çocukları baskı altına almak yerine, onlarla sağlıklı iletişim kurarak sağlanmalıdır" dedi.
Klinik Psikolog Melike Şimşek: Teknoloji Bağımlılığı, Aile İlişkilerini Tehdit Eden Bir Unsur
Programda, teknoloji bağımlılığı üzerinde özellikle duruldu. Melike Şimşek, teknoloji bağımlılığının yalnızca gençleri değil, yetişkinleri de etkilediğini belirtti. Şimşek, "Teknoloji bağımlılığı, sadece gençler arasında değil, yetişkinlerde de yaygın bir sorun haline geldi. Özellikle sosyal medya ve online oyunlar, insanların gerçek dünyadan kopmasına ve sanal dünyada daha fazla zaman geçirmesine neden oluyor" dedi.
Bu bağlamda, ailelerin teknoloji kullanımını denetlemek için çeşitli stratejiler geliştirmeleri gerektiğini belirtti. Şimşek, "Aileler, çocuklarıyla vakit geçirirken teknolojiden uzak durmalı ve onlara rol model olmalıdır. Örneğin, yemek masasında telefonların kullanılmaması gibi basit kurallar koymak, aile içi iletişimi güçlendirebilir" diye ekledi.
Süreyya Kitapçıoğlu ise teknoloji bağımlılığının çocuklarda ve gençlerde ciddi psikolojik sorunlara yol açabileceği konusunda uyardı. "Özellikle ergenlik döneminde, gençler teknolojiye aşırı bağımlı hale geldiklerinde, bu durum onların sosyal becerilerini zayıflatabilir ve aile ilişkilerinde çatışmalara yol açabilir" dedi. Kitapçıoğlu, bu tür durumlarla karşılaşıldığında ailelerin profesyonel destek almaktan çekinmemesi gerektiğini vurguladı.
Bağımlılıkla Mücadelede İlk Adımlar: Farkındalık ve Kabul
Bağımlılıkla mücadele konusunda önerilerde bulunan Şimşek ve Kitapçıoğlu, bağımlılığın üstesinden gelmek için ilk adımın sorunu kabul etmek olduğunu belirtti. Şimşek, "Bağımlılık, sadece bireyi değil, aileyi de etkileyen bir hastalıktır. Bu nedenle, hem bireysel hem de aile düzeyinde bir değişim gerektirir" dedi.
Şimşek, bağımlılıkla mücadelede en önemli faktörün farkındalık olduğunu vurguladı. "Bağımlı olan kişi, bu durumu fark etmeyebilir ya da kabul etmek istemeyebilir. Ancak aileler, bu durumu göz ardı etmemeli ve profesyonel destek almaktan çekinmemelidir" diye ekledi.
Kitapçıoğlu ise ailelerin, çocuklarının teknoloji kullanımını sınırlandırırken, kendi teknoloji alışkanlıklarını da gözden geçirmeleri gerektiğini vurguladı. "Ebeveynler, çocuklarına rol model olmalıdır. Eğer bir ailede anne ve baba sürekli telefonla vakit geçiriyorsa, çocuğun da aynı alışkanlığı edinmesi kaçınılmaz olacaktır" dedi.
Doç. Dr. Özkan Sapasağlam ve Eğitmen/Yazar Kevser Şenel Yılmaz: Çocuklarda dijital bağımlılık ve oyunların etkileri
Doç. Dr. Özkan Sapasağlam ve Eğitmen ve Yazar Kevser Şenel Yılmaz, dijitalleşmenin çocukların gelişimi üzerindeki etkilerini ve ebeveynlerin bu süreçteki rolünü anlattı.
Dijital Bağımlılık Tehlikesi
Doç. Dr. Özkan Sapasağlam, çocuklarda dijital bağımlılığın ciddi bir sorun haline geldiğini belirterek, "Teknoloji, doğru kullanıldığında yaşamımıza pek çok kolaylık getiriyor. Ancak yanlış kullanıldığında, özellikle çocuklarda bağımlılığa yol açabiliyor. Bağımlılık, bir duruma veya nesneye karşı önlenemez bir istek olarak tanımlanır ve çocuklar artık teknolojiye karşı bu şekilde bir bağımlılık geliştirmiş durumda" dedi.
Sapasağlam, dijital bağımlılığın çocukların yaşamında ciddi bozulmalara yol açtığını vurguladı. "Çocuklar, ekran karşısında geçirdikleri uzun saatler nedeniyle sosyal hayattan kopuyor, akademik başarıları düşüyor ve aile içi ilişkileri zayıflıyor. Bu süreç, çocukların psikolojik ve fiziksel sağlıklarını olumsuz etkiliyor" diye ekledi.
Oyun Bağımlılığı ve Psikolojik Etkileri
Doç. Dr. Sapasağlam, oyun bağımlılığının özellikle 2013 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından tanı kriterlerine eklendiğini belirterek, "Çocuklar, oyun oynamadıklarında kendilerini kötü hissediyor ve yoksunluk belirtileri gösteriyorlar. Bu durum, bağımlılığın ciddi bir göstergesi" ifadelerini kullandı.
Çocukların oyun bağımlılığına karşı direnç geliştirememesinin, onların irade kontrolünün henüz tam olarak gelişmemiş olmasından kaynaklandığını belirten Sapasağlam, ebeveynlerin bu süreçte çok dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Ebeveyn Arabuluculuğu ve Dijital Okuryazarlık
Kevser Şenel Yılmaz ise dijital bağımlılıkla mücadelede ebeveynlerin rolüne dikkat çekti. "Ebeveyn arabuluculuğu, çocukların teknoloji kullanımını denetlemek ve yönlendirmek açısından son derece önemlidir. Ancak bu süreçte ebeveynlerin de dijital okuryazarlık konusunda bilinçlenmesi gerekiyor" dedi.
Yılmaz, ebeveynlerin çocuklarıyla teknoloji kullanımı konusunda sağlıklı bir iletişim kurarak onları yönlendirmesi gerektiğini belirtti. "Çocuğunuzla teknoloji hakkında konuşun, ona neden belirli sınırlar koyduğunuzu açıklayın. Bu, çocuğunuzun bu sınırları daha kolay kabul etmesine yardımcı olacaktır" diye ekledi.
Çocuklara Alternatif Sunmanın Önemi
Doç. Dr. Sapasağlam, çocukların teknolojiye bağımlı hale gelmemesi için alternatif faaliyetler sunulmasının önemine değindi. "Çocuklara, teknoloji yerine keyif alacakları ve onların gelişimine katkı sağlayacak alternatifler sunmalıyız. Kitap okuma, spor yapma veya doğa ile vakit geçirme gibi faaliyetler, çocukların teknolojiye bağımlı hale gelmelerini engelleyebilir" dedi.
Çocukları Kitaplarla Buluşturmanın Yolları
Kevser Şenel Yılmaz, çocukların kitap okumaya teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı. "Çocukları kitaplarla buluşturmak için onlara uygun ve ilgi çekici kitaplar seçmek, kütüphane ziyaretleri yapmak ve onlarla birlikte kitap okuma saatleri düzenlemek çok önemlidir" dedi.
Yılmaz, ayrıca ebeveynlerin çocuklarına rol model olması gerektiğini belirterek, "Çocuklar, ebeveynlerini taklit ederler. Ebeveynler olarak bizler de kitap okuma alışkanlığını çocuklarımıza aşılamalıyız" diye ekledi.
Program, çocukların dijital bağımlılıktan korunması için ailelere büyük görevler düştüğünü vurgulayarak sona erdi. Ebeveynlerin, çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim kurarak, onların teknoloji kullanımını denetlemeleri ve onlara alternatif faaliyetler sunmaları gerektiği bir kez daha hatırlatıldı.
Not: Dosya haber, Baran Dergisi tarafından Vav TV’nin programlarından derlenerek hazırlanmıştır.