Günümüzde kısa videolar izlemek, hızlı bilgi erişimi ve dünyadan haberdar olma isteğiyle yaygın bir alışkanlık haline geldi. Ancak, bu durum uzun süreli odaklanmayı zorlaştırıyor. İnsanlar, artık 5 dakikalık bir videoyu bile hızlandırmadan izleyemez hale geliyor. Sürekli kısa süreli yoğun bilgi ve duygulara maruz kalmak, dikkatimizi hızla tüketiyor. Araştırmalar, ekran karşısındaki odaklanma süresinin son yıllarda ciddi şekilde azaldığını gösteriyor; örneğin, 2004'te 2,5 dakika olan bu süre, 2022'de 47 saniyeye düşmüş durumda. Bu hızlı içerik tüketimi, özellikle gelişim çağındaki çocuklar üzerinde olumsuz etkiler oluşturuyor ve beyinlerimizi bağımlı hale getiriyor.

California Üniversitesi, Irvine'de Şansölye Bilişim Profesörü olan Gloria Mark, dijital medyanın odaklanma yeteneğimiz üzerindeki etkilerini anlattığı "Attention Span" adlı kitabında dijital medya kullanımının kısa dikkat sürelerini pekiştirdiğini anlatıyor. Mark dikkat sürelerimizin nasıl şekillendiğine ve bu durumun zihinsel sağlığımız üzerindeki etkilerine dikkat çekiyor.

İletişim biçimlerini kaybettik

Mark, insanların çoklu görev yapabilme konusunda yanlış bir algıya sahip olduğunu belirterek, beyin yapımızın aynı anda iki bilişsel olarak zorlu işi yapmaya uygun olmadığını vurguluyor. Dikkat süresinin kısalması ve dijital medyanın hayatımıza entegre olmasıyla birlikte, odaklanma ve duygusal bağlar gibi birçok alanda olumsuz etkiler ortaya çıkıyor. Örneğin, eskiden sosyal ortamlarda daha fazla yüz yüze iletişim kurarken, şimdi ise çoğunlukla ekranlara bağlı kalarak bu iletişim biçimlerini kaybettik.

Çocuklar üzerinde de dijital medyanın büyük etkileri olduğuna dikkat çeken Mark, yönetici işlevlerin henüz tam gelişmediği çocuklarda dikkat dağınıklığının daha çok olduğunu belirtti. Bu durum, çocukların uzun vadeli odaklanma yeteneklerini olumsuz yönde etkiliyor.

Mark, dijital medya kullanımının kaçınılmaz olduğunu kabul etmekle birlikte, ebeveynlerin çocuklarına örnek olmaları gerektiğini ve dikkatlerini çocuklarına vermeleri gerektiğini savunuyor.

Odaklanma süresinde ciddi düşüş

Teknolojinin kullanımının, özellikle dijital medya kullanımının, dikkat, odaklanma, stres ve duygu durumumuzu nasıl etkilediği ve dikkatimizin gün içinde nasıl değiştiği konularına değinen Gloria Mark, insanların doğası gereği tek bir göreve odaklanmayı tercih etmesine rağmen, dijital çağın bizi çoklu görevler arasında sürekli geçiş yapmaya zorladığını, bunun da dikkatimizin parçalanmasına ve odaklanma süremizin azalmasına yol açtığını belirtiyor. Bu durumu, sensörler, deneyim örneklemesi, bilgisayar kayıtları ve tekrarlanan anketler kullanarak yaptığı araştırmalardan elde ettiği verilerle destekliyor.

Örneğin, yaptığı araştırmalar, insanların bilgisayar ekranında ortalama 40 saniye odaklanabildiğini ve günde ortalama 112 kez uygulama içi, 261 kez de uygulamalar arası geçiş yaptığını gösteriyor. Bu sürekli geçişlerin, beynimizin uzun süreli odaklanma yeteneğini olumsuz etkilediğini ve stresi artırdığını belirtiyor.

Mark ayrıca, dışarıdan gelen kesintilerin azaldığı zamanlarda insanların kendilerini kesintiye uğratmaya başladığını, bunun da sürekli kesintiye uğramaya koşullanmanın bir işareti olduğunu ifade ediyor.

Araştırmaları, insanların can sıkıntısı yaşadığında dikkat dağıtıcı unsurlara daha yatkın hale geldiğini ve iş yerinde yüz yüze etkileşimin dijital medyada geçirilen zamandan daha fazla mutluluk verdiğini gösteriyor. Dikkat dağıtıcı unsurları engellemenin her zaman iyi bir strateji olmadığını, özellikle de öz düzenleme yeteneği yüksek kişiler için bu durumun iş yükünü artırabileceğini ve strese yol açabileceğini belirtiyor.

Sizinle Başbaşa - Necip Fazıl Kısakürek Sizinle Başbaşa - Necip Fazıl Kısakürek

İş yerinde giyilebilir sensörler ve diğer teknolojiler kullanarak 750 çalışanı bir yıl boyunca takip edeceği yeni bir araştırma projesi olduğunu da söyleyen Mark, bu projenin amacının, insanların iş yerindeki deneyimlerini, sağlıklarını ve refahlarını tahmin etmek için kullanılabilecek modeller geliştirmek olduğunu ifade ediyor.

Modern çağın dikkat dağınıklığı

Günümüzün hızla değişen dünyasında, dikkat dağınıklığı sadece fertlerin değil, toplumların da başa çıkması gereken en önemli sorunlardan biri.

Teknolojinin ve dijital dünyanın sürekli gelişimi, bilgi akışının hızlanması ve sosyal medyanın yaygınlaşması, modern insanın dikkatini toplamakta zorlandığı bir çağ meydana getirdi.

Johann Hari'nin "Çalınan Dikkat: Neden Odaklanamıyoruz?" adlı kitabı da bu kritik sorunları derinlemesine inceleyerek, modern dünyanın dikkat dağınıklığı krizine ışık tutuyor.

Bilgi akışı ve hız çağı: Beynin yenilgisi

Hari'nin vurguladığı temel problemlerden biri, bilgi akışının inanılmaz hızla artması ve bu hızın fertlerin odaklanma yetisini nasıl körelttiğidir. Modern çağın bu hız çağı, bireylerin bir göreve tam anlamıyla odaklanmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor. Yapılan araştırmalar, bir iş üzerinde geçirdiğimiz sürenin ortalama olarak sadece üç dakika olduğunu gösteriyor. Bu, beynimizin sürekli olarak bir işlemden diğerine geçiş yapmak zorunda kaldığını ve bu hızlı geçişlerin zihinsel yorgunluğu artırarak dikkat dağınıklığını tetiklediğini ortaya koyuyor.

Zihinsel derinliğin azalması

Teknolojinin getirdiği en büyük dezavantajlardan biri, insan beyninin doğal akış halini engellemesidir. Bu, insanların uzun süreli bir göreve odaklanmasını zorlaştıran ve dolayısıyla yaratıcı düşünme süreçlerini sekteye uğratan bir durumdur. Akış halinde olma, ferdin bir görevle tamamen meşgul olduğu ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı bir zihinsel durumdur. Ancak, modern dünya bu tür bir odaklanma haline girilmesini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bunun yerine, kısa dikkat süreleri, sürekli bölünmeler ve zihinsel yorgunluk, fertlerin üreticiliğini ve derin düşünme kapasitelerini zayıflatıyor.

Dikkat dağınıklığının altında yatan diğer önemli bir faktör de dikkat ekonomisi. Sosyal medya platformları ve dijital şirketler, kullanıcıların dikkatini çekmek için adeta bir yarış halinde. Bu platformlar, kullanıcıların dikkatini çekmek ve onları daha fazla zaman geçirmeye teşvik etmek için tasarlanmış vaziyette. Bu durum, fertlerin dikkatini toplama kapasitelerini daha da zorlaştırıyor. Hari, dikkat ekonomisinin arkasındaki bu gücün, fertlerin kendi dikkatlerini kontrol etme yetilerini nasıl çaldığını ve bu durumun toplumsal bir krize dönüştüğünü vurguluyor.

Fiziksel ve zihinsel yorgunluk, modern dünyanın dikkat dağınıklığı krizinde önemli bir rol oynuyor. Artan iş yükü, sürekli bağlantıda kalma gereksinimi ve dinlenmeye yeterince zaman ayıramama, fertlerin dikkatini toplamasını zorlaştıran başlıca etmenlerden. Fiziksel yorgunluk, fertlerin odaklanma yetilerini doğrudan etkilerken, zihinsel yorgunluk, üretici düşünme ve problem çözme becerilerini zayıflatıyor.

Zihin gezinmesi ve uzun süreli okumanın kaybı

Zihin gezinmesi, bireylerin yaratıcı düşünme süreçlerinde hayati bir rol oynuyor. Ancak, sürekli dikkat dağınıklığı ve hızla akan bilgi dünyasında, fertlerin bu tür derin düşünme süreçlerine zaman ayırmaları giderek zorlaşıyor. Benzer şekilde, uzun süreli okumanın kaybolması da dikkat dağınıklığının artmasında etkili oluyor. Kitap okumak gibi derinlemesine odaklanmayı gerektiren aktiviteler, yerini kısa ve yüzeysel bilgi tüketimlerine bırakıyor.

Dikkat kriziyle mücadele

Hari'nin çalışması, modern dünyada dikkat dağınıklığının sadece ferdî bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir kriz haline geldiğini ortaya koyuyor. Bu durum, fertlerin hayat kalitelerini, zihinsel sağlıklarını ve genel anlamda toplumsal üretkenliği olumsuz etkileyen geniş çaplı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu krizle başa çıkmak için fertlerin, dijital dünyadan bilinçli bir şekilde uzaklaşarak, zihinsel sağlığına ve dikkatini yeniden kazanma süreçlerine odaklanması gerekiyor.

Hari'nin önerdiği çözümler, ferdî değişimle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplumsal ve politik düzeyde de reformlar yapılması gerektiği yönünde. Bu, yalnızca fertlerin değil, aynı zamanda toplumsal yapının da dikkat krizine karşı direnç kazanması için bir zorunluluktur.

Kaynak: Baran Dergisi