Etkili bir gençlik politikanız ve gençliğe ideal aşılayacak donanımlı kadrolarınız yoksa, ortalığa “benden sonrası tufan” zihniyeti hakimse, yarının teminatı olması gereken gençleriniz ancak uzay boşluğunda yer kaplar. Hele hele yaklaşık yüz küsur yıl evvel Batılılaşma hastalığına yakalanmış ve Batılılaşmayı yanlış anlamışsanız...

Kemalist bir darbe ile topyekûn milletin öz değerlerine saldırılmış, inşa edilen yeni rejim kof ve ahlâksız nesiller yetiştirmeyi kendisine şiar edinmiş ve arzu ettiği kof nesilleri yetiştirmeyi başarmışsa; bunun üstüne, bir de “ılımlı İslâm” adı altında yürütülen bir içtimaî mühendislik operasyonuyla, değerlerini muhafaza edenlerin idrakleri iğdiş edilmişse... Siz de onlara yeniden ulvî bir ideal aşılayamıyorsanız; geleceğe dair ümid ışığınızın sönmemesi için hiçbir sebep kalmamış demektir!

İşte, gençliğin manzarası ve Türkiye’nin günlük siyasî itiş-kakışların ötesinde en ehemmiyetli meselesi. Ülkemizde, 22 senedir “Müslüman” bir iktidar olmasına mukabil, ne yazık ki, artık yaşadığı topraklarla hiçbir bağı kalmamış ve Batı’nın dayattığı başıboş hayat tarzının müptelası olmuş bir nesil geliyor. Geri kalan azınlık ise ancak istisna teşkil ediyor. Global müesses nizamın baskılarının ve yönlendirmelerinin yanı sıra iktidarın uyguladığı yanlış eğitim, kültür ve sosyal politikaların bedelini memleket çapında ödemeye doğru yol alıyoruz. 

Türkiye manevî, tarihî, kültürel ve insanî oluş zaruretini ihtar eden konumuyla gençlik davasını şekil ve kimliğe kavuşturmaya mecbur hatta mahkûmdur. Bu da “yeni nizam-yeni insan” demektir.

Yeni bir nizam duygusu aşılanmış ve bu nizam fikrini kuşanmış gençliği inşa ettiğimizde, diline, dinine, fikrine, ırzına, evine, ruhuna, aklına, ilmine, kültürüne, cemiyetine sahip çıkan bir insan ve toplum hayatı mümkün olabilir. 

İslâm ile nasıl şereflendim? İslâm ile nasıl şereflendim?

Baran Dergisi