Nasılsınız?

(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor; Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)

Size bir saatten fazladır telefonla ulaşmaya çalışıyordum. Telefon hattında bir problem var. Hattın o tarafında var mı bir problem?

(Av. Yılmaz, o şekilde bir problem olmadığını, ancak telefonda gürültü olduğunu söylüyor.)

Konuşmayı kaydedebiliyor musunuz peki?

(Av. Yılmaz, kaydettiğini söylüyor.)

Bana soracağınız herhangi bir soru var mı?

(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını söylüyor; Carlos’un avukatlarından Ahmed Arslan’ın da yanında olduğunu ekliyor.)

Oo, çok selâm söyleyin ona.

Hakkında konuşmak istediğim bir mesele var:

Birkaç hafta önce Belçika’daki Yahudi Müzesi’ne bir saldırı düzenlenmiş ve burada dört kişi ölmüştü, malûm. [24 Mayıs 2014 günü, Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Yahudi Müzesi’ne, Mehdi Nemmouche adlı, Cezayir asıllı Fransız vatandaşı, Suriye’de bir seneden fazla kalıp savaştığına ve IŞİD -Irak ve Şam İslâm Devleti- adlı örgütle bağlantılı olduğuna inanılan İslâmcı bir militan tarafından düzenlenen saldırıda dört kişi ölmüştü; Carlos bundan bahsediyor.]

İlk bakışta, saçma bir hareket olarak göründü bana. İnsanları böyle –rastgele- öldüremezsiniz çünkü.

Ne var ki, sonra şunu keşfettik: Saldırıda ölen ve “muhasebeci” oldukları söylenen Riva çifti, “Kivat” adlı bir örgüte üyeydiler gerçekte.

Kivat, özel bir İsrail istihbarat örgütüdür; bir başka deyişle, gizli bir servistir. 1952 yılında İsrail başbakanı tarafından kurulmuş olup, doğrudan İsrail başbakanına bağlı olarak çalışır. Bu bakımdan, Mossad veya Şin Bet’le bağlantılı veya onların idaresinde değildir; onlardan bağımsızdır.

Sözkonusu Kivat örgütünün üyeleri, zamanında, özellikle Sovyetler Birliği’nde faaliyet gösteriyorlardı. Niçin böyleydi? Çünkü, siyonizmin olduğu kadar İsrail’in de kurucusu olan yahudi liderler, Çarlık Rusyası yahut Sovyetler Birliği kökenliydiler. Böyle olunca, Rusya, Ukrayna veya diğer yerlerdeki yahudileri de ikna edip Filistin’e, İsrail’e getirtmek; bu şekilde nüfuslarını arttırmak istiyorlardı. O gizli Kivat örgütü de, Mossad ve Şin Bet’ten ayrı olarak, işte bu çerçevedeki çalışmaları yürütüyordu.

Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra ise, durum değişti ve İsrail’in sol kanadı bu örgütün faaliyetlerini durdurma kararı aldı. Böyle bir örgüte gerek yoktu artık. Rusya veya diğer cumhuriyetlerdeki yahudiler rahatça seyahat edebiliyorlardı çünkü. Böyle bir gizli çalışmaya ihtiyaç yoktu bundan böyle.

Derken, kendisi de Rusya kökenli olan Netanyahu, aşırı sağla birlikte, sözkonusu Kivat örgütünü tekrar canlandırmaya karar verdi. Bu sefer, Almanya’da yaşayan 200 bin yahudiyi İsrail’e getirtmeye odaklanacaktı örgüt. İşte Belçika’da öldürülen Riva ailesi, Riva çifti de, böyle bir görevle Almanya’ya gönderilmiş ve orada iki yıl geçirmişlerdi.

Belçika’da tam olarak ne yapıyorlardı bilmem, ama öldürülen Riva çiftinden de anlıyoruz ki, Yahudi Müzesi, adı geçen örgütün paravanı olarak kullanılıyordu. Demek istediğim, öyle “masum” değildi onlar. Öte yandan, biri saldırı sırasında, diğeri de yaralı olarak kaldırıldığı hastahânede ölen öbür iki kişi kimdi, bir bilgim yok.

Aynı problem, yıllar önce İstanbul’da gerçekleştirilen eylemde de sözkonusu olmuştu. Bombalı araçlarla birlikte kendilerini havaya uçurarak iki sinagogu vuran şehâdet komandolarının o eyleminden sonra anlamıştık ki, onlar basit birer sinagog değil, dinî vasfı olan böyle kutsal mekânları kullanmak gibi bir hakları olmadığı hâlde, siyonistlerin Mossad faaliyetleri için kullandığı paravanlardı.

Şimdi de şunu anlamış oluyoruz ki, Belçika’nın başkenti Brüksel’de faaliyet gösteren o yeni “Yahudi Müzesi”, sadece İsrail başbakanına bağlı olarak çalışan gizli Kivat servisi tarafından kullanılıyormuş meğer! O “başbakan"ın kim olduğunu biliyoruz: Netanyahu!

Cezaevinde bulunmam dolayısıyla, olan bitenlere dair çok fazla teferruat öğrenemiyorum, fazla bilgi alamıyorum. Bu yüzden, sözkonusu saldırıyı ilk gördüğümde şok olmuştum. Çünkü, birilerinin çıkıp bir yerleri basmasını ve sırf yahudi diye etrafta kim varsa öldürmesinden hoşlanmıyordum. Bir insanın yahudi olması, onun öldürülmesi gerektiğini göstermez hâliyle.

Fakat şimdi anlıyoruz ki, Belçika’daki eylemi gerçekleştirenler, Hazar yâni Türk kökenli daha fazla Doğu Avrupalı Aşkenaz yahudiyi İsrail’e getirtmek isteyen o aşırı sağ kanattan siyonist düşmanları vurmuşlardı.

İsrail’e daha fazla Aşkenaz yahudi getirtilmek istenmesinin de sebebi, bugün İsrail’deki çoğunluğu Arab veya Berberî kökenli –hepsine Sefarad dediğimiz- yahudilerin teşkil etmesidir. Bu vesileyle anlaşılan diğer bir şey de şu ki, siyonist hareket içerisindeki çatışma da aynı şekilde devam ediyor. 

Yine anlaşılıyor ki, Brüksel’deki eylem, öyle çılgın insanlar, fanatikler veya ırkçılar tarafından soğukkanlılıkla işlenmiş bir cinayet değil, siyonist düşmana, siyonist aşırı sağın bir istihbarat servisine, Şin Bet ve Mossad’ın sağında kalan siyonist bir örgüte karşı gerçekleştirilmiş meşrû bir operasyondur. 

Böyle olunca, bu eylemi gerçekleştirenler, saygı duyulmayı da hakediyor demektir. Herşeyi olduğu gibi, kamuoyunu da yönlendiren düşman propagandası bunun tam tersini söylüyor tabiî. Siyonist düşmanın, kamuoyunu nasıl yönlendirdiğine bir diğer delildir bu hâdise. 

Sadece insanlığın değil, yahudilerin de en büyük düşmanıdır siyonistler. Yahudiler; bu dinî topluluğun, büyük semavî dinlerin birincisinin bu mensubları, binlerce yıl baskı gördüler geçen yüzyıla kadar. Ne var ki bu topluluğun arasından çıkan o siyonistler, onlar arasındaki bir azınlığı teşkil eden bu suçlular, yahudilerin özellikle 19. ve 20. yüzyılda çektiği acıları istismar ettiler ve yahudilerin sırtından kendilerini zenginleştirdiler.

Toplama kamplarından kurtulmuş 130’dan fazla yahudi var bugün İsrail’de. 60 bin kadar da, açlık çeken, yiyecek hiçbir şeyi olmayan, ancak yardım kuruluşlarının her gün sağladığı yemekle karınlarını doyurabilen insanlar var. Siyonist kuruluşların ise, Almanya’dan, Fransa’dan olduğu kadar, yahudilerin acılarını istismar ederek tüm dünyadan topladığı milyarlarca doları var! Toplama kamplarından kurtulup, başka hiçbir alternatifleri olmadığı için İsrail’e giden ve orada mahrumiyet içinde yaşayan tüm o fakir insanları doyurmaya gitmiyor ama siyonistlerin bu parası. Yazıklar olsun onlara, tüm o paralar haram olsun onlara!

Belçika’daki eylemde Kivat örgütünün gündeme gelmesine, bunun ortaya çıkmasına çok şaşırdım doğrusu. Kivat örgütünü çok önceden de biliyordum ama Mossad, Şin Bet ve İsrail ordu istihbaratı gibi bizimle uğraşan, hakkımızda istihbarat toplayan, bilfiil çatıştığımız örgütlerden değildi o. Kivat’la bir bağlantımız yoktu bu yüzden. Diğer yandan, siyonist hareket içerisindeki çatışmanın devam ettiğini de anlıyoruz ki, bu da iyi (Carlos gülüyor.)

Kumandan Mirzabeyoğlu nasıl?

(Av. Yılmaz, kendisini “dün” ziyaret etiklerini ve iyi olduğunu söylüyor.)

İyi ve direniyor! Peki hükümet kanadından herhangi bir hareketlenme var mı O’nu ilgilendiren?

(Av. Yılmaz, olmadığını söylüyor.)

Tamam.

Bu arada, Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğunu da unutmayın...

Oradaki meslekdaşınıza [Av. Ahmed Arslan’a] benden selâm söyleyin, kendisine sımsıkı sarıldığımı söyleyin. Burada hep onun fotoğraflarına bakıyorum zaten (Carlos gülüyor). 

Hepiniz Allaha emanet olun. Selâmetle kalın.

21 Haziran 2014

Baran Dergisi 389. Sayı...