Selam ve dua ile…

Uzun bir süre sümen altı edilmeye çalışılmışsa da memleketimizdeki iktisadî sıkıntı artık görmezden gelinemeyecek bir vaziyet aldı. Döviz kurundaki aşırı dalgalanma sayesinde birileri cebini doldururken, fiyatlar genel düzeyindeki yükselme ile halk her geçen gün biraz daha sıkıntıya düşüyor. Bundan doğan stokçuluk ve düzenin ahlâkına mutabık ahlâksızlıklar sorunları büyütüyor. Bir de global ekonominin içinde bulunduğu çıkmazdan doğan problemlerin bunun üzerine eklenmesiyle olağanüstü şartların ortaya çıktığı bir dönemi bizzat idrak ediyoruz. Kuruluş zemini sakat Türkiye ekonomisi, tüm bu şartlar içerisinde artık palyatif tedbirlerle günü kurtarmanın bile mümkün olmadığı bir döneme girmiş bulunuyor.

İçinden geçtiğimiz olağanüstü süreç ve zor şartlar olağanüstü tedbirlerin alınmasını da gerekli kılıyor. Palyatif tedbirlerle sorunların artık bir süreliğine dahi çözülemeyeceğini söyledik; dolayısıyla bu tedbirlerin yeni bir ekonomik sistemin de öncüsü olması icap ediyor. Keza bu cendereden çıkışın yolu da yeni bir sistemden geçiyor.

Öncelikli sorunumuz, Türk Lirası’nın para olma vasfını artık yerine getirememesi. Başta bu sorunun çözülmesi adına TL’nin hakiki bir kıymet vahidi olan altına endekslenmesinden başka bir çare görünmüyor.

Bunun yanında döviz alım satımına da yüksek stopaj koyulması uygun bir adım olacaktır.

Bankalarda urlaşan sermayenin piyasaya aktarılmasını sağlayacak düzenlemelerin de yapılması önem arz ediyor. Yatırım konusunda yaşanan sıkıntıların çözülmesi adına devlet, biriktirdiği değeri nasıl kullanacağını düşünen halkı büyük projelere ve şirketlere ortak edebilir.

Ayrıca yurt dışına para çıkışının ivedilikle durdurulması, katı bir denetim mekanizmasının kurulması ve kur manipülasyonlarıyla halkın cebinden parasını çalıp servetine servet katanların cezalandırılması, bunların mükerrer şekilde yaşanmasının önüne geçmek için gerekli.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi için de, yeni bir vergi düzenlemesi şart!

Tabiî yalnız birkaç sorunu değil, Türkiye’nin tüm meselelerine bütün fikir perspektifinden yaklaşarak birbiriyle entegre bütün bir çözüm getirmek gerekiyor.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Olağanüstü Şartlara Olağanüstü Müdahale” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Kaşığı Kulağınıza Götürmeyi Bırakın Artık!” başlıklı yazısında işledi.

Filistin’de son günlerde artan Siyonist saldırılarını FİDDER Başkanı Muhammed Mişniş ile konuştuk. Mişniş, “Başkentimiz Kudüs’tür Filistin Yakında Özgür Kalacak!” dedi.

Rusya-Ukrayna krizinde tansiyon her geçen gün yükseliyor. Kırım-Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay ile bu kriz üzerine bir röportaj yaptık. Karatay Rusya içini tahkim etmek adına Putin’in yeni bir kahramanlık peşinde olduğunu söylüyor.

Faruk Hanoğlu, “Ne Uğruna Aç Kalacağız?” başlıklı yazısında “Korkumuz aç kalmak olmamalı, korkumuz bizi kendi tahakkümü altında tutmak için açlıkla terbiye etme yolunu izleyen bu sistemi kabul etmek olmalıdır.” diyor.

Bahattin Yeşiloğlu, “Çare Ne Komünizm Ne Kapitalizm” başlıklı yazısında Komünizmi ve Kapitalizmi mukayese ederek iki sistemin de çöktüğünden bahsediyor.

Enes Bayramoğlu, “Sezai Karakoç Vesilesi ile Fikir, Mütefekkir” başlıklı yazısında geçtiğimiz günlerde Rahmet-i Rahman’a kavuşan Sezai Karakoç’tan ve “mütefekkir”likten bahsediyor.

Mustafa Kökmen, bu haftaki yazısında Güney Amerika’nın en küçük ülkesinden bahsediyor. Yazısının başlığı “Güney Amerika’da Parlayan Hilâl: Surinam”.

Abdulkerim Kiracı, Üstad Necip Fazıl’ın “Anadolulu Müslüman Türk’ün kalbi onda çarpar” dediği Yunus Emre Hazretlerinin portresini çiziyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle… Allah’a emanet olun…

Aylık Baran Dergisi 31. sayı çıktı! Aylık Baran Dergisi 31. sayı çıktı!