Videodan pasajlar:
Yüz cildi Necip Fazıl, 70 cildi Salih Mirzabeyoğlu’na ait olmak üzere 170 cilt külliyat olan Büyük Doğu-İbda, mâlumat da denen bilgi yükü veya kütüphanenin raflarını süsleyen kitaplar değil, irfan denen içselleştirilmiş bilgi ile toplum ve devlet inşa etmenin plan, proje ve tatbiki/aksiyonudur. Kan ve çile ile yoğurulan bu eserler her şeyden önce bizim kalbimize hitap etmektedir.
Eşya ve hâdiselere fikrin damgasını vurmak için onu papağanvâri tekrar değil, içselleştirip kendi içimizde ayrı bir enerjiye dönüştürmeliyiz. Fikriyatımızı sadece söylem ve retorik olarak almak ve tâbiri caizse onu bir meta olarak görmek, fikri içselleştirememek ve onu damarlarımızda kan hâline döndürememektir. Fikrî formlar oluşmadığı zaman eşya ve hâdiseler karşısında “kör şuur” söz konusu olur ve seyirci kalınır. Kendinden zuhurumuzu İbda’ya havale edip biz de onun gölgesinde kurtulmuşlardan olduğumuzu sanıyoruz ki böyle bir şey doğru değil. Retorik ve lafız İbdacılığı değil, iman ve fikir İbdacılığını istemeliyiz.
Hülâsa olarak şunu belirtelim ki Büyük Doğu-İbda, şeriat yoluna düşmekten başka bir vasıta, manivela değildir. Bu dava, başta samimiyet olmak üzere ahlâkî temele dayanır ve dava uğrunda can vermek olan şehitlik şuuru bunun tabii neticesi olarak tezahür eder.