HTŞ öncülüğündeki muhalif gruplar Şam'ı da alarak hakimiyeti ele geçirdi ve rejimi devirdi. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Şöyle ki, hiçbir zalim ebediyen zulüm üzere idare edemez. Dolayısıyla, Esed rejiminin de işte Baas diktatörlüğü, oluşturduğu Baas diktatörlüğü sonuna kadar ayakta kalacak değildi. Yaptığı zulümlerle beraber yıkılmaya mahkumdu. Bu sadece bir zamanlama meselesiydi. Müslümanların, özellikle o Arap Baharı'nda artık kendi iradelerini ellerine alma arzusuyla beraber harekete geçmesi Esed rejiminin de sonunu hazırlamıştı. Fakat Rusya ve İran gibi emperyal güçlerin oradaki menfaatleri çerçevesinde o rejime payandalık etmesi, bu süreci sadece uzattı ve yaşanan zulmü, katliamı arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Bugün gelinen konjonktürde de Rusya ve İran'ın artık Esed rejiminin arkasında durmayı başaramayışı onun sonunu hazırladı ve mücahitler de Allah'ın izniyle gerçekleştirdikleri bu harekatla beraber Suriye'nin istiklalini ve istikbalini kendi ellerine aldılar ve özgürlüklerine kavuştular. Bu noktada tebrik edilmesi, dua edilmesi ve arkasının İslam ümmeti olarak beslenmesi gereken bir hareket oldu. Memnuniyetle karşılıyoruz.

Siz de sahayı yakinen takip eden ve bilen birisisiniz. Suriye'nin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Neyi öngörüyorsunuz?

Müslümanlar şu an bir zafer kazandılar ama bu nihai bir zafer değil. Orada halledilmesi gereken daha birçok mesele var. Tabiri caizse, İran ve Rusya emperyalizminin beli kırıldı Suriye topraklarında ama Amerika ve İsrail emperyalizmi hala büyük bir tehlike olarak mevcut. Bunu da biz aslında şuna bağlıyoruz. Ümmetin kurtuluşu esasında müstakil olarak bazı coğrafyalardaki özgürlük hareketleriyle beraber temin edilebilecek bir mesele değil. Ümmetin kurtuluşu bir yerde topyekün kurtuluşa bağlı.

Biraz daha açar mısınız burayı?

Tabii, açayım. Şöyle ki bugün Suriye asla kendi başından ibaret bir coğrafya değil. Kendi iç dinamikleriyle değerlendirilebilecek bir mesele değil. Zaten böyle olmuş olsaydı şu an, biraz evvel başında da söylediğim gibi Esed rejimiyle muhaliflerin hesaplaşması kendi içinde olurdu. Ama böyle olmadı. İşin şin içine Rusya girdi, İran girdi, hatta ticari olarak Çin girdi. Karşı tarafta konumlanan işte Amerika'sı, İsrail'i, Fransa'sı, İtalya'sı, İngiltere'si. Bu coğrafya dediğim gibi kendi kendinden ibaret olan bir hesaplaşma söz konusu değil. Bütün dünya ülkelerinin gözünü çevirdiği bir yer. Dolayısıyla da Müslümanların kurtuluşundan da bahsedileceği yerde, bu konjonktür hesaba katılarak bir değerlendirme yapılmak zorunda. O yüzden Suriye'de şu an elde edilen müspet adım, beraberinde bir tehlikeyi de barındırmakta. Çünkü gelecekteki hesaplaşmalar daha çetin olacak ve Müslümanların bu noktada gösterecekleri irade gerçekten kurtuluşa yönelik olursa Allah'ın izniyle zafer daha da perçinlenecektir. Ama baktığımız zaman, mesela Şam'ın ele geçirilmesiyle beraber Ürdün'de, Mısır yönetiminin yaptığı açıklama, “bu kendi ülkemizdeki İslami hareketleri de yeniden harekete geçirecek bir tehlikedir” yorumuna baktığımız zaman esasında tehlikenin ne kadar büyük olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Oradaki mücahitler ellerinden geleni yapıyor ama Türkiye'nin de bu noktada biraz inisiyatif alması gerekiyor. O mücahitlerin desteklenmesi noktasında. Yoksa iş, düşman asla boş durmayacaktır. Bizim hareketimizi bulduğu her yerde boğma gayreti içinde olacaktır ve dolayısıyla bu zaferi bize asla teslim etmeyeceklerdir. Öyle hazır bir şekilde, “tamam siz bir gayret gösterdiniz, bir şeyler elde ettiniz, alın zafer sizin olsun” demeyeceklerdir. Bu zaferi geri döndürmeye çalışacaklardır. İsrail'in şu an Golan Tepelerini işgal etme girişimi, Şam'a yaklaşma çabaları, diğer tarafta PKK üzerinden oluşturulmaya çalışılan suni yapı. Küçük İsrail meselesi. Böyle düşünüldüğü zaman dediğim gibi, tehlike hala ortada mevcut. Onun için de asla bir şeye kapılmamalı ve tehlikeye karşı uyanık olunmalı ve sürekli tedbir alınmalı olarak değerlendiriyoruz. Sahada savaş bitmedi. Aslında bir yerde tabiri caizse yeni başlıyor gibi bir hal maalesef söz konusu.

Suriye'deki hadiseler bu şekilde ilerlerken Türkiye'de de ciddi manada Kemalist ve Alevi kesim Esadçılık çığlığı atmaya başladı. Bir anda Esadçı ve İrancı olduklarını açığa çıkardılar. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Ben bu savaşı müstakil bir savaş olarak görmüyorum. O yüzden de herkesin kendisini ait hissettiği inanç ve değerler çerçevesinde safını seçtiğini görüyoruz. Nasıl ki Müslümanlara karşı orada İran, Hizbullah ile beraber, Rusya ile beraber karşı safta yer alıp Müslümanların kanı üzerinde bir dehşet imparatorluğu inşa ettiler Suriye'de. Burada da onların destekleyicileri tabii ki pek tabii olarak Müslümanların yanında yer almasını bekleyemezdik. Onlar da kendi saflarını seçtiler. Yani bu işçi olarak bu böyle olmakla birlikte ayrıyeten şöyle bir bahis var. Bizim Filistin, Gazze'de yaşanan katliamla alakalı olarak dile getirdiğimiz bir mesele vardı. Ülkemizin vatandaşı olan ama Siyonist orduda görev alan Yahudiler. Bunların bir milli güvenlik problemi olduğundan biz bahsediyoruz ve bir an evvel buna yönelik adımlar atılması gerektiği çağrısında bulunuyoruz. Aynı şekilde ve belki de daha büyük bir tehlike olarak İran etki ajanlığı yapan, İran konsolosluğundan beslenen, maaş alan ve Türkiye'de gelip kamuoyu oluşturulması yönünde çaba sarf eden çok önemli bir klik var. Biz bunun da aslında bir milli güvenlik problemi olduğunu düşünüyoruz. Mesele sadece insanların kanaatleri ve fikirlerinden ibaret değil. Bir insan memleketin, ümmetin hayrı için şu yaşanan hadisenin tam tersini isteyebilir. Bu tabii bir şeydir. Yanlış da olsa tabiidir. Ama birilerini ajanlığı adına bu işi yapıyorsa, bu artık kriminal bir vakadır ve devletin de bu meseleye böyle yaklaşması gerekmektedir. Bu noktada hani Türkiye'nin destek vermesi derken belki de ilk adım olarak içerideki bu etki ajanlarını temizlemek noktasında bir adım atılmasını beklemek bütün Müslümanların hakkıdır ve olması gereken de budur.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı abi?

Allah Müslümanların yardımcısı olsun. Gerçekten böyle müthiş bir kapışmanın geldiğini hepimiz görüyoruz. Allah-u Teala Müslümanlara bir an evvel tedbirler almayı, bu savaşa hazırlanmayı, üzerimizdeki bu gaflet ve meselenin ciddiyetini kavrayamayacağı halden kurtarmayı nasip etsin. Amin. Ve Müslümanların şimdilik gerçekleşen zaferini de inşallah Rabbim kalıcı hale getirsin. Müslümanları muhafaza etsin diyoruz.

Amin, teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.