İçişleri Bakanlığı “PCR Testi Zorunluluğu” genelgesi yayınladı. Bu genelgenin hukukî yönden değerlendirmesini nasıl yapmak lâzım?

Bu genelge hukuka, insan hak ve hürriyetlerine, insanların rızaları dışında denek olarak kullanılmaması ilkesine aykırıdır. Suç işleyen bir insan adli kontrole tabi tutulur. Haftada 2 sefer imza atmaya, ispat-ı vücut yapmaya zorlanır. Burada böyle bir şey söz konusu değil. İnsanın sağlıklı olması esastır. Bir insan belli aralıklarla ister haftada 2 sefer, ister ayda 1 sefer, isterse yılda 1 sefer olsun sağlıklı olduğunu ispata zorlanamaz. Sağlıklı olduğunu ispata zorlama meselesi aynı zamanda kişiyi hasta etmesi kuvvetle muhtemel bir durum. Siz PCR testini zorunlu kılıyorsunuz ve insanlar sağlık kuruluşuna gitmek zorunda kalıyor. Salgın döneminde oraya hasta da geliyor, hasta olmadığını ispat etme çabasına zorlanan kişi de geliyor. Bu ikisi geldiğinde hasta olanın hasta olmayana bulaştırmayacağının bir garantisi var mı? Bu kişiyi hasta olmaya zorlamak anlamına gelir. İnsanî olarak kabul edilemez.

Peki bu genelgenin mantıklı bir açıklaması var mı?

Bunun hiçbir mantığı, sağlığa da hiçbir faydası yoktur. Aşı dayatmasında bulunma nedenlerini salgını önlemek olarak söylüyorlar. Şimdi farklı bir açıdan bakalım; aşılı bir insan mı hastalığı daha çok yayar, yoksa aşısız bir insan mı? Aşılıların da hastalığı bulaştırdığı malum. Aşılı biriyle aşısız birinin hasta olduğunu düşünelim. Aşılı biri semptomları çok hissetmiyor, hafif atlatıyor, yatağa düşmüyor, ateşi yükselmiyor, midesi bulanmıyor, kendini yorgun ve bitkin hissetmiyor. Yani hastalığın etkilerini hissetmiyor ama virüsü taşıyor. Diğer tarafta da aşı olmayan kişi baş ağrısı çekiyor, mide bulantısı yaşıyor, ishal oluyor, ateşi çıkıyor, hastalığı daha ağır seyrediyor. Şimdi aşılı olup hasta olan kişi hafif atlattığı için toplum içerisinde gezebilir, sinemaya, tiyatroya, okula gidebilir, toplantılara katılabilir. Hasta olan ise semptomların zorlamasıyla evinde yatmak zorunda kalacak ve gezmesi, dolaşması, çalışması vücut tarafından engellenmiş olacak. Bu durumda her akıl sahibi bilir ki, aşısız olan hastalığı çok daha az yayar; çünkü, semptomlar tarafından hareketleri sınırlandırılmıştır, aşılı olan ise semptomları hafif geçtiği için hastalığı çok daha fazla yayar. Bu duruma rağmen bunların aşı dayatmasında bulunması ve “aşı olan salgını artırmaz, aşı olmayan artırır” gibi bir mantık dayatmaları akla ve mantığa aykırıdır, adeta bir zulümdür. Bu mantık bize 2 kere 2’nin 4 etmediğini ispata çalışıyor, tüm toplum aptal yerine koyuluyor. Bunu kabul edebilmemiz mümkün değil. Bir hukukçu bunu kabul edemez, ben de bunu kabul etmiyorum.

İşin mantık boyutunu geçip, hukuk boyutuna gelirsek. Hangi bakımlardan hukuka aykırıdır?

Bu genelde anayasaya da yasalara da aykırıdır. Eğer hükümet bu konuda ciddi ve samimi ise bunu ancak kanunla yapabilir. Temel hak ve hürriyetler iki şekilde sınırlandırılabilir. Bir, bunun bir gereklilik olması şarttır, ikincisi de bunu ancak kanunla yapabilirsin. Hükümet bunu neden kanunla yapmıyor? Çünkü bir adım sonrasında bunun büyük bir handikap olduğu, çok büyük bir yanlış olduğu ve küresel sermayenin oyunu olduğu ortaya çıkarsa düşüncesi var. O nedenle bunu psikolojik manevralarla; “Ben hissettirdim, yaparsan tamam, yapmazsan da kanunla ben seni zorlamam.” gibi yarın öbür gün bir suçlanmaya karşı adeta bugünden bir savunma yolu inşa ediliyor. Bunun hukuken kabulü mümkün değil. Bunun faturası hükümet yerine İçişleri Bakanlığı’ndaki birkaç müsteşara, görevliye, genelgeyi yayınlayanlara ya da içişleri bakanının bizzat kendisine kesilmeye çalışılıyor. Fakat bunun zararı tüm topluma.

İnsanların seyahat hürriyetleri, çalışma hürriyetleri, ticaret hürriyetleri, sözleşme hürriyetleri, eğitim hakkı kısıtlanıyor. İnsanların tüm hayatını etkileyecek şeyler yapılıyor. Bunların hukukla bağdaşmadığı çok açık ve net. “Ben yaptım oldu” mantığıyla bunlar olabilecek şeyler değil. Hükümet, İçişleri Bakanlığı veya Sağlık Bakanlığı uluslararası güçler tarafından tehdit altındaysa, baskı altındaysa bunu açıkça çıkıp topluma söylemeleri gerekir. Ben toplumun her yönüyle de onların arkasında duracağına inanıyorum. Ama bir şekilde çeşitli politikalarla küresel güçlere hizmet ediliyor. Aşının yapanı, sahibi, Türkiye’ye getireni, bakanlığın kendisi, aşı uygulamasını yapan bile garanti vermezken, sorumluluğu aşıyı yapmaya zorlayana yüklerken, tutup herkesi aşıya zorlamak asla kabul edilebilecek bir şey değildir.

Ekleyeceğiniz, önemli gördüğünüz bir husus var mı?

Eğer aşının gerçekten faydalı olduğunda samimilerse bunu kanun zoruyla yapsınlar, kanun çıkararak yapsınlar ki, yarın öbür gün hesap sorulabilir olsun. Psikolojik yöntemlerle; “Sağlıklı olduğunu ispatla da öyle gel, biz zorlamıyoruz.” derken dolaylı bir şekilde zorlamalarla bunun yapılması hukuktan önce gayriahlakidir. Aşı taraftarlarının dürüst olmaları gerekir. Yarın öbür gün halka hesap vermek zorunda kalacaklarını düşünüyorum. Halka “Sağlıklı olduğunu ispatla da gel.” diyenlere halk seçim zamanı “Bizden olup olmadığını ispatla da gel.” yanıtını verir.

Teşekkür ederim.

Rica ederim.