Kemalist rejim, toplumu cinnete sürüklüyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Bunun temeli bireyciliğe dayanıyor. Bireycilik de güya insanın hayrına gibi gösteriliyor. Bu akım aslında karşı tarafa tahammülü azaltan bir akımdır. “Babana, annene, arkadaşına saygı göstermek zorunda değilsin” gibi… “O senin hayatına karışamaz, kendi tercihlerini yapma konusunda kimse sana müdahale edemez.” şeklinde telkinler yapılıyor. “Ebeveynlerin çocuğuna baskı yapması, çocukları darlıyor” kılıfı altında baskı yapılıyor. Bu baskıyı önleme türü de telkinler. Bu telkinleri hem anneye hem de babaya aşılıyorlar. Bu geleneksel kültürün fedakârlık damarına saldırıdır, fedakarlığı ortadan kaldırmak istiyorlar. Karşılıklı fedakârlık ortadan kalkınca, anne de, eş de, çocuk da husumetli olabilir. “Ben buna bu kadar emek sarf ettim, elimden geleni ardıma koymadım” diyen herkes için geçerli bu mesele. Fedakârlık, fedakârlık bekler. Fakat bireycilik temelinde bunu ortadan kaldırmak istiyorlar.
Konya'da iki aile arasında 11 yıldır devam eden kavga sonrasında 7 kişi öldürüldü. Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı neredeyse, toplum yeni bir evreye girdi. Türkiye’nin kronikleşmiş problemleri bitmiyor. Eğitim, hukuk hemen her meselede sıkıntılar meydan yerine döküldüğü gibi toplum da cinnete sürükleniyor. Yaşanan her şey bir değişimin gerektiğini ihtar etmiyor mu?
Herkesin söylediği bir şey bu, herkes problemlerin farkında. Asıl mesele değişimin nasıl olacağı… Belli ki bu araba gitmiyor tamam mı?.. İyi de bu vasıtanın nesini tamir edeceğiz, hava filtresini mi, fren pabuçları mı, baltaları mı?.. Bizim işaret etmemiz lâzım, sadece bakım yapılması lâzım dedik mi, havada kalıyor mesela. Kemalist rejimin hatta sosyalist rejimin nerede, nasıl toplumda sıkıntılar açtığını göstermemiz lâzım. Bir bakıma, sloganik kalmamak için elimizden geleni yapmalıyız. Kemalist rejimin sıkıntılarından bahsedelim…
Efendim, yukarıda bireyciliğe dikkat çekmemin sebebi de şu: Bu geniş aileyi bitirdi. Anne-babanın yükü çekilmiyor, sebat edilmiyor. Şimdi, çekirdek ailelere döndük, artık parçalanmış ailelere doğru ilerliyoruz. Burada da sorunlar yaşanıyor. Her şeyin temeli bireycilik… “Herkes kendi tercihlerinde hürdür!” kafası yaygın. Bir arada yaşamanın bedeli de vardır, bereketi de. Bizim geleneksel kültürümüzde varolan şeyler ortadan kaldırılınca, fedakârlık “arabesk” hâle getirilince al işte vaziyet ortada. “Hep benim sırtımdan mı geçineceksin”, “hep ben mi verici olacağım, alıcı olmalıyım” denilince geniş aile, çekirdek aileye, çekirdek aileden de parçalanmış aileye dönüşüm yaşanıyor. Bu tarz hayat, Batı’da hat safhada yaşanıyor. Burada yaşanmaya başlanınca da depresyon, intihar, psikolojik vakaları artırdı. Stresin bir numaralı ilacı insani münasebetleri geliştirmektir. İnsan, dertleşip, muhabbet ederek sıkıntılarının büyük bir kısmını giderebilir. Bireyciliğin yıktığı toplumda, kişi muhatap olacak şahsı bulamıyor. Çünkü, o arkadaşını evvelden bir sebeple kırdı. Şimdi onunla konuşmaya yüzü yok. Anlatabiliyorum değil mi?.. Yalnızlık. Yalnız kalınca, kişiler kendi kendini kemiriyor. Tahammül sıfıra iniyor. E hâl böyle olunca, kavga ve cinayetler de artıyor. Ne yazık ki…
Batıcı hayat tarzının benimsenmesine yol açan en büyük etkenlerden biri de Kemalist rejim değil mi?
Elbette. Tanzimat ile birlikte Batı hayatı enjekte edildi. Toplumda istisnaî örnekler üzerinden fedakârlık “kötü” gösterildi. “Hep aynı kişiden yardım istenir, yardım istenen kişi kendisi yardım istediğinde buna cevap verilmez.” gibi söylemler mesela… Tamam böyle istisnaî şeyler oluyor, olacaktır da. Ama bunda genelleme yapılmaz. Fedakârlık, nefse de zor gelir. Fedakarlığın ısrarla aşağılanması sonucu, insanlar birbirine yardım etmez, anlamaz oldu. Artık insanlar, “bu şeyler ne işe yarar ki?” der hâle geldi. Kendi kültürümüze yabancı insanlar yetişti, yetişiyor.
Aile mefhumu yok edilmeye çalışılıyor; böylelikle Batıcı hayat tarzı aşılanıyor yâni.
Evet. Burada, “sizin aile geleneğinizi yıkacağız, Kur’an’a saldıracağız, hadisler hedefimizde” gibi söylemler kullanmıyorlar. Kullanmazlar da, daha sinsiler. “Bireyin hakkı” diyorlar. “Birey olma bilinci”ni muhatabınıza sorduğunuzda, hakikaten altını dolduramıyorlar. Konuşamıyorlar. Çünkü bunun temeli yok. Süslü kelimelerle bunu vurgulamayan birkaç muhafazakâr aptal da bunlara kanıyor. Müslüman, aptal olamaz. O yüzden muhafazakâr diyorum. Modernizm, kitle araçlarını da elinde tuttuğu için bunlar özendiriliyor. Özenti, baskıya dönüşüyor. Şarkı, dizi, filmlerle, internetteki bilgilerle bireyselcilik şişiriliyor. Dolayısıyla, kişi geleneğinden kopunca modernizm buz gibi ona karışıveriyor. İstediği yöne de sürüklüyor. Neredeyse hemen herkes iki senede bir telefon ve ev eşyalarını yenileyip (yeniletip) duruyor. Sürekli tatminsizlik… Tatil harcamaları, eğlenceler, anneler günü, babalar günü derken sürekli ayrı harcamalar… Bizim kültürümüzde, kazancın kendine yetmesi, hatta artması gerekirdi. Etrafına yardım edecekti. Mütebessim bir çevre, teşekkürler de sizin moralinizi düzeltirdi. İnfak kültüründen kopulunca insanların mutsuzluğu arttı, bu da bir etkendir. İnsanlar tarafından güzelce onaylanmak, tatmin duygusunu artırır. Kişiler infak yapmayınca, sokaktaki insanların hiçbirisi ne teşekkür ediyor, ne de onay veriyor. Çünkü dışarıda karşılaştığın insan, senin için hiçbir şey ifade etmez oluyor. İnsanlar çareyi başka yerde arıyorlar, bu da toplumu cinnete sürükleyen etkenlerden bir tanesi. Müslüman aile yapısı toplumun birçok problemine cevap verecektir.
17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi hâdiseleri yaşadık. Mesela İslâm, Müslümanlık olunca gençlerimizin güzel reaksiyonlarına da şahidlik ettik. Şimdi ise sosyal medya vasıtasıyla “yeni bir Gezi havası” estirilmeye çalışılıyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Hiç şüphem yok, millet zulme razı olmaz. Dün bu tür şeylere nasıl cevap verildiyse, bugün de verilir eyvallah. Dayanışmacı toplumdan uzaklaşanlar, karşılarında dinamik bir güç gördüğünde korkar, kaçarlar!.. Anlatabildim mi? Bunlar anında dağılırlar, direnemezler bile! Toplumun hâlâ büyük bir kesimi, İslâmî düşünce-geleneğini devam ettiriyor. Herhangi bir kalkışmada Müslüman kesim hazırdır. Yangınlar yaşanırken, halkın verdiği tepkiye bakın. Sosyal medyada fitne fücur faaliyeti yapanları da görüyoruz, milletin tepkisini de. Geleneksel kültürümüze her meselede karşı gelenler, milletin yangınlarda nasıl tek yürek olduğunu göremez, anlayamaz. Haksızlık karşısında insanlarımız tepkisini gösterirler.
Teşekkür ederiz.
Ben de teşekkür ederim.