23 Mart 2024 tarihinde BDA Genel Merkezi’nde yapılan iftar programında, Aylık Baran Dergisi Yayın Kurulu üyelerinden Mevlüt Koç kısa bir konuşma yaptı.
Konuşmasına “Bütün Fikrin Gerekliliği” davası bağlamında başlayan Mevlüt Koç, şunları dile getirdi:
“Bütün Fikir”, büyük fikirdir. “Bütün”e özlem duyar, bütünün arayışı içinde olan ve bulmuş olmanın bahtiyarlığı içinde bizleri bütünleyen, bütünden kopup gelen, “Büyük adam” kârıdır. Bütün fikir, selâmeti fikirdir. “Kurtarıcı Fikir”leriyle “Kurtuluş Yolu”nun taşlarını döşeyen “Kurtarıcı Rehber” kârıdır. Kumandan’dan ödünç aldığım kelimelerle söylersem; “Parça parça ve ayrı ayrı yollardan elde edilen hakikatlerin zihnî inşaıyla” yahut farklı değişkenlerinn terkibiyle bütüncül bir yapı kurmak, bu yapı üzerine gerçek bir toplum inşa etmek, bir bütün olan alemi birlik ve bütünlüğü içinde kavramak kabil değildir. Demem o ki; “Mutlak Hakikat”le müeyyez, İslam şeriatıyla mukayyed olmayan bir yapının “Bütüncül” bir yapı olması, eşya ve hadiselerin teshirinde tam bir tanıma bağlaması muhaldir. Kumandan bunları “Bütün Fikrin Gerekliliği” isimli eserinde tüm boyutlarıyla anlatır.
Kardeşlerim, “İslam zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır” tezi, “İbda Dil ve Diyalektiği”nin temel tezlerindendir. O halde, Müslüman da, maddi ve manevi varlığındaki zıt unsurları en mükemmel biçimde kendisinde birleştirendir.
Müslümanın dileği hayatı yaşamak değildir. Örf ve adetlerin kökeni, Kur’an anlayışına dayanan bir toplumun insanı, dünyayı bir yiyip içme, gülüp eğlenme alanı olarak görmek... Müslüman, yaşanmaya değer hayatı bilfiil temsil etmekle yükümlü olandır. Abdulkadir Geylani Hazretleri, “İbadet sanattır” buyuruyor. Ünlü yönetmen Tarkovski’ye göre de, “sanat ibadettir.” Rahmetli Üstad’a göre ise, “Sanat Allah’ı aramaktır.” Dolayısıyla, “Mutlak Sanatkar”ın en muhteşem iki eserinden birisi olan “insan” hayata sanatkârane bakmak, hayatı estetik veçhesiyle özümlemekle mükelleftir. Estetik başarısı da zıt renk, desen, biçim, ses ve hisleri birleştirebildiği, yani bir bütün ortaya koyabildiği kadardır. Hâkeza, mübdiinden etkilenerek ibdayı iade etme; “Bütün Fikir”in ortaya konulması süreci de, başlangıçta birbirinden tamamen farklı olan cevherler arasında bağ kurma, zıtları birleştirme, yeni bir bütün ibda etme sürecidir.”
Koç, konuşmasının sonunda şunları söyledi:
“İslam’laşmadan insanlaşmak, ferdî ve beşerî zaaflardan kurtulup sözde hürriyetten özde hürriyete erişmek, külli akıla ait melekelere ünsiyet kesbederek zihnî ve ruhî faaliyetlerini atbaşı yürütmek muhaldir... İslamlaşmamış insan muhtemel bir şeydir; ihtimaller aleminin posasından ibaret bir yaratıktır. Şekli, sureti, gösterişi itibariyle insan intibaı uyandırsa da özü itibariyle insan olmanın ilk şartı diyebileceğimiz hasletlere dahi sahip değildir. Maddî aleme mahkûm, mana aleminden ve hayattan mahrum, manen iflas etmiş içi boş bir görüntüden ibarettir. Bu insan modeli, insanların en talihsizidir, hüsrandadır. İlimden binlerce fasıl bilse de, kendini bilmez. Buna mukabil, İslamlaşmış bir toplumun insanı insiyaki bir oluşla iyi-doğru ve güzeli tanıyıp tanımlamakta adeta bir yaratılış ayrıcalığına sahiptir.”