İsrailli tarihçi, profesör ve eski siyasetçi Ilan Pappe, İsrail lobisini mercek altına aldığı "Lobbying for Zionism on Both Sides of the Atlantic" adlı yeni bir kitap kaleme aldı. Bir dönem İsrail Komünist Partisi yönetiminde de yer alan Pappe, halen Birleşik Krallık'taki Exeter Üniversitesi'nde Sosyal Bilimler ve Uluslararası Çalışmalar Fakültesi'nde profesörlük yapıyor. Aynı zamanda üniversitenin Avrupa Filistin Araştırmaları Merkezi direktörlüğü ve Exeter Etnopolitik Araştırmalar Merkezi eş direktörlüğü görevlerini yürütüyor. Pappe'nin kitabı, Middle East Eye'da Pierre Oborne imzasıyla yayınlanan bir makaleyle gündeme geldi. Oborne, yazısında "Pappe tehlikeli sularda yüzüyor. İsrail lobisiyle ilgili herhangi bir tartışmanın yasak olduğu yönündeki resmi görüşe meydan okuyabilecek çok az kişi var. Hiçbiri Pappe kadar savaşçı değil" ifadelerine yer veriyor. Oborne de dikkat çekici bir isim. 2015'te Daily Telegraph gazetesindeki başyazarlık görevinden istifa ettikten sonra bağımsız gazeteciliğe devam eden ve birçok ödül kazanan Oborne'un kaleme aldığı kitaplar arasında "İbrahim'in Kaderi: Batı İslam Hakkında Neden Yanılıyor?" da bulunuyor. Hem Pappe'nin yeni kitabı hem de Oborne gibi önemli bir ismin kaleme aldığı eleştirel inceleme, konuyu daha da ilgi çekici kılıyor.
ÜLKESİNDE ÖLÜMLE TEHDİT EDİLDİ
Pierre Oborne, yazısında Pappe'nin çarpıcı bir portresini çiziyor. “İsrail'in kuruluş tarihini inceleyen en önemli "yeni tarihçilerden" biri olan Pappe, 2006 yılında yayımlanan tartışmalı kitabı 'Filistin'in Etnik Temizliği'nin ardından Knesset'te kınandı. İsrail Eğitim Bakanı, Hayfa Üniversitesi'ne Pappe'yi ihraç etme çağrısında bulundu. İsrail'in en çok satan gazetelerinden biri ise Pappe'yi hedef göstererek, bir köşe yazarının "Size bu kişiyi öldürün demiyorum, ama biri öldürürse şaşırmam" sözlerini yayınladı. Pappe, art arına gelen ölüm tehditleri üzerine İsrail'i terk etmek zorunda kaldı ve Exeter Üniversitesi'nde kendisine yer bulacak kadar şanslıydı." Bu kitap bugün hala gündemde. Oborne, "Ünlü Fransız yayıncı Fayard kısa süre önce 'Filistin'in Etnik Temizliği' kitabının dağıtımını durdurdu" diye belirtiyor. Pappe'nin seyahatleri de pek kolay geçmiyor. "İsrail vatandaşı olan yazar, geçtiğimiz ay ABD'ye gittiğinde federal ajanlar tarafından iki saat boyunca sorgulandı. Sonunda ülkeye girmesine izin verildi, ancak telefonunun içeriği kopyalandı."
Hedefte Siyasetçiler ve Gazeteciler: Lobinin Karanlık Yüzü
“Kitap, İsrail lobisinin hem siyasetçileri hem de gazetecileri nasıl hedef aldığını anlatıyor” diye yazıyor Oborn ve örnekler veriyor; “İki İngiliz siyasetçi, Filistin yanlısı sempatileri nedeniyle lobinin baskısı altında Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevlerini kaybetti: 2016'da Alan Duncan ve 1964'te Christopher Mayhew. Eski bir İşçi Partisi Dışişleri Bakanı olan George Brown da 1960'larda hedef alınmıştı”. Gazetecilerden örnekler veriyor sonra; “Lobi, BBC tarafından uzun bir soruşturmaya tabi tutulan Jeremy Bowen (Ağustos 2022'de BBC News'in Uluslararası Editörü olarak atanmadan önce 1995 ile 2000 yılları arasında Kudüs'te bulunan BBC'nin Ortadoğu muhabiri ve 2005'ten 2022'ye kadar BBC Orta Doğu editörüydü), Guardian'ın eski Kudüs muhabiri Suzanne Goldenberg, Guardian'ın eski editörü Alan Rusbridger ve yayıncı Jonathan Dimbleby gibi gazetecilere saldırdı”
BBC MUHABİRİNE NASIL KAFAYI TAKTILAR?
“İsrail hükümeti BBC'ye defalarca dış haberler muhabiri Orla Guerin'in "antisemitik" olduğu ve "Filistinli terörist grupların amaç ve yöntemleriyle tamamen özdeşleştiği" şikayetinde bulunmuş, hatta bir keresinde Orta Doğu'dan yaptığı haberleri İngiltere'de antisemitizmin yükselişiyle ilişkilendirecek kadar ileri gitmiştir - iddialar gerçek dışı olduğu kadar mantıksızdır da” kitapta yer alan bir başka örnek.
ABD’nin ‘emperyal projelerinden biri olarak’ görülen Fulbright bursuna adını veren senatör William Fulbright’ ın kendi ülkesinde İsrail lobisi ile çatışması hayli ilginç ve bu kitapta ilk defa sözü ediliyor; “Amerika Birleşik Devletleri'nde, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin en uzun süre görev yapan başkanı William Fulbright, en eski ve en yıkıcı örnektir. Fulbright'ın 1974'te yok edilişinin dehşet verici öyküsü bu kitapta çok iyi anlatılıyor: "Lobinin parası rakibi Arkansas Valisi Dale Bumpers'ın kampanya kasasına gitti... O zamandan bugüne, Capitol Hill'e giden yol, kariyerleri torpillenen Amerika'nın siyasi elitinden adaylarla dolup taştı" diye yazıyor Pappe”. Peki Fulbright ne yapmıştı? "İsrail'i yeniden silahlandırmak yerine, Tel Aviv'e 1967 sınırlarının gerisine çekilmesini ve bunları garanti altına almasını söylersek Ortadoğu'da hemen barış sağlayabileceğimizi" iddia etmekti”.
İsrailli tarihçi Pappe kitabında yer alan yaşadığı bir anektodda şöyle diyor; “Meclis İstihbarat ve Güvenlik Komitesi'nin eski bir üyesi olan Michael Mates bir keresinde bana ‘İsrail yanlısı lobi, siyasi bünyemizdeki en güçlü siyasi lobidir. Onlara dokunabilecek hiçbir şey yoktur.’
LOBİ YERİNE NEDEN SİYONİST LOBİ?
Makalede Pappe’ın tarihte bir yolculuk yaptığı ve lobinin nereler kadar gittiğini araştırdığı yazıyor; “Pappe, Yahudi halkının Filistin'e geri dönmesi için yapılan ajitasyonun kökenlerini özetlemek için tarihte uzun bir yol kat ediyor. Bu tarih iki yüzyıl önce Evanjelik Hıristiyanlarla başlar ki bu da, Pappe'nin alışılagelmiş "İsrail yanlısı lobi" yerine "Siyonist lobi" terimini kullanmasını açıklayabilir” .
SİYONİSTLER SOLU KULLANDI
Pappe’nin kitabında yer alan sol ve Siyonizm arasındaki ilişki; “İsrail'in kurulmasından sonra lobinin ana görevi İsrail devletinin meşruiyetini korumak olmuştur. Pappe, İşçi Partisi'nin Muhafazakârlardan daha güçlü ve güvenilir bir destekçi olduğunu gösteriyor. Günümüz Yahudi işçi hareketinin öncüsü olan ve başlangıçta Marksizm ile Siyonizmi uzlaştırmaya çalışan Poale Zion'un rolünü vurguluyor. Sendikaları ve İşçi Partisi'ni İsrail'in sosyalist bir proje olduğuna ikna etti. Pappe, Poale Zion'un "İngiltere'deki İşçi Partisi içinde olası bir İsrail karşıtı yönelimi durdurmak ve İşçi Partisi ile İsrail yanlısı Yahudi seçmenleri arasındaki ilişkileri güçlendirmek için tasarlanmış bir lobinin parçası" haline geldiğini yazıyor”
HAROLD WILSON İLİKLERİNE KADAR İSRAİL YANLISIYDI
Makalede kitapta yer alan bu ilginç iddia ile ilgili bölüm şöyle; “Pappe'ye göre, 1963'ten 1976'ya kadar İşçi Partisi'ne liderlik eden eski Başbakan Harold Wilson "iliklerine kadar İsrail yanlısıydı". Pappe, Wilson'ın İsrail'e duyduğu hayranlığın, daha önceki kuşaktan David Lloyd George'unki gibi, konformist olmayan bir Hıristiyan yetiştirme tarzının ürünü olduğunu tahmin etmektedir. Merhum siyasetçi Roy Jenkins, Wilson'ın ‘İsrail'in Arabası’ adlı kitabının "Yahudi olmayan biri tarafından yazılmış en güçlü Siyonist tezlerden biri" olduğunu belirtmiştir”.
FİLİSTİN’İ SAVUNAN TEK İNGİLİZ SİYASETÇİ
Edward Heath hükümetinin Dışişleri Bakanı Alec Douglas… Pappe kitabında ondan ; “1948'de İsrail tarafından kovulan Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını açıkça tartışan tek İngiliz Dışişleri Bakanıydı" ve daha da dikkat çekici olanı, "Amerikalıların sahtekarca aracılığına karşı çıkan tek İngiliz Dışişleri Bakanıydı (…)Hükümetteyken Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Londra'da bir ofis açmasına izin vererek İsrail'i kızdırdı. Pappe, Douglas-Home'un BM'nin 242 sayılı kararını İsrail'in 5 Haziran 1967 sınırlarına kayıtsız şartsız çekilmesi talebi olarak yorumlayan tek üst düzey İngiliz siyasetçi”.
CORBYN DÖNEMİ
İşçi Partisi’ndeki Corbyn dönemi ile ilgili Pappe şunları anlatıyor; “Corbyn'in Filistin konusundaki görüşleri 1967'den bu yana çoğu İngiliz diplomat ve siyasetçi tarafından dile getirilen görüşlerle neredeyse aynıydı; onlar gibi iki devletli bir çözümü destekliyor ve Filistin Yönetimi'ni tanıyordu" diye yazıyor. Bu durum onu tek devletli çözümü destekleyen Filistin Dayanışma Kampanyası'ndan daha popüler hale getirmiştir. Bunun ışığında Pappe haklı olarak şu soruyu soruyor: ‘Lobi onu neden böyle bir tehdit olarak algıladı?’. Cevap; ‘Onun, iki devletli adil bir çözüme içtenlikle inandığından ve İsrail'in bunu engellemek için öne sürdüğü bahaneleri kabul etmeyeceğinden şüphelendiler" .
7 EKİM İÇİN NE DİYOR
Pappe, 7 Ekim dehşetinin ardından kaleme aldığı kısa sonuç bölümünde şunları yazıyor: "21. yüzyılda pek çok insan, varlığını sürdürmek için askeri işgale ve ayrımcı yasalara ihtiyaç duyan bir yerleşim projesini kabul etmeye devam edemez. Öyle bir zaman gelir ki, lobi artık bu acımasız gerçekliği onaylayamaz ve dünyanın geri kalanının gözünde ahlaki olarak görülmeye devam edemez. İnanıyorum ve umuyorum ki bu noktaya bizim yaşam süremiz içinde ulaşılacaktır.